Bayraktar'ın 17/25 Aralık itirafları, Peker'in iddiaları gibi yığınsal kabul görürse, iktidarın toplumsal meşruiyet erozyonu hızlanır
Fotoğraf: Unsplash
İlk söz misafirlerimizin:
* CHP Sözcüsü Faik Öztrak:
Şimdi bu itirafları, ucu nereye giderse gitsin, suç duyurusu kabul edip, bu bakanı ifadeye çağırabilecek bir cumhuriyet savcısı arıyoruz. (2 Eylül 2021)
* Karar Yazarı Ahmet Taşgetiren:
Ak Partili, yolsuzluklar konusunda da hassas önemli bir isme sordum:
- Yolsuzlukların neden üstüne gidilmiyor?
- Çünkü araştırılınca ucunun nereye çıkacağı bilinmiyor. Ya da bilindiği için gidilmiyor. (31 Ağustos 2021)
Hımm…
Pazılın birbirini tamamlayan parçalarını andırdığı için yaptım yukarıdaki kolajı…
Bakın…
CHP sözcüsü diyor ki:
Ucu Nereye giderse gitsin [soruşturulsun]…
Taşgetiren’in kaynağı AKP’li “mesele de bu ya hocam” der gibi cevap veriyor:
Ucunun nereye çıkacağı bilindiği için gidilmiyor…
Ucu nereye çıkabilir?
Pazılın aranan parçası sayılır mı bilemem…
Lakin bunlar da vaktiyle tarihe düşülen ‘kayıt’tan:
Ne yaptıysak birlikte yaptık.
Başbakan istifa etmeli.
Neden bahsediyoruz?
Takip edenler zaten biliyor…
CHP Sözcüsünün çağrısı da…
Taşgetiren’in yazısı da…
17/25 Aralık operasyonunun hedefindeki dört eski bakandan birinin…
Erdoğan Bayraktar’ın ‘itiraf’ gibi açıklamalarına dayanıyor...
Taşgetiren’in ‘başlığı’ zaten eşkal veriyor:
Orada sancılı bir adam var
O “sancılı adam” adamın ocağın altına odun atan sözleri ne idi:
“Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur, hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur.” (Tabii Fahrettin Altun yalanlamazsa…)
AKP’NİN KARNINI HAYLİ AĞRITACAK HAREKETLER BUNLAR…
Öyleyse yeni patikaya çıkaracak soru:
Taşgetiren’in ‘Sancılı’ tarifi Bayraktar ile sınırlı olmayabilir mi?
Küllenen ateşi deşeleyen Bayraktar’a hasrettiği yazısına, “Yolsuzluklar konusunda da hassas önemli bir isim” ile diyaloğu ile başlaması düşündürttü bunu daha çok ama…
Satır araları da sanki AKP’deki “sancı”yı ima ediyor, Karar Yazarı…
Hissiyatımda yanıldığımı düşünenler dahil, sanırım şuna pek itiraz eden olmaz:
Bu mesele AKP’nin karnını çok ağrıtabilir… (çook…)
Nitekim ilk semptom Ankara’dan geldi:
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Fox’un (akredite) Muhabiri Barış Kaya’nın son basın toplantısına aldırmamış (2 Ağustos 2021)
Sebep:
Bayraktar’ın açıklamaları hakkında AKP’nin görüşünü sorma ihtimali…
Mesaj net:
AKP, Bayraktar’ın açıklamalarının gündem olmasını istemiyor…
Çözümleri: Sessizlik sisi içinde görünmez kılmak…
Bu demektir ki, Saray elindeki medya kartelini kullanarak…
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı kim olacak goygoyunu ha babam de babam daha çok köpürtecekler… (Fark yaratmak icap ederse… Bir öneri de benden: Kısa boylu Kılıçdaroğlu Türkiye’yi yönetebilir mi? Valla KJ’ye de cuk oturur…)
BAYRAKTAR’IN AÇIKLAMALARINI SÜKUT SUİKASTI İLE GÜNDEMDEN DÜŞÜRMEYE ÇALIŞACAKLAR…
Peki neden bu telaş?
Bayraktar’ın itirafları Saray için neden bu kadar tedirgin edici?..
