11 Eylül'ün 20. yılı: Bugüne ne kaldı?
11 Eylül Anıtı ve ABD bayrağı | Fotoğraf: Pixabay
Tarihin cilvesine bakar mısınız…
Afganistan’ın işgaline vesile edilen 11 Eylül 2001 terör saldırısının neredeyse tamı tamına 20. yılında Taliban törenle iktidara geri döndü. Nasıl ki ABD Başkanı Joe Biden daha önce son çekilme günü olarak 11 Eylül’ü ilan ettiyse, Taliban da geri dönüş törenini ya da yeni bakanlar kabinesini açıklamayı 11 Eylül’e bıraksaydı daha anlamlı bir mesaj olurdu dünyaya.
İçinde yaşadığımızın yeni yüzyılın daha başında, 11 Eylül 2001’de, Taliban’ın ev sahipliğinde Afganistan’da üstlenen el Kaideli teröristlerin önce İkiz Kulelere sonra Pentagon’a düzenledikleri saldırıda 3 bine yakın insan hayatını kaybetmişti. Dünyanın en güçlü emperyalisti olarak ABD’den dünyaya yayılan korkunç görüntülerin ve içeriden alınan bu ağır darbenin etkisi sarsıcı oldu. Zira, pek çok istihbarat ve güvenlik teşkilatının bulunduğu ABD’de, uzun bir sürece yayılan saldırı planından neden ve nasıl haberdar olunmadığı halen gizemini korumaya devam ediyor.
Bu nedenle kurban ailelerinin yıllardır 11 Eylül ile ilgili gizli belgelerin yayımlanması yönündeki talebi anlamlı. Bu baskı sonucunda Biden, seçim vaatleri arasında gizli belgelerin yayımlamasını da eklemişti. En son Adalet Bakanlığına, devletin güvenliği açısından sakıncalı olmayan belgelerin yayımlanması yönünde bir direktif verdi. Ancak kayda değer belgelerin yayımlanmasını beklemek hayalcilik olur. Bugünden görülebilen asıl önemli belgelerin “ulusal güvenliği tehdit” nedeniyle yayımlanmayacağı.
20 yıldır İslamcı teröristlerle ABD istihbaratı arasında bazı bağlantıların olduğu ya da istihbaratın saldırı haberini aldığı halde engellemediği en çok konuşulan spekülasyonlar arasında. Aradan 20 yıl geçtiği halde sorulara inandırıcı yanıtlar verilebilmiş değil. Anlaşılan o ki, işin bu yönü hep karanlıkta kalacak. Kaldıkça da ABD’nin dünya çapında bazı politikaların önünü açmak için bilerek ve isteyerek böylesine büyük saldırıya yol verdiği senaryosu dolaşımda kalmaya devam edecek.
Son 20 yılda olanlar bunun hiç de yabana atılır olmadığını yeterince ortaya koyuyor. Her şeyden önce 11 Eylül, ABD’nin ekonomik ve siyasi açıdan tam kontrol etmediği ülkeleri işgal etmesine kapı araladı. 11 Eylül’ü adeta “Allah’ın lütfu” gören dönemin muhafazakar ABD Başkanı George W. Bush, mağduru oynayarak diğer emperyalist devletleri ve uluslararası kurumları “kayıtsız şartsız destek”le arkasında alarak işgal hareketlerine başladı. Daha önceden hazırlanan işgal planları çekmeceden çıkarılarak uygulamaya konuldu. Önce Afganistan sonra Irak, Bush’un ifadesiyle “11 Eylül’ün intikamını alma adına” işgal edildi. “3 bin kişinin intikamını alma” adına yapılan işgallerde yüz binlerce insan katledildi. Tahminlere göre Afganistan’da 240 bin, Irak’ta 600 bin sivil hayatını kaybetti. Milyonlarca insan da yerinden yurdundan edilerek sığınmacı haline getirildi.
“Terörle mücadele” adına 11 Eylül’den itibaren başlatılan savaşlar dünya çapında İslami terörü azaltma yerine arttırdı. Aralarında Türkiye, Fransa, İspanya, İngiltere, Almanya, Belçika’nın olduğu pek çok ülkede terör saldırıları düzenlendi. Bu nedenle sadece ABD’nin değil, çok sayıda ülkenin bir “11 Eylül”ü oldu. Türkiye’de 10 Ekim bunu sembolize ediyor.
20. yılda sonra geriye dönülüp bakıldığında ABD başta olmak üzere bütün batılı ülkeler ve onların savaş örgütü NATO’nun “terörle mücadelede” iflas ettikleri açık olarak görülüyor. Dahası, bu ülkelerin aynı zihniyetle Suriye’de “rejim değişikliği” için destekledikleri İslamcı terör örgütlerinin de bölge halklarının başına bela olduğu görüldü.
11 Eylül’den sonra devreye konulan planlar Afganistan’da Taliban’ın, Irak’ta Şii grupların güç kazanmasıyla boşa çıkmak üzere.
Ama 11 Eylül aynı zamanda burjuva demokrasisinde kazanılmış bireysel ve toplumsal özgürlüklerin “terörle mücadele” adı altında budanmasına da kapı açtı. ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde İslam ülkelerinden gelen göçmenler “potansiyel tehlike” ilan edilerek, herkesi ilgilendiren demokratik hak ve özgürlükler kısıtlanarak hayata geçirildi. Kentlerin kameralarla donatılması, bankalarda kişisel hesapların kolayca incelenmesi, oturum haklarının keyfi şekilde iptal edilmesi, İslam ülkelerinden gelenlere vize verilmemesi gibi pek çok uygulamayla bu süreçte hayata geçirildi. 11 Eylül’den geriye kalan “polis devleti” uygulamaları varlığını halen de güçlü bir şekilde devam ettiriyor.
11 Eylül’ün 20. yılında Taliban ile masaya oturan ya da oturmak için hazırlıklar yapan ülkelerin normal koşullarda Taliban/el Kaide’yi öne sürerek kısıtladıkları hak ve özgürlükleri geri iade etmeleri gerekiyor. Ne var ki; bunu beklemek çok fazla hayalciliktir. Bu durumda geriye bir tek “terörle mücadele” adı altında kısıtlanan hakların geri alınması için mücadele kalıyor.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12