04 Ekim 2021 00:45

Gazetecilikte üsluba dair

Gazete yığını (solda)

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

“Fransız Doğa Bilimci Buffon, ‘Üslup insandır’ demişti. Recaizade Ekrem, bunu dilimize müsecca olarak tercüme etmiştir: ‘Üslubu beyan aynıyla insandır.’ Üslubu inkâr etmek insanı inkâr etmektir. Evet, üslup ‘bizatihi insan’dır.” *

Mahmut Yesari, Babıali hatıralarını kaleme aldığı kitabında üsluba dair böyle diyor. Yesari, üslubuyla müstesna yazarlardandır. İncelikli bir üslubu vardır, hiçbir zaman üstenci değildir. Ağır meseleleri de çoğu zaman alaycı bir üslupla, ama derinlikli bir biçimde kaleme almıştır.

TDK’nin sözlüğü de ‘üslup’ için şöyle bir tanım yapıyor: “Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz.” Bu yazının bağlamı açısından da bizi üslubun daha çok ‘yapış biçimi’ hali ilgilendiriyor.

Sevgili meslektaşım ve arkadaşım Erk Acarer’in, Sedat Peker’in Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelen kısıtlamalar nedeniyle kendi hesabından yapamadığı açıklamaların kamuoyuna yansımasına aracılık etmesi, gazeteciliğe dair canlı bir tartışmayı başlattı. Erk’i alkışlayanlar da eleştirenler de oldu. Konuya dair yazılanlar içinde Faruk Bildirici, Tuğçe Tatari ve Ceren Sözeri’nin yazılarını okuyabildim.

Erk, “Her eleştiriye açığım. Saygı duyuyorum, yol gösterici buluyorum” dedi ve bu yaklaşımını da korudu. Ancak bu eleştirileri alırken parantezler açarak kendi gerekçelerini anlattığını hatırlattı ve şöyle dedi: “Öyle oldu böyle oldu… Şöyle oldu: 24 saat haberle yaşarım. Gerekirse hemen dünyanın öbür ucuna yola çıkarım. İstediğimde Venezuela’da torbacıya da, Suriye’de IŞİD’ciye de ulaşırım. Dosya ve Türkiye tarihi okurum. Bağlama önem veririm, kamu yararını hesaplarım, bedelden çekinmem.”

Erk’in bağlamına dair şu cümlesi de amacını açıklamak bakımından önemli: “Elimizi birlikte taşın altına sokup, kardeş bir Türkiye kuracağız!”

Yani Erk, bu bağlam ve amaç ilişkisi içinde bu paylaşımların kendi gazetecilik tarzı açısından doğru olduğunu savunuyor.

Gazetecilik hem sosyal bilimlerden hem de edebiyattan beslenir. İyi ve deneyimli gazeteciler bu beslenme ilişkisine felsefeyi de dahil etmiştir.

Dünya ve Türkiye tarihinde felaketlere yol açan haberler de bir hak talebinin kazanımla sonuçlanmasına, demokrasinin gelişimine katkı sunan sayısız haber de oldu.

Dolayısıyla bir gazeteci mesleğini, daha iyi bir dünya ve gelecek tahayyülüne uygun olarak gerçekleştirebilir. Bu yapılırken, gerçekler eğilip bükülüyor mu, gerçeğin bir kısmı öne çıkarılırken çok daha önemli kısmı belirli politik amaçlarla göz ardı mı ediliyor gibi sorular önemlidir.

Burada Erk’in kendi üslubu (tarzı) bağlamında ifade ettikleri, bizi felsefenin alanına da taşıyor. ‘Gazeteciliğin evrensel ilkeleri budur’ deyip, bunu çeşitli atıflarla da destekleyip Erk’in yaptığının gazetecilik olmadığını tartışmak da mümkün, ama bu tartışmayı biraz daha açarak şu soru etrafında sürdürmek de mümkün: Gazeteciliğin öğrendiğimiz ve bize yol gösterici olmaya devam eden ilkeleri var. Ancak önü ve sonu ile bitmiş, donmuş bir meslekten de söz etmiyoruz. Peki, Erk’in kullandığı tarz, gazeteciliğin pratikleri bakımından, bir mesleki ilkeyi genişletici, ya da tartışmaya açacak bir özellik taşıyor mu?

Yavaş yavaş bağlayalım.

Türkiye’de epey bir zamandır ‘merkez medya’ kavramını tırnak içine alarak dahi kullanmak kolay değil. Büyük bir çöküş var bu bakımdan. Ancak bununla birlikte, Türkiye’de siyasal alana uzun süredir damgasını vuran ve gündelik hayata dair de güçlü etkiler gösteren kutuplaşma, iktidarın denetimi dışındaki alanda gazetecilik yapanları hiç mi etkilememiştir?

İktidarın suçlarını teşhir etmek ve ‘yeni bir Türkiye kurulmasına’ katkı sunmak heyecanı ile davranırken, gazeteciliğin doğrulama mekanizmaları her daim gerekli hassasiyet ile kullanılıyor mu?

‘Kendi hesabı’ ve ‘hesaplaşması’ için bu bilgileri paylaştığını dile getiren Peker’in anlatımları içinde bir dizi çok önemli bilgi yer aldı. Bu bilgileri, sağlam bir arşiv bilgisi ve araştırma ile destekleyerek haberleştirip yazan gazeteciler işin doğrusunu yaptılar.

Bir bilginin, ‘kirli’ ya da ‘suçlu’ olduğu düşünülen bir kişi ya da kuruma dair ciddi teşhir verileri içermesi tek başına yetmez. Bazı şeyleri ‘iddia’ olarak verebilir, bazı bilgileri desteklediğiniz araştırmanızla daha net ifadelerle haberleştirebilir, ama bazı şeyleri de anlamaya çalışabilirsiniz.

Erk’in, Peker tweetlerini, doğrudan aracılık biçimiyle paylaşma tarzı, bana, doğru gördüğü bir amaç adına coşkuyla hareket ederken, ayakları yerden kesilme hali gibi geliyor. Gazeteciliğin, kaynak ile ilişki bakımından bir mesafe sanatı olduğunu atlayan bu üslup gazeteciyi ciddi risklere de açık hale getiriyor.

Burada riski hukuki, cezai sonuçlardan çok kişinin mesleki duruşunu yıpratma ihtimali bakımından söylüyorum.

Kanımca heyecanını kaybetmeden demlenmeye ve derinleşmeye ihtiyacı olan bir tarz bu.

* Mahmut Yesari, Bâbıâli Hatıraları, 1. Baskı, İstanbul, Can Yayınları

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa