Nereden ilerleyebiliriz? *
Fotoğraf: Pexels
İşsizlik, yoksulluk, açlık, hayat pahalılığı, enflasyon, konut sorunu, siyasal baskı, hak yoksunluğu, polis saldırısı, militarist politikalar, kapsamı ve düzeyi değişmekle birlikte tüm kapitalist ülkelerde güncel, ancak gerçekte süreklilik gösteren en önemli sorunları oluşturuyor. Gerginlik, çatışma, çeşitli biçimleriyle savaşlar devam ediyor. Milyonlarca insan topraklarından kopmuş halde. “Küreselleşme” propagandası, ülkelerin sınırlarına duvarlar çekilmesini önlemedi. Kapitalizm durmaksızın çürüme, bunalım, yozlaşma ve umutsuzluk üretiyor. Burjuva yöneticiler ise, iktidar ve muhalif parti kanatlarıyla, bürokratik askeri aygıtın sözcüleri aracıyla sorun çözme iddiasında ve sistemi nasıl daha güvene alacaklarıyla meşguller.
Halk kitleleri, özellikle de işçiler, kitlelerin ileri ve örgütlü kesimleri-ne kadar örgütlüyse-sorunların çözümü için baskı oluşturacak bir tutum içinde olmadıkça, egemen sınıf ve temsilcilerinin sorun çözücülüğünün kendi aleyhlerine olacağını görmeleri için ise, tüm bir tarih hayli ders vericidir. İşçi sınıfı bir sınıf olarak ve halk kitleleri, rakamlara vurulduğunda, 8 milyara yaklaşan dünya nüfusunun ancak çok küçük bir bölümünü oluşturan büyük sermaye sahipleri başta olmak üzere kapitalistlerin her ülkede on milyonlarca, Çin, ABD gibi ülkelerde ise yüz milyonlarca işçi ve emekçiyi kapitalist burjuva diktatörlüğü altında tutabilmelerinin nedenlerini anlayarak bu neden ve etkenleri ortadan kaldırmaya koyulmadıkça boyunduruktan kurtulamayacakları gibi, güncel sorunlarının çözümünü de sağlayamazlar.
Bu gerçeği karartan ve karartacak her söylem kapitalist sömürünün kanlı saltanatından kurtulma mücadelesine darbe vurur ve vurmaktadır. Bütün sistem partileri, emek gücü sömürüsünün devamına hizmet eden politikaları, farklı versiyonları ve formülleriyle halk kitlelerine, amiyane deyişle boca etmektedir. Bunu yaparlarken ama onlardan her biri, toplumsal iktisadi koşulları veri alarak bu koşulların sömürülen ve ezilen yığınlarda yarattığı tepkilerin kontrollü yönlendirilmesi için, çeşitli toplumsal kesimlerin öne çıkan-çıkmış olan- taleplerini bir ucundan kullanarak tüm toplumun hak ve çıkarlarını savunur görünmeye de özel bir önem verirler.
Başka türlüsü inandırıcı olamaz. Yalan, istismar ve entrika burjuva kapitalist dünyada yönetici burjuva sınıf ve tekelci sermayenin bekçi köpekliğini üstlenmiş olanların düsturudur. Birbirlerini suçlamalarını yönlendiren kapitalist çıkarlarca belirlenen rekabetin, kapitalizm koşullarında ortadan kaldırılması imkansız yasasıdır. Daha çok kâr için kıyıcı bir rekabetin güçleri en bariz şekilde ekonomik alanda savaş verir ve birbirlerinin “kanını dökmek”ten çekinmezken, burjuva çıkarların siyaset ve kültür alanında emsalsiz ve alternatifsiz olduğunu egemen toplumsal düşünce halinde şekillenmesi için her yol ve aracı kullanırlar.