Kestirmeden hatırlatma ile cevap vereyim:
Yakın zamana kadar -belki de hâlâ- …
Kılıçdaroğlu’nun, partisinin grup toplantısında (Artık Bayraktar’ın doğruladığı) 17/25 tapelerini dinletmesi, CHP’nin FETÖ ile iltisaklı olmasının sabit kanıtı olarak sunuldu, kınandı…
Çıtayı ana muhalefet liderinden açtım ki gerisini siz hesap edin…
Yargılamaya konu oldu mu, hatırlamıyorum…
Ancak, Saray maiyeti medyanın silahşorları adeta yasal norm koydular…
17/25 Aralık’taki iddiaları konuşmak, atıf yapmak FETÖ’cülükle eş tutulur hale geldi.
YA ‘RESMİ 17/25 ARALIK ANLATISI SORGULANIRSA’ KORKUSU BAKALIM NELER YAPTIRACAK YA DA YAPILMASINI ÖNLEYECEK
Ekrana “muhalif” rolü oynamak üzere çıkarılanların, “17/25 Aralık iddialarına sahip çıktınız” suçlamaları karşısında nasıl süklüm püklüm hallere sokulduklarına tanık olduk…
Ama şimdi?
İktidarın 17/25 Aralık hadisesi üzerinde kurduğu kesif hegemonya…
Hakim 17/25 Aralık anlatısı tehdit altında…
Maazallah:
Bayraktar’ın çıkışı ile o ortalığa saçılanlar yeniden sorgulanarak gündeme gelmeye başlarsa!..
Şu yok sayılan kanıtlar yeniden incelensin talebi yükselirse…
Korku bu!..
Ya 17/25 Aralık…
“Meşru hükümete karşı adli ve güvenlik bürokrasisinin darbe teşebbüsü” retoriğine sığmaz hale gelirse…
Cemaat’in o yönde niyet ve girişimlerinin olduğu teslim edilerek, ya 17/25 Aralık’ın yolsuzluk ve rüşvetlerin karinesi olarak ortada duran para dolu ayakkabı kutuları, evlerde çıkan para sayma makineleri…
En berbatı da o evdeki para balyalarını “sıfırlama” tapelerinin peşine yeniden düşürülürse…
Uykuları kaçıran bu!..
Kaygılarında haklılar:
Muhteva itibariyle, inşa edilen 15 Temmuz tarihinin yer ile yeksan olması benzeri sonuçları olur, İktidar üzerinde…
Her zamankinden fazla ihtiyaç duyacağı günler yaklaşırken toplumsal rızaya, süren meşruiyet erozyonunun hızlanmasının muhtemel siyasi maliyetlerini massedebilmek mümkün olmayabilir…
Şimdi soru şu:
BAYRAKTAR NEDEN -ŞİMDİ- KONUŞTU?
AKP’deki muhtemel çözülmeyi tetikleyecek ölçüde iktidarı sarsmaya aday bu çıkışı Bayraktar neden yaptı?..
Israrla savunacağım cevabım yok…
Gelin kurcalayalım:
İsabetle “itiraf” muamelesi gören Bayraktar’ın açıklamaları bize bir ipucu veriyor mu bu konuda?
En çok şu, belki:
“Benim dosyamda hırsızlık yok, görevi kötüye kullanma var. FETÖ bana, hırsız, yolsuz ya da rüşvetçi diyememiş. [Ama] Reis, sayın cumhurbaşkanım beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı.”
Başka irtibat kurulur mu göreceğiz…
Fakat Peker’in izlediğimiz salvolarının “şahsi davam” mahreçli gerekçelerini andıran bu serzeniş, -benzerlerini de temsilen- izah ediciliğe en yakın duranı…
ANLIK ÖFKEYE YENİLMEKTEN ZİYADE TAAMMÜDEN OLDUĞU HİSSEDİLİYOR
Ancak, bakın bu bapta daha eminim:
Bayraktar’ın (Aslında en başından kabul ettiği) ifşaları yeniden gündeme taşıması anlık bir tepkinin ürünü değil…
Önü sonu nispeten düşünülmüş bir hazırlığa dayanıyor…
Haklı olarak odağa alınan değerlendirmelerinden önce, 28 Ağustos 2021 günlü paylaşımları buna işaret ediyor…
Sonra söyleyeceklerinin adeta zemini döşenmiş:
“Hiçbir şeyi sorgulamayanlardan oluşan toplumlar sürekli kandırılmaya mahkumdur.”
“Tavassutla iş yapmanın birçok mahsurları var...”
“Açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler, çöpçatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi...”
SEDAT PEKER’İN ORTALIĞI KARIŞTIRAN İFŞALARI MOTİVE ETMİŞ OLABİLİR Mİ?
Mağdur edilmişliğin (elbette hayli mütevazı) tepkisiyle hareket ettiğini göstermeye çalışması kadar, mesajlarını bir nevi felsefi tınılı sorgulamalar zemininde formüle etme gayreti de Peker’i hatırlatmıyor mu?..
Peki bir soru daha:
Bayraktar’ın şahsi mağduriyetinden isyankar sonuçlar üretmesinin yapısal kaynak ve dayanakları olabilir mi?..
Erdoğan’ın diğer liderlik paydaşlarını elemine ederek tüm parti yaşamını kendi etrafında dönmesi üzerine revize ederken…
Bir nevi ‘reis’ namlı kutsal lider halesini de örmesine bağlı olarak AKP’nin kurumsal parti kimliğini kaybetmesinden söz ediyorum…
Bilhassa son yıllarda hızlanan…
İktidar çevresinin adeta belli ailelere kadar daralmasının yarattığı huzursuzluk ve muhtemel komplikasyonlarına dikkat çekmeye çalışıyorum…
Cemil Çiçek’in, Bayraktar’ın açıklamaları üzerine, “O bakanlar Yüce Divana gitmelilerdi” eksenli beyanları da bu bağlama oturtulamaz mı?
İKTİDARIN TOPLUMSAL MEŞRUİYET EROZYONU HIZLANMA EĞİLİMİNDE AMA…
Ha keza AKP’nin kurucu vekillerinden Kemal Albayrak’ın, Erdoğan Bayraktar’ın ortaya atılması üzerine KRT’deki iddialı öngörüsü de bu meyanda daha dikkat çekici hale geliyor:
AKP’de görev alanların yüzde 90’ı itirafçı olacak? (30 Ağustos 2021)
AKP gibi partilerin karakteri düşünüldüğünde mübalağalı oranlarla konuşamasak da tümüyle pas da geçilebilecek ihtimal de olmayabilir…
Toplumsal meşruiyetin hızlı daralma temayülü devam ederse, “itirafçılık” kısmını bilemem ama şaşırtıcı çözülme haberleri ajanslara düşebilir…
Geçenlerde Metin Çulhaoğlu’nun ilerihaber.org’daki ikazına katılıyorum...
En umutsuz kamu araştırma sonuçlarının dahi AKP’yi hâlâ yüzde 30, liderini onun biraz daha üstünde resmettiğini düşünürsek, AKP’nin toplumsal meşruiyetini kaybettiğini savunmak pek akıl kârı değil…
Ancak, paradoks gibi gözükse de iddia edebilirim:
AKP’nin toplumsal meşruiyet erozyonunun toparlanma değil, büyük ölçüde hızlanma yönünde seyredeceğini düşünüyorum…
Seyrederek sonuç alınmayacağını da…
Satır altından notlar…
ERDOĞAN BAYRAKTAR’A İKAZ: SAKIN COVİD 19’A FİLAN YAKALANIP HASTANEYE DÜŞMEYİN!..
Ola ki düştünüz, ‘fiş’i sağlama al(dır)ın…
Sonunuz Burhan Kuzu’ya benzemesin*
Aman… ki Aman… (dilediyseniz bile) …
Dikkat… (yine de)
----
(*) Kuzu’nun Eski Danışmanı Sinan Çiftçi: “Bu olaylar daha büyümesin diye Zindaşti dosyasını kapatmak için hastanede Burhan Kuzu’nun fişini çektiler diye düşünüyorum.” (9 Ağustos 2021, Eski Danışman Çiftçi’den Burhan Kuzu iddiası: Hastanede fişini çektiklerini düşünüyorum (gazeteduvar.com.tr)
YOOK CANIIM… DÜNYADA İNANMAM HÜDA HANIM…
“Bilinmesi gereken bir başka konu ise Bilal Erdoğan Ahlat'ta sarayın yapıldığı define alanından helikopterlerle neler taşıyor?
