23 Eylül 2021

Barış arayışları

HDP önceki eş başkanlarından Sezai Temelli’nin barış, Kürt sorunu ve çatışma çözümü konusunda Öcalan’ın adını zikretmesi tartışmalara neden oldu...

Yeni bir yol arayışına mı yoksa muhatap arayışına mı ihtiyaç var?

Bence mesele Öcalan’ın muhatap alınması/alınmamasından ibaret bir mesele değil. Herkes de biliyor olmalı bunu. Meselenin can alıcı iki boyutu var: A) Çatışma çözümü, B) Barış boyutu.

Çatışma çözümü konusu “negatif barış” olarak adlandırılabilir (J.Galtung). Çatışmasızlık haline, durumuna geçiş. Her meselede olduğu gibi bunun da tarafları var. Karar vericiler düzeyinde düşünecek olursak, reel duruma bakarak, PKK ve devlet olarak cevap verebiliriz. PKK de devlet de silahlarını susturacak. Ateş etmeyecek. Bazıları “olmaz” diyor. “PKK silah bıraksın öyle konuşalım bu konuyu.” Ön şartları bu. PKK silah bıraksın. Ateşi kesmesi de yetmez silah bıraksın. Şimdi bu ön şartçı bakış, hayatın realiteleriyle ve dünyadaki gelmiş geçmiş 40’dan fazla bu tür çatışmaların yaşandığı hiçbir coğrafyada yaşanmamış bir şey. Ama çatışma çözümleri tarihinin de öğrettikleri var.

Silah bırakma, silahsızlanma, görüşmek, tartışmak bir masada tartışmak için ön şart olamaz. Ya ne olur? Hedef olur. Yani müzakerelerin, görüşmelerin başta gelen konularından birisi olur. Çatışma çözümü safhasıdır bu. Silahlı hareket bu aşamada silahını bırakıp gelmez ama silahsızlanma da çatışma durumu da ve çatışmasızlık hedefi de masada olur.

Hatta çatışmasızlık hali, hemen derhal olur. Ateşkes hali diyelim.

Devam edeceğiz. Bir bilgi notu düşeyim: Mesela son 6 yılda, 24 Temmuz 2015 tarihinden 17 eylül 2021 tarihine kadar 18 bin 502 “teröristin”, 1 ocak 2021 tarihinden itibaren de 1976 “teröristin” etkisiz hale getirildiğini açıkladı Milli Savunma Bakanı Akar (Anadolu Ajansı, 17.9.2021).

Son 40 yılda 50-60 bin insan yaşamını yitirdi silahlı çatışmalarda.

Çatışmasızlık hali bir haldir de J.Galtung bunu “negatif barış” olarak açıklıyor. Biz, bizim buralarda anlaşıldığı haliyle, “Silahların susması”, “Çatışmasızlık hali”,” Ateşkes” gibi nitelemeler altında toplayabiliriz bu durumu... Barış değil bu. Ama çok önemli hal, durum. Çatışma yok, kimseler ölmüyor. Silahlar susuyor.

Fakat barış ile kastedilen, “pozitif barış” kavramıyla ifade ediliyor Galtung tarafından.

Pozitif barış hem silahların temelli susması hem de haklara ve özgürlüklere dayalı olan barıştır.

Her çatışmalı durumun altında siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik nedenler vardır.

1991 yılına kadar devlet, Kürt’ün varlığını kabul etmiyordu ki, Demirel kalktı, “Kürt realitesini tanıyoruz” dedi. Dedi mi demedi mi? Kürt realitesini tanımak… 20-25 milyon vatandaşının etnik, dilsel, kültürel özelliklerini tanıma! Nereden çıktı bu söz, neden söylendi, hangi ihtiyaç ya da düşünce, görüş, hangi tarihsel ve siyasal realiteler bunu gerektirdi?

Sayın Temelli, bence realiteyi dile getirdi. Politik açıdan ve belki de sosyal psikoloji açısından zamansız, yersiz, gereksiz de denilebilir. “Malumun ilamıdır” söyledikleri denilebilir, bilemem. Silahı elinde tutanlar ve kullananlar üzerinde en etkili olabilecek adı telaffuz etti. Gerçekçi olmak adına söylendi, bence...

Gelelim parlamentonun muhataplığına. Yanlış değil elbette ama bütün bir toplumuz muhatap... Adil, eşit, genel ve gizli oy ile o ülkede seçme ve seçilme yeterliğine sahip yurttaşların iradesini kural olarak parlamento temsil ediyorsa, Mecliste, yasama organında çözüm arayışı doğaldır. Muhatap da karar vericiler de orada aranabilir.

Ama hayat da “Orayı ihmal etmeyelim ama bir de beni de hesaba katsanız ya” diyebilir.

Medyayı, üniversiteleri, sivil toplumu, sendikaları, sokakları, meydanları, fabrikaları, tarlaları bu mesele üzerinde düşünme, tartışma, görüş açıklama, talepte bulunma ve itiraz etmeye kapatırsanız, meseleyi çözemezsiniz. Nasıl tarif ediliyordu demokrasi, Dünya İnsan Hakları Konferansı Viyana Belgesi’nin 8. maddesinde? Şöyle:

“a) Demokrasi, kalkınma/gelişme ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı, birbirlerine bağlıdır ve birbirlerini karşılıklı olarak güçlendirirler. b) Demokrasi, halkın,i-) kendi siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel sistemlerini belirlemek için, istencinin özgürce ifade edilmesine ve ii-) kendi yaşamlarının tüm yönlerine/veçhelerine  tam katılımına dayanır.c) belirtilen bağlamda, insan haklarının ve temel özgürlüklerin ulusal ve uluslararası düzlemde geliştirilmesi ve korunması,i-) Evrensel olmalıdır veii-) Koşullara bağlanmaksızın/ilintilendirilmeksizin  yönlendirilmelidir

d)Uluslararası toplum, tüm dünyada, demokrasinin, kalkınmanın ve insan hakları ve temel özgürlüklere saygının güçlendirilmesini desteklemelidir”(Gemalmaz Semih, Temel Belgelerde İnsan Hakları, s.44-45, İHD yayını, Ankara, 1995).

Kanımca, yeni yol arayışının ilkeleri insan hakları, barış  ve demokrasidir.

Muhatap da herkestir.

Parlamentonun içinde ya da dışında, herkes… Bütün toplum…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Palavra çöktü

Palavra çöktü

Merkez Bankası, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini, daha yılın ilk sunumunda yüzde 21'den yüzde 24'e yükseltti. Enflasyonu düşürme bahanesiyle 20 aydır ücret ve maaşlara saldıran ekonomi yönetiminin hiçbir öngörüsü gerçekleşmedi. Enflasyonun temel sebebinin iç talep ve ‘ücret artışları’ olduğu palavrası tamamen çöktü.

2025’te asgari ücrete yüzde 30 zam

Memur ve emeklilere yüzde 11.54 zam

İşçi emeklilerine yüzde 15.75 zam

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et