Pencere ya da penceye
Fotoğraf: Evrensel
2001 yılının Eylül ya da Ekim ayı olsa gerek, Mahzun Doğan ile Kadıköy’de postane civarında karşılaştık; birkaç gün önce Pencere Geceleri’nden birinde yan yanaydık ama, sokakta karşlaşmanın güzelliği başka tabi. Kaşla göz arasında bir sonraki sayının baş yazısını yazma işini bana sabitleyip gözden kayboldu. Olmaz, yazamam demeye kalmadan vapura binip gözden kaybolmuştu bile. Pencere’nin Yeni Dizi Sayı 30, Kasım-Aralık 2001 başyazısı bizzat tarafımca yazılmıştır, “Çana Çekiçle Vurmak” başlığını taşımaktadır. Pencere’nin her sayısında baş yazıyı bir başka yazar yazıyordu, ilkini Mümtaz İdil yazmıştı ki her yazar sadece bir defa baş yazı yazabilirdi zaten…
Ankara’da dergi olur da Murat Koçak olmaz mı? Murat Koçak çıkarmaya başlamıştı Pencere’yi, Rüzgâr onun sonraki göz ağrısıdır. Pencere’yi de düzensiz aralıklarla, parası olduğu zaman çıkardı Murat. Sonra da Mahzun Doğan’a devretti. Pencere adında devam etti dergi, 2 aylık tabldot boydaki derginin farkını Yeni Dizi olarak ayrıştırdı Mahzun. Pencere Yeni Dizi’nin ilk sayısı Kasım-Aralık 1996’da yayımlandı. Murat Koçak iki sayı omuz verdi dergiye, künyedeki “İşçilik: Argo Ankara” şahsiyeti kendisi olur…
Edebiyatın nice disiplininde yazılar yayımladı Pencere. Ama yayın yönetmeni şair olunca elbet şiir ve şiir üzerine yazılar daha bir görünür oldu. Siyah beyaz derginin ortadaki iki sayfasında Adresi Şiir köşesi olurdu, bu sayfada şairler kendi seçtikleri şiirleri ile yer alırdı. Bir de şairin yakın arkadaşlarından birinden bir yazı olurdu bu sayfada; ama şairin şiirine değil hayata ve insana bakışına dair bir metin olurdu bu. Ruşen Hakkı ve Özcan Yalım gibi şairler, aradaşlarına bırakmamış, o yazıları da kendileri yazmıştı. Özcan Yalım yıl yıl yaşam dökümünü yazmıştı hatta, sonra onun hakkında yapılan bütün söyleşilerde “benimle ilgili en güvenilir, en doğru kaynak bu” demişti sayfadaki o yazı için.
İlk sayıdan Temmuz 2004 tarihinde yayımlanan ve üç sayıyı bir arada içeren son sayıya kadar çeviri şiirlere de yer verdi Pencere. Ted Hughes ilk sayının şairi oldu, Coşkun Yerli çevirmişti Hughes şiirlerini. Zamanla aksama olmuş mudur bu çeviri işinde, olmuştur nihayet. “Yeryüzü Şiirin Yüzü Oluncaya…” başlığı verilen bu sayfada dünyadan şairleri ağırladı dergi.
Bitmek bilmez bir enerjiyle hazırlanan Pencere’de bir diğer sayfa da Tuvale Şiir Yazanlar olmuştu. 13. sayıda başlayan bu sayfada bir ressamın resimlerinden örnekler verilir, onunla resim üzerine söyleşi yapılır, edebiyata ve özellikle de şiire karşı ilgisi hakkında bilgi alınırdı. Saadet Gözde, Cafer Tabak, İsmail Altınok, Vural Yurdakul, İlhan Taşçıoğlu gibi birçok ressam konuk oldu Pencere dergisinin Tuvale Şiir Yazanlar sayfalarına.
Edebiyatçı mektupları da geniş yer buldu Pencere’nin aralığından edebiyatımıza sızan ışıkta. Fikret Otyam’dan İbrahim Demirel’e, Octavio Paz’dan Ali Cengizkan’a (mektupların İngilizce orijinali de yayımlanmıştı, Ali Cengizkan çevirmişti mektupları), Ziya Osman Saba’dan Ergun Evren’e, Tuğrul Asi Balkar’dan İlhan Berk’e mektup. Ve daha… Bir zamana tanık olmanın ve soluklanmanın muhteşem seyri mektuplarda nefes aldı.
