Erdoğan’ın ekonomisi

Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA

Erdoğan ve iktidarı, emekçi ailelerin, sayıları giderek artan milyonlarca işsizin yaşadığı sorunlara çözümler üretmek yerine, tamamen gerçek dışı ve hamasete dayalı yorum ve değerlendirmeler yapmaya devam ediyorlar. Görmek isteyen herkesin kolaylıkla görebildiği ekonomik ve toplumsal gerçeklere gözlerini tamamen kapatan Erdoğan ülke ekonomisini adım adım uçuruma doğru sürüklerken, kendileri dışındaki herkesi suçluyor, dalga geçer gibi pembe tablolar çizmeyi sürdürüyor.

Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği ‘Türkiye ekonomisinin yükselişte olduğu’ ve ‘Türkiye’nin ekonomide bir üst lige çıkacağı’ yönündeki akıllara ziyan açıklamaları, ülke ekonomisinin içinde bulunduğu içler acısı durumu anlamak açısından önemli. Nitekim geçtiğimiz salı günü Saray’da yapılan ‘İşçilerle Buluşma’ programında “Gerektiğinde bütçe imkanlarını zorlama, gerektiğinde başka kalemlerden fedakarlık yapma pahasına tercihimizi hep çalışanların emeklerinin karşılığını verme istikametinde kullandık” diyerek, 19 yıldır uyguladıkları emek ve işçi düşmanı politikaları inkar etti. Geçtiğimiz 19 yıl boyunca her fırsatta sermaye sınıfının, büyük patronların çıkarlarını korumayı ilke edinen, kamu kaynaklarını patronlara aktaran kendileri değilmiş gibi, işçilerin emeğinin karşılığını verdiklerini iddia etmesi trajikomik bir durum.

Erdoğan, hızını alamayarak iktidarları döneminde milli gelirin Türk lirası olarak 11 kat, asgari ücretin de 16 kata yakın arttığını söyledi. ‘Asgari ücreti 16 kata yakın artırmamız milli gelire oranla bakıldığında en somut örnek olarak karşımızdadır. Aynı yükselişi emekli maaşlarında da görmek mümkün, 27 kat artan emekli maaşları var’ diyerek bütün hesapları altüst etti. Oysa milli gelir hesabını normalde olduğu gibi ABD doları ya da altın üzerinden yapsaydı tam tersi sonuçlar ortaya çıkması işten bile değildi.

Türkiye, OECD ülkeleri içinde hane halkı borçluluğu ve vergi yükünün en fazla olduğu ülkeler arasında. Özellikle ücretli emekçilerin sırtındaki borç ve vergi yükü ağırlığını her fırsatta hissettirirken, Erdoğan’ın her fırsatta övündüğü milli gelir artışından ücretli emekçilerin alması gereken pay istikrarlı olarak azalıyor.

Türk lirası sadece son üç yılda, TÜİK’in tüketici fiyat endeksine göre yarı yarıya değer kaybı yaşadı. Tek adam rejiminden beslenen küçük bir azınlık dışında, ülke nüfusunun büyük bölümü iktidar eliyle boğazına kadar kredi ve borç batağına saplanmış durumda. Resmi verilere göre 19 yıl önce sadece 6.3 milyar TL olan hane halkının toplam kredi borcu 2021 haziran sonu itibarıyla 874 milyar TL’ye yükseldi. Önemli bölümünü ücretli emekçilerin kullanmak zorunda kaldığı ihtiyaç kredisi ve kredi kartı borçlarının toplamı 582 milyar TL ile borcun üçte ikisini oluşturuyor.

2009 yılında ilk kez piyasaya sürüldüğünde 200 lira ile 134 dolar alınabilirken, 15 Eylül 2021 itibariyle sadece 24 dolar alınabiliyor. TÜİK verilerine göre 2009 yılında 200 lira ile satın alınabilen TÜFE sepetinin bugünkü tüketici fiyat endeksine göre değeri ise 687 lira. Başka bir ifade ile 2009 yılında 200 lira ile alınabilen ürünler bugün 687 liraya alınabiliyor. Tartışmalı TÜİK verileri bile halkın günlük yaşamında her an hissettiği hayat pahalılığını açık bir şekilde ortaya koyarken, milyonların yaşadığı geçim sıkıntısı Erdoğan’ın ekonomisi açısından hiçbir anlam ifade etmiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et