Sistemsiz yapının sistemsiz takımı
Fotoğraf: Abdulhamid Hoşbaş/AA
Hollanda maçı sonrasında konuşan futbolculardan ve Teknik Direktör Şenol Güneş’ten farklı yenilginin sebepleriyle ilgili bir açıklama duymadık. Sadece Şenol Güneş, “Yanlış oyuncular seçmişiz” gibisinden bir öz eleştiride bulundu. Onun dışında yapılan açıklamalar, duygu aktarımlarından ve birilerine yönelik tuhaf göndermelerden ibaret kaldı. Takım kaptanı, içlerindeki sinsi düşmanlardan yakınırken, teknik direktör ise kendisi hakkındaki dedikodulara ve futboldaki şeytani düzene dikkat çekti. Şenol Güneş’in oyun hakkında söyleyeceklerini merak ederken, ondan; Lucescu sonrasında milli takımın başına geçmesi için kendisine yalvaran kişiler olduğunu öğrendik...
Sinsi düşmanların, şeytani düzenin farkına varmak için demek ki böyle ağır bir yenilgi almak gerekiyormuş!..
Güneş’in yenilgiyi oyuncu seçimiyle ilintilendirmesi anlamsız.
Bu açıklama, iki ülke futbolu arasındaki büyük farkın hâlâ anlaşılamamış olduğunu gösteriyor. Bu farkın kaynağında oyuncu tercihleri değil, futbola bakış, futbolu algılayış biçimi ve futbol kültürü yer alıyor. Yani Türkiye sahaya hangi oyuncularla çıkarsa çıksın olağanüstü durumlar meydana gelmediği sürece Hollanda’dan puan alması imkansızdı.
Bunu da en iyi teknik direktörlerin bilmesi gerekir. İşleri bu çünkü…
Hollanda karşısında daha önceki maçlarda alınan galibiyetler de bir şey ifade etmez. O maçlarda da topa sahip olma oranı, hücum girişimi ve atılan şut sayısı gibi istatistiklerde yine Hollanda’nın büyük üstünlüğü vardı. Futbolda zaman zaman, bariz oyun üstünlüğü kuran takımların sahadan yenilgiyle ayrıldığı özel durumlar yaşanabilir. Türkiye’nin rakip kaleye attığı toplam 4 şutun hepsinde gol bulup galip gelmesinin son derece sıra dışı bir durum olduğu gerçeğini asla gözden uzak tutmamak ve gerçeklerden kopmamak gerekirdi. Oysa biz o tarz birkaç galibiyetin coşkusu ve aldatıcı etkisinin illüzyonuyla kendimizden geçip boyumuzu aşan hayallere daldık. Aldatıcı etkiyi fark edebilmemizi sağlayacak bilgiden yoksunduk zira. O nedenle de iki ülke futbolu arasındaki farkı en iyi bilmesi gereken Şenol Güneş bile bu son maçtan önce, “Kazanmak için oynayacağız”, “Beraberliğe değil, kazanmaya geldik” gibisinden demeçler verebildi. İki ülkenin futbol düzeyini bilen bir teknik direktörden, çok daha gerçekçi ve temkinli açıklama yapması beklenirdi.
Milli takım için, sistemsiz futbol yapısının sistemsiz takımı diyebiliriz. Oyunu geliştirmeye yönelik, sistemli ve uzun vadeli hiçbir çalışmanın hayata geçirilmediği bir ülkenin milli takımı bu kadar oluyor işte. Ortaya çıkan, tam bir toplama takım görüntüsü. Belli bir sistem olmayınca, futbolcular takım olarak ne yapmaları gerektiğini bilmiyor. Bu bakımdan, futbolcuların çoğunun Avrupa’nın kalburüstü takımlarında forma giymesi bir anlam taşımıyor. Sürekli olarak onlardan bireysel performanslarıyla fark yaratmasını bekliyoruz. Bu köhne anlayış, futbola arızalı bakışımızın önde gelen göstergelerinden biri.
Her şeyden önce futbolun bir takım sporu, kolektif mücadele ve dayanışmanın da oyunun motor gücü olduğunu özümsememiz gerekiyor. Belli oyuncuların sergileyeceği üst düzey bireysel performansa bel bağlayarak yol almaya çalışmanın istikrarlı bir grafik yakalamaya yetmeyeceği gerçeği asla unutulmamalı.
Bir de güya bu takım, son jenerasyonu temsil eden genç ve pırıl pırıl oyunculardan oluşuyordu. Sürekli rakiplerle ve hakemlerle didişen, çirkefçe davranışları alışkanlık haline getirmiş eski arızalı futbolcular artık kadroda yoktu. Lakin bu kadrodaki pek çok oyuncu da, hakemlere itiraz konusunda ağabeylerini aratmıyor. Sadece hakem kararlarına değil, tuhaf biçimde yedikleri gollere de sürekli itiraz ediyorlar. Gol beğenmiyorlar adeta!..
Oyunun, hem teknik, hem de kültürel gelişiminde yenilgilerin payı büyüktür. Yeter ki yenilgileri olgunlukla, bilgiyle, bilinçle karşılamayı bilelim ve yenilgilerin öğretici yanından yararlanalım. Bilgi varsa, yenilgilerden suç ya da özür gibi garabetler değil, öz eleştiri, sorgulama, ders gibi öğretici, geliştirici olgular çıkar...
Sorun ne oyuncularda, ne de teknik direktörde. Mevcut futbol anlayışı ve futbol kültürüyle Türkiye’nin Hollanda’dan puanla dönme ihtimali yoktu. İki ülke arasındaki neredeyse kategorik fark buna izin vermezdi…
Futbol algımızı değiştiremediğimiz ve yeni bir futbol kültürü inşa edemediğimiz sürece gelişme kaydetmemiz mümkün değil.
Hâlâ stad hoparlörlerinden çalınan mehter marşından medet umuyoruz. Gelişimin önündeki en ciddi engel, bilimi ve bilgiyi önemsemeyen, her şeyin gazla, duygu yoğunluğuyla halledilebileceğini zanneden bu cahil gerici zihniyet...
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26