Ve elbette bütün dergiciler gibi Mahzun Doğan da bir yayınevi kurdu sonunda. Dergicilik olur da yayıncılık olmaz mı? Hele şiir dergiciliği yapıyorsanız, hele şiire bulaşmışsanız yayıncılık bir yerde kaçınılmaz gibi gelip yapışır yakanıza. Pervaz Yayınları da böyle doğdu. Şiir, öykü, inceleme kitapları ve antoloji yayımladı Pervaz. Zerrin Taşpınar’ın şiirlerini yayımladı… İhsan Tevfik, Uluer Erdoğdu, Necdet Tezcan, Özlem Tezcan ve daha nice şair ve yazarın kitabı Pervaz’dan çıktı. Pencere’den Pervaz’a giden yolda elbet Tuğrul Asi Balkar da vardı ve onun kitabıyla, Vazgeçmeler Ustası’yla okura merhaba dedi yayınevi. Ekim 2000’de ilk kitabını yayımlamış oldu. Beyaz kapaklı bir zerafetler toplamı armağan etti edebiyatımıza.
Dergiye katkı olsun için Pencere Akşamları düzenledi Mahzun Doğan. O gecelerde bir araya gelen Pencere dostları şiirler okudu, şarkılar söyledi ve yan yana olmanın tılsımını yaşadı. Ankara’da düzenli olarak her ay devam etti buluşmalar, İstanbul’a da taşındığı oldu; 6-7 buluşma da İstanbul’da gerçekleşti.
Derginin sayfaları üstünde bir yazı akardı Pencere’nin. Sonraki sayfaya devam eden ve kendini tamamlayıp hangi gazeteden alındığını açıklayan haber başlıklarıydı bu cümleler. Türkiye’nin panaromasına dair bir ayrıntıydı, gazetecilikten gelme yayın yönetmeni Pencere’de böyle oyunlar oynar, okura küçük sürprizler hazırlardı her yeni sayıda.
Bizim dergiciliğimizin bir klası da dergiyi batırmaktır. Artan masraflara karşı koymak olası mı? Kâğıt ve matbaa masrafları her sayıda bir başka batışın hikayesini örgütler. Dağıtım sorunlarına değinmek bile istemiyorum. Pencere de battı sonunda. Edebiyatımızın bir yıldızı daha Ankara’da söndü. Zaten son sayının, yukarıda da belirtildiği üzere, zar zor çıkarıldığı o kadar belliydi ki, neredeyse ortak bir son sayı oldu. Sayfa sayısı genellikle 12 olan Pencere varsıl zamanlarında 20 sayfayı da gördü ama Temmuz-Aralık 2014 tarihli son sayısında 46-47-48 ortak basımında yayın hayatına veda etti.
Nice şairin ve yazarın yetiştiği, yazdığı ve ustasıyla yan yana geldiği Pencere ya da Mahzun Doğan’ın sesiyle söyleyecek olursak Penceye kapandı. Kalanlara selam olsun.
- Öteki-Siz 16 Ekim 2021 23:30
- Yazılıkaya Şiir Yaprağı 09 Ekim 2021 23:41
- Ayışığı şiir ve yaşam ısrarı 03 Ekim 2021 00:18
- Basın tarihimizden bir cimrilik hikayesi 26 Eylül 2021 00:09
- Suzy Storck ile kanat hareketleri 11 Eylül 2021 23:40
- Yanlış kokan dizeler 05 Eylül 2021 00:28
- Doğan Ergül’e mektup 31 Temmuz 2021 23:41
- Ahmed Arif’in saklı kitabı 17 Temmuz 2021 23:44
- Kutlu Adalı’ya mektup 10 Temmuz 2021 23:59
- Dönemeç’teki tanıdık insanlar 27 Haziran 2021 00:20
- Sennur’a durum mektubu 13 Haziran 2021 00:16
- İğne, iplik, söyleşi 05 Haziran 2021 23:31