Bütün yöre halkı çalınanları biliyor. #Akp artık siyaset yapan bir parti değil bir suç örgütüdür. https://t.co/V08zOkM7E7
— Hüda Kaya (@HudaKaya777) August 28, 2021”*
BIÇAK SIRTI
İsmail Saymaz (Halk TV):
[Bodrum Yalıkavak’ta Ağar’ların “çöktüğü” iddia edilen-era] marinanın elinizden çıkması ile FETÖ davası birbiriyle bağlantılı mı?
Mansimov:
Burası Türkiye, her şey olabilir. (2 Eylül 2021)
‘TAÇ GİYEN BAŞ’*IN İSLAMI FARKLI MI OLUR?
Erdoğan demiş ya:
“Taliban’ın kadınlara bakışı 20 yıl öncesi gibi olmayacaktır.” (29 Temmuz 2021)
Niye ki?!
İslam dininin kadına bakışı mı değişti/değişiyor?.. (Neye göre?)
Hayır, hani Taliban, İslam’ın doğru bildiği yorumunun kurallarına göre, şeriatla ülkeyi yönetiyordu vaktiyle (’90’larda) ve şimdi de aynı metodla yönetmeye devam edeceğini ilan etti ya…
Kadına bakışını da “şeriat” belirlediğini bilirsek…
Erdoğan’a göre açana Taliban’ın İslami anlayışı mı değişecek?..
Neye göre?
Misal. Erdoğan’ın bekleyip göreceğiz dediği, “Taliban’ın devlet olma veya devlet yönetme noktasındaki duruşu”na istinaden mi?
İyi ama sormazlar mu buna mukabil:
İlahiyat; Allah vergisi kabul edilen hükümler, “devlet olma ve devlet yönetmeye” göre neden ve nasıl değişir ki?..
İcabında değişir, AKP dahil İslamcı pratiklerinden bilirim, denirse, anlayışla karşılarım…
Lakin üşüşecek suallere mani olamam…
Zira hani bir vakitler “İslam tek, değişmez” derken ve bu minvalde misal Macron’a celallenirken…
Ne demek istenmiş olabilir?..
Ha o da iktidarın ihtiyaçlarına göre ilahiyatı tanzim ederek kullanışlı hale getirme icabı sarf edilmiş ise…
İlahiyat, iktidarın ihtiyaçlarına göre ayarlanıyor diyebilir miyiz?...
İslami hüküm ve pratiklere yön veren mihenk taşı:
“Devlet olma ve devlet yönetme” midir?..
Kim bilir belki de Erdoğan haklıdır, hakikati ifade ediyor… (olabilir mi?)
Fakat ama bu halde de…
İyi ama… diye başlayacak soruları hangi baraj tutabilir şaşarım...
“Devlet olma devlet yönetme” mesuliyeti…
Şartların ortaya koyduğu zaruretler…
İslami uygulamaları değiştiriyor ise… ?..
Soru sormak…
Gerçeğin hakiki bilgisine ulaştıracak taşları döşemektir…
Dersek… yanılmış olur muyuz?
----
(*) Taç giyen baş akıllanır
‘MASAYA OTURMADAN ÇÖZÜM ÜRETEMEZSİNİZ’ TAVRI İLKESEL BİR ‘DURUŞ’ İSE: BU ŞARTLAR SADECE TALİBAN İÇİN Mİ GEÇERLİ?..
Erdoğan Bosna-Hersek dönüşünde, uçakta, maiyetindeki medya mürettebatına konuşmuş (29 Ağustos 2021)...
(BM’nin -ve Türkiye’nin- yıllardır terör örgütü kabul ettiği) “Taliban ile 3.5 saat görüştük” beyanı da gündeme gelmiş…
Erdoğan’ın bu açıklamasına, muhalefetin tepkisi hatırlatılmış:
“Terör örgütü Tayyiban ile Türkiye Cumhuriyeti nasıl görüşür?!”
Cevap vermiş:
“Bizi bazı kesimler ilgilendirmez. Biz kendi irademize bakacağız. Biz ne düşünüyoruz ne yapacağız ona bakarız. Muhalefeti, ana muhalefeti hiçbir şekilde çözüm odaklı çalışmadı ki”
Erdoğan sözlerinin devamında, aldıkları pozisyonun gerekçesini izah ederken:
“Bir defa aynı masaya oturmadan hiçbir yerde siz bir çözüm üretemezsiniz. Bizim bu noktada öz güvenimiz var.”
Demiş… Ancaaak…
Kitabın ortasından gelecek sorulara kapıyı açmış:
Misal için bkz. başlıktaki suale…
Çifte standart değilse söyledikleri, ilkesel bir duruşun koordinatlarını veriyorsa bu temas- iletişim-masaya oturma yaklaşımı herhalde sadece Taliban ile sınırlı değildir… (değil mi ama… Hıı??)
Aksi, ikna edici izahat bekler...
Haklı olarak sorgulanır:
Bu yüce gönüllülüğü, hem de Meclisin üçüncü Partisi HDP ile bile görüşmezken, neye yormak lazım?
- 'Zamanın Ruhu' söyle bize: Sputnik’ten Sabah’a; grev kırıcıları ne yana düşer, bizim eski Beko İşçisi Kamber ne yana?.. 30 Eylül 2023 04:17
- ‘Beşli Çete’nin Nihat Özdemir’i ile İbrahim Çeçen Akbelen’de hayatı katlediyor ey insanlık… Desek, hedef mi göstermiş oluyoruz?.. 29 Temmuz 2023 04:40
- Muhasebe aynasına bakarak iğneli fıçıda dertleşme yazısı: Anlatılan sizin de hikayeniz olabilir mi? 18 Temmuz 2023 04:10
- Soner Yalçın’a Sözcü’deki okuru da sormalı: Kılıçdaroğlu’nu elimine etme karargahı olarak gösterilen, RTE’nin “Eski Özel Kalem Müdürü” Hasan Dağcı’nın yalısını yurt edindiğin iddiası doğru mu? 06 Mayıs 2023 04:38
- "Kılıçdaroğlu kazanamaz" yargısına iman ederek "millet"i devirmeye kalkmak, muhalefeti bölerek "Erdoğan kazansın" demenin Akşenercesi olur!.. 04 Mart 2023 04:22
- Atacağım hiçbir başlık, bu alengirli işleri izah edemez, isterseniz buyurun bir de siz deneyin… 24 Aralık 2022 04:48
- Otopsi Masası Raporu 2: Hulki Cevizoğlu gibi ikametgahını Saray’ın Bekçi Kulübesine aldıran ‘Ulusalcılar’ bakın kime benziyor… 10 Aralık 2022 04:27
- Otopsi masası raporu: Ahmet Hakan "gereğini yapıyor" olmanın gözünü çıkarırken, "yayın yasağını savunan genel yayın yönetmeni" olarak tarihe geçti 03 Aralık 2022 03:32
- Embedded Cüneyt (Özdemir) "Z Kuşağı"nı Saray'a "iliştirme" mesaisinde 03 Eylül 2022 04:20
- Halkı, basın özgürlüğü mücadelesiyle dayanışmaya çağırdığımız destek kuvveti saymakla yetinmeyelim… Medyanın demokratikleştirilmesi mücadelesinin kurucu öznesi, ikinci asli ayağı olarak örgütlemeyi tartışalım… 13 Temmuz 2022 04:40
- Rasim O. Kütahyalı herhangi bir devlet kurumunun elemanı mı? Değilse, neden ‘devletin bazı kurumlarındaki üstadlarımız’ diyor? Kim bu üstadları? 07 Haziran 2022 04:10
- İmamoğlu otobüsü devirdi – 2: Sol muhalefetin huzuruna Özkök ve Alçı ile çıkmanın, Cem Küçük ile ‘sivil ölüm’ mahkûmu 'Barış akademisyenleri’ni ziyarete gitmekten ne farkı var!.. 17 Mayıs 2022 00:06