Çok nettir: emperyalist ve kapitalist haydut burjuvazi, kendi egemen konumu ve kapitalist çıkarları korumak için bürokratik askeri aygıtı sürekli güçlendirmektedir. Trilyonlar silahlara yatırılıyor. Dünya, kapitalist sömürüyü sürdürmeye çalışanların, halkları soyan mali oligarşi ve tekellerin, milyarları bulan sayıdaki emekçileri sömüren kapitalist sınıfın barbarca politikalarına sahne olurken, onlar yerine göre koro halinde yerine göre ayrı ayrı, ama aynı nakaratı yineleyerek sömürü bataklığını ve ürünü burjuva çürümüşlüğünü “yeryüzü cenneti” olarak göstermeye çalışıyorlar. Artı değer sömürüsüne dayanan kendi düzenlerini sürdürmek için sosyalizmi karalamaya, eski sosyalist ülkeleri “demir perde”-“totaliter rejimler” şeklinde tanıtmaya hala ihtiyaç duyarken, burjuva tiranlığını ve onun palyaço fraksiyonlarının nüansal farklılıklarıyla politikalarını “demokratik” ya da “daha demokratik” göstermek için para, silah, şiddet, yalan, entrika, çarpıtma, onursuzluğun her türüne ihtiyaç duyuyorlar.
Tekelci kesimi başta olmak üzere kapitalistlerle onların bataklık üşüşenlerinin, kitleleri burjuva demokratik haklardan yoksun bırakma ve farklı fraksiyonlarıyla bu hakların varlığı-yokluğu, varlık düzeyi ve kapsamı üzerinden yığınları yedekleme taktikleri, siyasal-toplumsal gerçekliklerin bir diğer yanıdır. İşçinin, emekçinin, küçük üreticinin ve toplumun ezilen tüm kesimlerinin, bağımlı ezilen ulus ve halkların hak yoksunluğu ve yoksulluğu, işsizlik ya da yaşam koşullarının zorlukları, sermaye düzeni temsilci ve savunucularınca yine bu kesimlere karşı, yedekleme ve yönlendirme, ama ne olursa olsun düzene bağlı tutma aracı olarak kullanılır. Sınıfsal farklılıklar, sınıf çıkarlarının çatışması, sömürülen-sömüren, egemen-ezilen ilişkisi yokmuş gibi, sorunlar uyum, istikrar, kalkınma, refah, barış vb. gibi uzlaşı ve bağlı tutmayı öneren ve içeren kavramlar eşliğinde düzenin kulvarına çekilir. İşçi ve emekçilerin sermayeye karşı kendilerinin sömürüden kurtuluşuna götürecek bir örgütlenme ve mücadele çizgisinden uzak tutulması, bütün bu politik-pratik ve ideolojik tutumların başlıca önceliğidir.
Oysa, sömürülen ve ezilenlerin kendi hakları yönündeki az çok ilerleme ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, tarihi deneyimlerin tümüyle kanıtladığı üzere, ancak sermaye güçleri-partileri ve devletine yedeklenmeksizin kendi bağımsız örgütlenmelerini güçlendirmeleri ve mücadeleleriyle mümkün olabilmiştir. Demokratik haklar burjuva içerikleriyle de ancak egemen sömürücü sınıf ve temsilcileri üzerinde emekçi baskısı oluşmuş, hissedilmiş ve karşılanmamaları durumunda kapitalizme karşı daha kesin ve etkili mücadelenin gündeme geleceği korkusuyla-ve mümkün olduğunda geri alınmak üzere tanınmış, kabul edilmek zorunda kalınmıştır.
Günümüzde de durum değişmiş değildir. Sömürülen ve ezilenler ve örgütlü kesimleri; sosyalistler, çeşitli demokratik örgütler ve temsil güçlerinin tartışılır olmasına rağmen emekçi kitle örgütleri, birleşik bir mücadele ve etki gücü çabasıyla ortaya çıkmadıkça, burjuva kapanın ahtapot kollarının boğucu hamlelerinden azade olamazlar. Sorun kuşku yok ki, demokratik özgürlükler için mücadelede daha ileri adımlar için çaba gösterirken mümkün en geniş ittifakları yadsımak değil, ancak bu türden gelişmelerde bağımsız devrimci güç konumundan etkide bulunabilecek bir tutumla sömürülen ve ezilenlerin çıkar ve haklarının tutarlı savunusunu yapacak konum ve yerde durmaktır. Hangisi olursa olsun toplumsal bazdaki sorunları sınıf farklılıkları, çelişki ve çatışmaları (ne kadar var ise) somutundan bağışık ele almak, siyaset alanında hedefinden uzaklaşmak ve oportünizme düşmek olacaktır.
*Zorunlu nedenlerle bu köşedeki makaleler bir süre yazılamadı. Bu makale vesilesiyle herkese yeniden merhaba.
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40
- Kararlı saldırı, mızmız muhalefet! 22 Ağustos 2024 04:51
- Çark dönerken preste ezilmek, ateşte erimek! 15 Ağustos 2024 05:18