18 Eylül 2021 00:10

Umutcan’ın umudu sönmez

İTÜ Youtube yayınından ekran görüntüsü alınmıştır.

Paylaş

İşte gençler, özellikle de yabancı dil bilen, dünyaya açılarak dışarılarda ne olup bittiğinden haberdar olanlar böyledir! Ondan dolayıdır ki, ağaç yaşken eğilir misali, habis ruhlar insanları çocuk yaşta yakalayıp, kafalarına öyle bir miğfer geçirmekteler ki, ne dışarıdan içeriye bir şey girsin, ne de içeriden dışarıya bir tepki çıksın. Böyle bir politikada akıl var mıdır? Evet, vardır, fakat tümü değil de zerresi vardır. O zerre akıl ki, kendisini akıllı zanneden küçük beyine bir süre zevküsefa yaşatır, fakat mahvettiği çevresi ile birlikte tarihin çöplüğünde mahvına sürükler. İşte, gençlerin tarikat yuvalarında ya da imam hatip okullarının gerici tedrisatında geriletilmesinin sebebi, ülkenin iç ve dış düşmanlarca soyulmasına ev sahibi tarafından anlaşılmasının ve karşı koyulmasının önlenmesidir.

Neden hayat bu kadar pahalı? Peki, gerçekte hayat bu kadar pahalı iken neden kamu kurumları fiyatları düşük gösteriyor, işsizliği gerçek boyutuyla göstermiyor? Bütün mesele emperyalistlerle el ele ülkeyi soymaya soyunmuş çetenin icraatları perdelensin ve tıksırıncaya kadar yiyenler halka ve yargıya hesap vermeden saltanatını sürsün diye! Güzel de bu yapılanma gökten Türkiye’nin başına çökmedi ki; bu yapılanma zulümle hesaplaşacak, ülkeyi çağdaş Batı düzeyinde kalkındıracak vaatleri ile ge(tiri)ldi ve halk da bu vaatlere tav olarak, daha doğrusu “Yetmez, ama evet” halk düşmanı aymazların da yönlendirmesiyle ümide kapıldı. Peki, bu bir oyun mu, yoksa bir aldatmaca mı idi? Bu bir oyun değil, acı gerçeklik idi; dünya siyasetinin çevresel ülkede sahnelenmiş bölümü idi ve bu siyaset halen de devam etmektedir.

Sevgili Umutcan İTÜ mezuniyet töreninde toplumsal yaşamdan sahneler sunmakla kalmadı, arzuladığı sonucu çok zekice sistem ya da düzen konusuna bağladı. İşletme mühendisliği, bizzat Umutcan’ın da tanımı ile sorunu algıladığında ve çözüme yöneldiğinde sistem mantığı üzerinden hareket eder. İşin kritik noktası da burasıdır. Ufak sistemler kendi içinde etkin çalışabilir, fakat büyük sistemin etkisiyle zamanla farklı yerlere savrulabilir. Ülke ekonomisi ve onun üzerinde yükselen ülke siyaseti dünya sistemi içinde ufak bir sistemdir. Dünyayı görmeden salt ülkeye yönelmek yetersizdir, fakat gereklidir, çünkü başlama yeri ülkedir. Dünyanın beşten büyük olduğu tezi doğru ise, bu görüş, bir ülkede de ülkenin bir siyasetçiden büyük olduğu görüşü yansıtılmalıdır. Peki, bu söylenenler geçerli ise, şimdiki durumu nasıl yorumlamalıyız? Bu kısa yazıda sadece iki konudan söz edip, meseleyi kapatmak durumundayım.

Birincisi, kapitalizmin kompartımanlara böldüğü bilimler dünyasında siyasetin ekonomiden ve sosyolojiden bağımsız ve ayrı düşünülmesinin insanlara, özellikle de emperyalistlere ve ülke diktatörlerine sağladığı toplumları aldatma ve yönetme tekniği prim yapar. Oysa ekonomi tartışılmadan ne özgürlük, ne adalet, ne de insanın ya da toplumun mutluluğu gündeme gelebilir. 1789 Fransız Devrimi’nin tüm dünyaya mavi renkle yaydığı “özgürlük”, beyaz renkle yaydığı “eşitlik” ve kırmızı renkle yaydığı “kardeşlik” ilkeleri günümüzde kapitalizmin paletleri arasında ufalanmakta, fakat kapitalist faşistler bilimlerin kompartımanlara bölünmesinden yararlanarak özgürlükten dem vurabilmekte, hatta anayasa yapma girişiminde dahi bulunabilmektedir. Siyasi erk, emperyalizm ve sermaye ile iş birliği içinde emek sömürüsünü sürdürülebilir düzeyde tutabilmek için yaptığı sözde mücadeleyi demokrasi olarak topluma yedirebilmektedir. Ancak, ekonomiler sıkıştıkça, ülkemizde olduğu gibi, emekçiler ve genel halk baskı altına alındıkça resmi kurumlar aradaki farkı gerçek dışı beyanlarla, siyasiler ise inanmadıkları senaryoları yüksek sesle halka yedirmeye çalışmaktadır. Sendika başkanının siyasi ajanlara methiye dizmesi ise hiç şaşırtıcı değildir, çünkü o da sistemin ajanıdır; üretim sürecinde ustabaşının patron ile işçi arasındaki rolü ne ise, siyasette de sendika liderinin emekçilerle siyasi ajanlar arasındaki rolü aynıdır. Farklılıklar temelde değil, detaylardadır.

İkinci mesele ise, siyasetçinin tercih yönü ile ilgilidir. Şöyle ki, başat siyasetçi gözü dışarıda olarak emperyalistlerle mi, yoksa halka dönük ve toplumla iş birliği içinde midir? Bu mesele de, ileride iş yaşamına karıştığında Sevgili Umutcan da görecektir ki, büyük siyasetin tercihi doğrultusunda ufak sistemlerde siyasete başat olmaktadır. İşte bu noktada dünya ile bütünleşmek, fakat ufak sistemin özgürlüğünü korumak, ülkesel bütünlük, halkın bilinçlenmesi ve siyasetçinin doğruları halka paylaşmasıyla olanaklıdır. Peki, Türkiye’de halk niçin giderek etnik ayrılıklara sürüklenmekte, ekonomi alanında, hatta inanç düzeyinde bölünmektedir?  

Bu iki süreç, dikkat edilirse, bir bütünsellik ve devamlılık göstermektedir. Onun için devrimlerin sürekliliğinden söz edilir. Toplumlarda tepeden dayatılan politikalar uzun ömürlü olamaz, bir farkla ki, geleceği iyi kestirilip, varılması gereken yere bir an önce varmak için tepeden zecri politikalar geliştirilip, uygulanabilir. Ancak, böylesi politikaların, ısrarla sürdürülememesi halinde,  dünya emperyalizmine yenik düşmesi de mukadder olabilir.

Cahil toplum cehaletinin de farkında olmadan sürüklenir. Peki, neden ülkemizde eğitim böylesine tarikatların eline bırakılıyor? Lenin, Fransız Devrimi’nin eşitlik ve kardeşlik ilkelerinin patron-patron ve patron-emekçi ilişkilerinde nasıl çöktüğünü gösterir. Peki, Fransız Devrimi özgürlüğü kilise baskısından azade düşünce ve davranış şeklinde yorumlanabilirse, günümüzde eğitimde imam hatipleşmeyi, siyasette diyanet-siyaset kardeşliğini nasıl yorumlamalıyız? Neden Türkiye geri liglere sürüklenirken, hâlâ en yüksek oy ülkeyi böylesi basiretsiz siyasi örgüte gidiyor? Buralara girersek, devlet ile kabile, siyasi parti ile siyasi çete ya da emperyalistlerle iç vurguncuların içiçe geçmiş çok karmaşık yapısı ile karşı karşıya geliriz.

Umudumuz, Umutcanların çoğalması ve ileri yaşlara ve iş yaşamına girdikçe de fikir ve uygulamalarını toplumda yaygınlaştırmasıdır. Umutcanların yolu açık olsun ki, böylece toplum toparlansın!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa