Sistem şaka götürmez
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/181560.jpg)
Şahap Kavcıoğlu | Fotoğraf: DHA
Bugünkü yazıya çok sevdiğim ve sistem mantığını muazzam bir cümleyle ortaya koyan bir deyişle başlamak istedim: “Efradını cami, ağyarını mani bütünsel yapı.” Genç dostlar için bu ifadeyi bir de günümüz Türkçesi ile söylemek gerekirse; sistem, tüm fertlerini ya da bileşenlerini bir araya toplayan ve tüm yabancıları dışlayan bütünsel ve kavrayıcı bir yapılanmadır. Kısacası, sistemler otomatik çalışan makineler gibidir. Kurulduktan sonra onlara hükmetmek hiç kimsenin haddi değildir. Tarihte de şimdiye kadar böyle bir cengaver çıkmamıştır. Ekonomi hangi sistem içinde çalışıyorsa, onun kurallarına uymak gerekir, aksi durumda sistem arızaya geçer, halkı cezalandırır ve siyasetçiyi üzerinden atar.
Ekonomik sistemler kapitalist ve sosyalist olarak ikiye ayrılır ve hangi sistem uygulanıyor ise, onun kuralları geçerli olur. Tüm ülkeler ve Türkiye, maalesef, kapitalist sistem içindedir. Kapitalist sistem insani değildir, sermayenin hakim olduğu ve insanları köle gibi kullanan, üstelik insanlar, özellikle de emekçiler üzerindeki sömürücü şiddetini gizleyebilen tarihsel bir oluşumdur. Kapitalizm sermaye ile çalışırken, topluma göz boyayıcı parıltılar saçarken, kendi gıdasını kesinlikle ihmal etmez ve gereği koşullarda insafsızca toplumdan alır. Bu anlamda, kapitalizmin kurallarını dayatması doğanın davranışına benzer. Doğanın kuralları çiğnendiğinde nasıl intikam alıyor ise, kapitalizm de, kuralları çiğnendiğinde hiç çekinmeden intikamını alır.
Şimdi gelelim kapitalizm ve var olan siyasi yapının ideolojisi ve uygulamalarına. Hiç uzatmadan, hemen söylemem gerekir ki, her şeyi değiştirmeye kalkan, hatta cumhuriyet yapılanmasını dahi altüst etmeye cesaret eden siyasal organ ekonomiye yönelememiştir. Ağızlardan düşürülmeyen Osmanlıcılık ve ünlü “dava” söylemleri ekonomi alanına aktarılamadığı gibi, gidişat, tem tersi yönde, dünya emperyalizmine hizmet şeklinde gelişmiştir. Kapitalizm insani bir sistem değildir, ama bazı durumlarda, siyasetin felakete sürüklediği insan topluluklarına uyarı sinyali verebilen ve böylece ülkeyi ve ülke insanlarını kurtarabilen geçici yandaş da olabilmektedir. Bu alan, siyasi erkin manuel olarak kullanamadığı ekonomi alanıdır. Siyaset yargıya, medyaya, aile yapılarına, kılık kıyafete, hatta maalesef akademiye ayar verebilir olurken, tek müdahale edemediği alan ekonomidir. Siyasi otorite, basireti derecesinde, kendisini ekonomiye dahi müdahale edebilecek kadar güçlü hissedebilir, hatta zaman zaman müdahale edebilir de. Ancak, bu müdahale ters teper ve halkı bir şekilde uyararak intikamını bu siyaseti destekleyen halktan ve siyasi erkten de alır. Halkın uyarılışı acı olabilir, bu da vaktiyle aklını kullanarak basiretsiz siyasetçileri iktidardan indirememiş halkın geçici cezasıdır.
Şimdi de gelelim şu ünlü ve bir türlü siyasetin istediği şekilde kıvama giremeyen inatçı faiz-fiyat-kur sarmalına. Tekrar edelim, kapitalizm sermaye düzenidir ve faiz onun çok hassas bir ayar manivelasıdır. Siyasi erk toplumun her kurumu ile oynayabilirken, ekonomi alanı ile de oynayabileceğini bir an düşünebilir. Örneğin, fiyatlar yükselirken kararlarla ya da denetimlerle önlenebileceği görüşü siyasetçiler tarafından yaygınlaştırılabilir, hatta bu yollar denebilir de. Peki, netice alınır mı? Hayır, alınamaz! Netice alınamadığını gören siyasetçi bundan ders alır mı? Hayır, almaz, çünkü siyasetçi de, aslında inanmadığı bu yöntemi sadece siyasi manevra olarak kullanmaktadır. Faiz meselesi de böyle midir? Evet, aynen böyledir. O halde siyasi erk ne diye ekonominin böylesi temel manivelası ile oynamakta, emirle değişebileceği fikrinde ısrar etmektedir? Başka çaresi yoktur da ondan!
