23 Eylül 2021 00:10

Hedef saptırma

Para üstü alan pazarcı

Fotoğraf: MA

Paylaş

Türkiye’de milyonlarca insan, bir taraftan salgından korunmaya çalışırken, diğer taraftan sürekli artan fiyatlar ve hayat pahalılığı nedeniyle ciddi anlamda geçim sıkıntısı yaşıyor. Bu temel gerçeğe rağmen ekonominin içinde bulunduğu duruma ilişkin gerçek dışı söylemlerle halkın giderek ağırlaşan yaşam koşulları arasında dağlar kadar fark var.

Ekonomik göstergelerin her alanda alarm vermesi, yüksek enflasyon ve kitlesel işsizlik başta olmak üzere, geniş halk kesimlerini doğrudan ilgilendiren bütün alanlardaki resmi veriler belirlenen hedeflerden ciddi oranda sapmaya başladı. Ekonomik krizin derinleşmesiyle artan hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısının nüfusun önemli bölümünü etkilemeye başlamasıyla bu duruma neden olanlar sorumluluklarını gizlemek için adeta çırpınıyorlar.

Ekonomide yaşanan ve giderek ağırlaşan sorunların faturasının iktidarına kesilmesinden korkan Erdoğan “Enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıyı biliyoruz. En kısa sürede enflasyonu kontrol altına alarak raflardaki, etiketlerdeki fahiş artışların önüne geçeceğiz” diyerek benzer durumlarda sık sık yaptığı gibi bir kez daha hedef saptırdı. Kendi sorumluluklarını bir tarafa bırakarak bütün suçu ‘fırsatçılara’ attı. Erdoğan’ın bu sözlerinden cesaret alan iktidar yanlısı gazeteler iktidarın politikaları nedeniyle ağırlaşan sorunları ‘fahiş fiyatla mücadeleye’ indirgeyip, yaşanan geçim sıkıntısının iktidarı itibarsızlaştırma çabası olduğunu iddia etmeye başladılar. Utanmasalar fahiş fiyat artışları ile iktidara karşı ‘ekonomik darbe’ hazırlığı içinde olunduğunu iddia edecekler.

Erdoğan’ın hayat pahalılığının sorumlusu olarak fırsatçıları hedef göstermesini doğru kabul edersek, gıda fiyatlarındaki artış için pazarcılar ve marketleri, artan döviz kuru için bankaları ve döviz bürolarını, kira artışları için de sadece fırsatçı ev sahiplerini suçlamamız yeterli. İktidarın ve ekonomi yönetiminin yaşanan sorunlarda hiçbir sorumluluğu olmadığına göre, fırsatçılığın önüne geçilince bütün sorunlar kendiliğinden çözülecek!

TÜİK açıkladığı resmi veriler ile ekonominin içinde bulunduğu gerçek durumu olduğu gibi yansıtmak yerine halkı, ekonomide her şeyin yolunda olduğuna inandırmaya çalışan kaba bir propaganda aygıtına dönüştü. Halkın, emekçilerin günlük yaşamına ‘toplu iğne başı kadar’ olumlu etkisi olmayan çift haneli büyüme rakamlarına rağmen, milyonlarca emekçinin gelirlerinde ve satın alma gücünde somut bir iyileşme gözlenmiyor.

Türkiye’deki ücretli emekçilerin yarısına yakını asgari ücretle çalışırken, son yıllarda ortalama ücretler asgari ücret seviyesine doğru gerilemeye başladı. Ocak 2021’de asgari ücret (2 bin 825 TL) ile alınan bir mal sepeti eylül 2021 itibariyle en az 3 bin 102 liraya alınabiliyor. 2021 sonunda resmi enflasyonun yüzde 16’nın üzerinde tahmin edilmesi, satın alım gücündeki azalmanın artarak devam edeceğinin habercisi. 

Türkiye ekonomisinin bugün geldiği noktada iktidarın enflasyonla gerçek anlamda mücadele etmek için gerekli adımları atmadığı, atmaya da niyetinin olmadığı açıkça görülüyor. Fiyat artışlarının sorumlularının nasıl ve hangi ölçütlere göre belirlendiği belli olmadığı bir ortamda, yapılan göstermelik denetimler ve kesilen para cezaları ile hayat pahalılığının önüne geçebilmek mümkün değil. Fiyatlardaki aşırı artışların ve hayat pahalılığının asıl sorumlusunun fırsatçılar değil, iktidarın benimsediği yanlış ekonomi politikaları olduğunu herkes çok iyi biliyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa