29 Eylül 2021

Barınamayanlar hareketi

Bundan birkaç hafta önce bu köşede evsizliğin toplumun geniş kesimlerini tehdit eden önemli bir toplumsal mesele haline geldiğini yazmış ve hemen yakınımızdaki bu tehlikeye dikkat çekmeye çalışmıştım. Yazının yayımlanmasından kısa bir süre sonra Türkiye bir Barınamayanlar Hareketi ile tanıştı. Bilimsel anlamda bu eylemler dizisini bir hareket olarak tanımlamamız için henüz vakit erken. Bir toplumsal harekete dönüşüp dönüşmeyeceğini zaman gösterecek olsa da, yersiz yurtsuz, mevcut koşullarda ev kiralama olanağı olmayan öğrencilerin eylemleri şu günlerde ülkenin ana gündemleri arasında yerini alıyor. Üstelik, gidişata ve meselenin can yakıcılığına bakıp ileriki zamanlarda eylemlerin daha geniş kesimlere yayılarak devam edeceğini öngörmek hiç de zor değil.

Konut krizi ile barınamayanların hareketleri arasında yakın bir ilişki söz konusu. Konut krizinin özellikle 1990’lı yılların başından beri birçok ülkenin ortak sorunu haline geldiği göz önüne alınırsa, barınamayanların, evsizlerin ya da sabit bir evi olmayanların eylemleri ve hareketlerinin bu ülkelerin aşina olduğu kitle seferberlikleri olmasına şaşırmamak gerek. Barınma sorunu ve buna bağlı olarak da hareketler en fazla mega kentlerde boy gösteriyor. Kent, barınma/konut hakkı, yoksulluk, konut krizi, ekonomik kriz, toplumsal adaletsizlik gibi meselelerin hepsi birbiri ile ilişkili.

Bu çok önemli toplumsal mesele üzerine aslında yıllardır biriken önemli bir bilimsel literatür olduğu unutulmamalı. Bu literatür genellikle barınamayanlar (sans-logis/homeless) ile sabit bir evi olmayanları (SDF) birbirinden ayırarak inceliyor. Her iki durumun özgünlüklerini göz ardı etmemek için.

Barınamayanlar hareketinin yanında, tarihi daha geriye uzanan “kiracılar hareketini” de unutmamak lazım. Ayrıca, uzun bir tarihi geçmişi olan konut hakkı mücadelesi öznesinin sadece barınamayanların olmadığı kadim bir hak mücadelesi. Bu hareketlerin her biri ayrı ayrı ve Bombay’den Tokyo’ya, Paris’ten New York’a pek çok kentten hareketle bilimsel incelemelere konu oldu. Dönüp bu çalışmalara ve dolayısıyla da bu mücadelelere bakmak hem meselenin boyutunu daha iyi anlamamıza hem de hareketi şekillendirmemize önemli bir katkı sunacaktır. Söz konusu çalışmalar tarihsel süreç içinde barınmayanların toplumsal profilindeki değişime de dikkat çekiyor ve bundan yirmi yıl önce, en azından bazı ülkelerde, “Yaşam kazasına uğramış” (İşsiz kalmış, ailevi sorunlar yaşamış, vs.) kişilerin, bugün ise büyük göç dalgaları ile gelen göçmenlerin barınamayanların çoğunluğunu oluşturduğunu ortaya koyuyor. Bu profil şüphesiz her ülkede farklılıklar arz ediyor.

Yapılan çalışmalardan bazıları meseleyi “-sız”lar açısından daha genel bir çerçevede ele alıyor: Evsizler, işsizler, kağıtsızlar (Bir ülkede yaşamak için yasal izin belgeleri olmayanlar), vs. Çoğu durumda bir “-sız”lık diğeri ile kesişse de nadiren bu hareketler birlikte yol alıyor. Örneğin işsizlerle evsizlerin özneleri sıklıkla ortaklaşsa da nadiren ortak eylem düzenliyorlar.

Türkiye’de, diğer pek çok ülkenin aksine, barınamama yeni yeni toplumsal bir mesele haline gelmeye başladı. Öğrenciler bu süreçte şimdilik başı çekiyor. Bu yönüyle de Türkiye diğer ülkelerden farklı. Sorunun boyutu ve can yakıcılığı konusunda toplumsal bir farkındalık oluşmaya başlamışken, hükümetin başı ise inkar politikalarıyla hareketi gayrimeşrulaştırma çabasında. Oysa, acil çözüm üretmek yerine inkar, sorunu ancak daha girift hale getirir. Bugünlerde yapıldığı gibi, pandemi ya da başka bahanelerle eylemcileri susturmaya çalışmak, gözaltına almak, onlara şiddet uygulamak dağ gibi büyüyen bir sorun karşısındaki acizliğin resminden başka bir şey değildir. Oysa barınmanın temel bir hak olduğunu akıldan çıkarmamak lazım. Hak da talep edilir, verilmezse mücadele ile alınır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Başpınar'da yüzde 30 kavgası

Başpınar'da yüzde 30 kavgası

Asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk sefalet zammı, tüm ücret artışlarına üst sınır çizen bir bıçağa dönüştü. Ücret zammı ve toplu sözleşme dönemindeki tüm emekçiler o bıçağı kemiğinde hissediyor. Antep Başpınar OSB’de de bu yüzde 30 dayatmasına karşı kavga sürüyor. Bir arada durmayı başaran işçiler kazanıyor.

Şireci Tekstil 2023’te vergi öncesi kârı 1.6 milyar TL ama 2023’te hiç vergi ödemedi. İşçilere teklifi yüzde 30 zam.

Karafiber 2023’te 6.6 milyar TL değerinde net satış geliri elde etti. Bu satışlardan “kâr etmediğini” öne sürerek vergi ödemedi.

Yalçın Kardeşler Halı 2023’te kendi beyanıyla 44.4 milyon TL vergiye esas kâr elde etti. İşçilere yüzde 34 zam dayatıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et