Şimdi, biraz daha meselenin içine doğru girelim. Halkımız zanneder ki, kendi oyları ile iktidara getirilmiş olan siyasi yapı kendisine hizmet etmekle sorumludur. İşte birinci hata burada başlar, çünkü hiçbir ülke tek başına çalışmadığı gibi hele de ekonomik açıdan tek başına ele alınamaz. Kaldı ki, günümüzde yaşanan küreselleşme olgusu ülkeleri gözle algılanamayacak şekilde birbirine bağlamıştır. ABD seçimlerine Rusya bir şekilde müdahale edebilmektedir ya da casuslar yoluyla tersi gerçekleşebilmektedir. Türkiye büyük ülkelerin yönettiği kapitalist sistemin bir parçasıdır. Kapitalist sistemin merkez ve çevredeki gücü sermaye stokunun ağırlığı ile oluşturulduğuna göre, dünya, maalesef, beş büyük merkeze bağlıdır ve karar ve hareket serbestisi açısından beşten de büyük değildir. O kadar değildir ki, pandemi döneminde hangi ülkenin aşıya ulaşabildiği ya da ulaşamadığı bunun gün gibi kanıtıdır. Dünyanın beşten büyük olduğunu savunanlar keşke pandemide de bu savlarını ısrarla ileri sürüp, hiç değilse, iddialarının boş olmadığını kanıtlama çabasına girmiş olsalardı. Olmadı, olamazdı da! İşte, kapitalizm ya da sistem mantığı budur!
Merkez Bankası faizi indirdi. Hayırlara vesile olsun! Olur mu? Göreceğiz. Einstein’ın ünlü lafı şöyledir: bir kere aldanmak olasıdır, ama iki kere aldanmak bazı eksikliklerin işaretidir. Merkez Bankası bağımsız olması gerekirken neden siyasete bu denli ve yanlış kararlar almaya teşne vaziyette bağlıdır? Çünkü 20 yıla yakın süre uygulanmakta olan ve ilk anlarda halkın gözünü boyayarak sürekli iktidarda kalmayı ve varsıllaşmayı beceren siyaset becerisi(!) sonucunu ortaya koymaktadır. Kısaca özetlersek, Türkiye dünya parasal ve maddi sermayesine piyasa işlevi görmüştür. Geçitler, altyapılar, hastaneler vs. gibi hizmetler hiç fena değildir, ancak bunların belirli zaman boyutuna sıkıştırılması ve pahalı ihale yöntemi ile yapılarak, hizmet devamında garanti verilmesi devlet adabına uymadığı gibi, Türkiye gibi henüz kalkınmasını İspanya ya da İtalya kadar dahi yapamamış bir ülke için ayağın yorgana göre uzatılması kuralının ihlalidir. Ne var ki, kapitalist dünya ayağını ayarlayamayan her ekonomiye ek yorgan verir, ancak süresi sonunda bunun hesabını hem siyasi, hem de ekonomik olarak keser. İşte şimdi yabancı paraya muhtacız, onun için bedel ödememiz gerek, onu ayarlayan da faizdir. Faiz bedelini ödemezsek döviz yükselir. O da maliyettir. Faiz enflasyon yaratır mı? Evet, maliyet yoluyla yaratır. Peki, faizi düşürürsek, bir maliyet kalemini denetlemiş oluruz, fakat o zaman da döviz yükselir. Tabii ki, maaşımızı dolarla almıyoruz (Bu nasıl bir akıldır!), ama ithal girdiler dolarla hesaplanır, onlar da maliyete yansır. Taahhüt edilen köprü geçişleri, hasta garantileri de dolarla olduğundan, doların yükselişi bu yollardan fiyatlara yansıyor. Kısacası, ekonomiye hükmetmek, yandaş basına ya da yandaş yargıya vs. hükmetme meselesine benzememektedir. Evet, fiyatları yükselten bir fırsatçı vardır. Ama bir düşünelim, bu fırsatçı esnaf ya da aracı denen kesimler mi, yoksa iktidarda kalma ateşi ile yanan siyasetçinin yanlış politikaları sonucu yükselmesine neden olduğu döviz mi? Üretici fiyat endeksinin, tüketici fiyat endeksinin üzerinde seyretmesi sebebin ikinci olduğunu işaret ederken, aynı zamanda ileri dönemlerde de tüketici fiyat endeksinin de artabileceğinin ve halkı daha da yoksullaştırabileceğinin işaretini oluşturmaktadır.
Ey halkım, bunlar cezadır; vaktiyle basiretli siyasi seçim yapamamamızın cezasıdır. Yaşam sınavının telafisi yoktur, cezası vardır. Hiç değilse bu ceza bizlere öğreti olsun, lütfen!
Evrensel'i Takip Et