26 Eylül 2021 00:50

Kürtlerde muhatap bulunur; mesele çözüm için Kürdü muhatap almakta!

Diyarbakır'da çay içilen bir bölge

Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel

Paylaş

En sonunda diyeceğimizi baştan söyleyelim: CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, “Kürt sorununun çözümünde HDP’yi muhatap alabiliriz” sözleriyle başlayan tartışma, ağırlıklı olarak “Muhatap kim: İmralı mı HDP mi?​” mecrasında yürütülüyor olsa da, aslında ve özünde bir Kürt sorunu tartışmasıdır. Bu haliyle bile olumludur. Tartışmayı bu ölçüde öne çıkarıp aktüelleştirenin, yaklaşan seçimlerde ve de iktidarın şekillenmesinde HDP oylarına duyulan ihtiyaç olması da durumu değiştirmez. Kürt sorununun ve bu sorun üzerinden şekillenen siyaset alanının toplumsal öneminden bir şey kaybetmediğini gösterir sadece.

Son tartışmanın da bir şekilde bağlandığı, konuşulması gereken birçok boyut var ortada. Bir köşe yazısı sınırları içinde ancak değinip geçebileceğimiz boyutlar...

***

İktidar ve düzen muhalefeti çerçevesinde cereyan eden Kürt sorunu bağlamlı tartışmalarda denilebilir ki AKP ilk kez dominant değildir. Pasiftir. “Kürt sorunu yoktur, biz çözdük” diye mırıldanabilmiştir sadece. Şaşkınlık halidir. Sorununun çözümünden Kürtlerin her düzeyden siyasal temsiliyetini tasfiye etmeyi anlıyor olsa gerek ki “çözdük” diyebiliyor! ‘Herkes Türktür, geriye kalanın alayı teröristtir’ kıvamındaki MHP ile ortaklık da ancak bu mırıldanma modu üzerinden sürdürülebilir zaten. Öyle ya, MHP’yle birlikteyken ne konuşacaksın ki! Sonuçta, Kürt sorununa dair bir tartışmada CHP ve diğer muhalefet partilerinden daha geri, daha izleyici pozisyonda kalınmıştır. Bu da irtifa kaybının yansımasıdır. Çoğu meselede olduğu gibi siyaset yapamaz durumdadır AKP iktidarı. Hele Kürt sorununda çözüme ilişkin vaat edebileceği, konuşabileceği hiç bir şey kalmamıştır.

***

Gelelim CHP’ye... İktidarın “bakın CHP HDP’nin yanında” baskılamasına karşı hep karnından konuşmakla yetinen CHP’nin, diğer Millet İttifakı bileşenleriyle birlikte, “HDP meşrudur” noktasına gelmiş olması görece önemlidir. Bunu yaratan da iktidar blokunun, HDP’yi ‘terör örgütü’ diye kapatılmayla yüzyüze bıraktığı gerici iklimle birlikte; tek adam rejiminden kurtulmak için Kürtlerin kilit rolde olduğu gerçeğinin parti tabanlarına sirayet edişi ve bunun daha bir kabullenir oluşudur. Öyle ya da böyle, küçümsenemez. Küçümsenmemeli ama abartılmamalıdır da.

***

Kılıçdaroğlu’nun sözleri çözüm niyeti ifadesi sayılabilir belki ama bir çözüm iradesi, çözüm programına işaret etmiyor maalesef. O daha farklı bir düzey gerektiriyor. “Anadilde eğitim ülkeyi böler” diyordu mesela. Aynı noktada mı? Aksini duyamadık daha.

Yine, “35-40 yıllık Kürt sorunu” ifadesi yer alıyor Kılıçdaroğlu’nun sözlerinde. Kendisi de biliyordur mutlaka, en azından cumhuriyetle yaşıt, asırlık bir sorundur çözüm bekleyen. Mesele 35-40 yıllık çatışmanın bitirilmesinden ibaret değil. Çatışmanın çözümünden anadilde eğitime, yerel yönetimlerin kurgulanmasından Meclis’te temsile, Irak’tan Suriye’ye uzanmış ‘Kürt realitesi’ne, vb. uzanan bir çok unsuru barındıran çok katmanlı bir sorundur Kürt sorunu. Dinamiktir. Alanı ve aktörleri de aynı dinamik sürece göre şekillenmektedir. Ağırlık noktaları değişebilir, çeşitli boyutlarda, farklı aşamalarda yeni aktörler eklenebilir. Mücadelenin seyrine göre de bazı aktörler pozisyon yitirebilir.

***

Sorunun çözümüne yönelik ‘muhataplık’ tartışması da bu dinamik nitelik gözetilerek yapılabilirse anlamlı olabilir ancak. Bu bakımdan, Kürtler nezdinde, genel Kürt siyaseti içinde sorunun her katmanının çözümünde farklı aktör ve muhatapların çıkabileceği olasılık dahilindedir, anlaşılırdır. “Tek muhatap şudur” deyip noktayı koymak, yaşananlar ve deneyimler gözetildiğinde pek de rasyonel görünmemektedir.

“Muhatap kim?​” üzerinden kilitlenen bir tartışma, sorunun ve çözümünün gerçek içeriğini öteleyici bir risk de barındırmaktadır. Şu söylenebilir; devlet ve siyasi aktörleri açısından gerçekten bir çözüm iradesi oluşur ve yol açılırsa Kürtlerde muhatap sıkıntısı yaşanmaz. Bir sorun alanından neşet eden bir hareket vardır ve hareketin çeşitli parçaları birbirine organik ya da diyalektik iç bağlarla bağlıdır. Bütünlüklü bir çözüm hedeflenirse, farklı araç ve yöntemler kullanan, farklı katman ve unsurlardan hangisini muhatap alırsan al, zincirin diğer halkasını da gözetmen gerekecektir. Örneğin, çatışmayı bitirmek mi istiyorsun; HDP’yi muhatap alsan da bir şekilde çatışan unsuru da çözüme dahil etmek zorunda kalacaksındır.

***

‘Muhatap HDP’dir” önerisini yeni yetme siyasetçilere özgü bir refleksle elinin tersiyle iten Sezai Temelli’nin “asıl muhatap İmralı’dır” kestirmeciliği de dahil, meseleyi ‘muhatap’ parantezine sıkıştırmak, bahsettiğimiz diyalektiği gözetmemek, dinamik süreci hesaba katmamakla maluldur. Temelli’nin itirazı, ‘HDP mi İmralı mı?​’ ikilemine oynamaya çalışan spekülasyonculuğa da katkı sunmuş, alan açmıştır ayrıca deyip geçelim.

Uzatmayalım; bugünkü tartışmanın düzey ve mecrasından bağımsız olarak, aslolan ‘muhatap’ tartışması değil, Kürt sorununun çözümü ve çözümden ne anladığınızdır. Bu konuda asgari bir netlik ve ortaklaşma olur, “terör ve güvenlik” cangılından çıkılır, seçim, oy ve iktidar hesaplarının kuyruğunda araçsallaştırmaya dönük ‘çözüm söylemi’ yerine gerçekten çözüm hedeflenirse, muhataplık ‘sıkıntısı’(!) da yaşanmaz.

Peki gerçek çözüm ne?

Kürt sorununu telafuz ediyorsanız, o sorunu yaşayan halkın çözümden ne anladığını dinleyin, yeterlidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa