CHP de AKP gibi ‘Kürt sorununu çözme’ iddiasıyla yola çıkıp Kürt siyasi cenahını ‘çözme’ hinliğine yeltenmemeli…
TÜRMOB’u ziyaret eden Kemal Kılıçdaroğlu (sağda) | Fotoğraf: DHA
Geçen hafta burada, CHP’nin tırnak içinde Kürt açılımını kurcalamıştım (*) …
Kürt sorununun çözüm talebinin toplumsal (**) meşruiyet sahasını genişletme ihtimaline işaretle…
Kürt sorununun, Mecliste görüşülebilecek olmasının…
Çözüm tartışmalarının TBMM zabıtlarına geçmesinin filan tarihi kıymetine dikkat çekmiştim…
Bağlarken de…
“Kılıçdaroğlu formülünün Kürt siyasi cenahındaki muhtemel yansımalarına ayrıca bakarız…” demiştim…
Bakalım… Bir ucundan girerek…
‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ EFSANESİNDE MİTLER VE GERÇEKLER
Dökümü yapacak değilim…
Ana doğrultularına değinmekle yetineceğim…
Bu arada…
Başlıktaki ‘AKP gibi’ nitelemesi, sanırım çoğu HDP’li ve ötesindeki Kürt siyasi çevre nazarında pek kabul görmez….
Çağrıştırdığı olumsuzlama ile Kürt çevrelerindeki yaygın kanaat esastan çelişir… (değil mi?)
Zira malum…
2010’ların başında devreye sokulan AKP mahreçli “çözüm süreci”bir politik başarı hikayesi olarak kuvvetle sahiplenilir…
Yetmez; dönülme ihtimali dahi (***) ayakları yerden kesebiliyor…
Bir nevi kutsal kitaplardaki geri dönülesi “Altın Çağ”mevkiine yerleşir, bazılarının nezdinde…
Katılmadığımı ihsas ederken bu değerlendirmelere karşı, savunduğum ne?..
Osmanlı’dan cumhuriyete devletin ido-politik genetiğinden neşet eden reflekslerin zamane uyarlaması olarak görüyorum, o “süreci”:
Muhatap ‘masa’nın eşit tarafı kabul edilerek, siyasi-hukuki çözüm arayışına girişilmedi…
Gizli gündemle oturulan ‘masa’da maniple edilmeye çalışılan ‘muhatap’ eliyle sorunun demokratik çözümüne değil tasfiyesine çalışıldı… (Kürtler kandırılmaya çalışıldı -yine- deyip çıkmak varken, çektiğim eziyete bakar mısınız!)
‘Gizli gündem’ dediğim, ‘masa’daki egemenin temel stratejisi şu idi:
KADİM BÖL-PARÇALA OYUNUYLA, KÜRT SORUNUNUN SİYASİ ÖZNELERİNİ HİZAYA SOKMA, DİRENENLERİ TASFİYE ETME
Bu yaklaşımın sahibinin ülkenin ana gündemi (Kürt meselesi) üzerinden, Türkiye’nin siyasi haritasını dizayn etme hedefiyle hareket ettiğini söylersem, komplocu mu olurum?
Sanmıyorum; aşağıda değineceğim bir parça…
Evvela sahiden “başarı”yı teslim etmeli:
“Çözüm süreci”sahiden bir başarı…
Lakin sadece bir propaganda başarısı olarak muazzam iş gördü…
Mekteplerde okutulası bir halkla ilişkiler çalışmasıydı:
Siyasal İslamcılık memlekete (nihayet) demokrasi getirecek mehdi postuna oturtulurken…
(Erol Katırcıoğlu’nun kulağı çınlasın) “Ceberut devlete karşı mücadele”retoriğiyle Türkiye’nin ilerici damarı muhasara altında münhasıran felç edildi… (büyük ölçüde…)
Tabii bu topraklarda hep özgül ağırlığı olagelen sol-sosyalist cenah parçalanarak, kimileri İktidarın hedeflerine yedeklendi…
‘KÜRTLERİN İKİNCİ PARTİSİ AKP’ REALİTESİ BU MOMENTTE İNŞA EDİLDİ
Derken, atlamayalım; hak(!) teslimi:
Kürt illerine efsunlu AKP heykelinin dikilmesinde Taraf gazetesinin rolü bilhassa anılmalı…
Taraf’ın misyonerliğine haddinden fazla borçlu bugünkü rejim; asla ödeyemez borcunu, Taraf’a…
Buralara neden geldik?
Biraz detaylara savrulduğumu kabul edebilirim…
Lakin yine de maksadımın çözüm süreci efsanesinin bilançosunu çıkarmaya soyunmak olmadığını söylerim…
Olandan olacağa dersler naklederek…
Şayet tırnak içinden çıkacaksa bir gün “CHP’nin Kürt açılımı”nı ikaz etmek…
Gayesi “Sakın ha CHP!..”olunca yazının, maziye temas etmek farz oluyor, ister istemez…
Öyleyse biraz daha devam edeyim…
Çözüm sürecinin mitler ve gerçeklerini eşelerken, Kürt muhalefetinin kimi unsurlarının damarına basmayı göz alarak öne süreceğim:
KIZMAYIN AMA ERDOĞAN KENDİ İÇİNDE HEP TUTARLIYDI; TA BAŞINDAN İTİBAREN ‘DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜ’ HİÇ DÜŞÜNMEDİ ÇÜNKÜ…
Yooo…
Sonuca…
Gelinen noktaya istinaden ileri sürülmüyor bu iddia…
Harfiyat arşivi orada; açın bakın…
“Bu iş bitti, barış geldi… geliyor”rüzgarının tatlı tatlı esti(rildi)ği dönemlerde dahi…
Hep şu ana fikir etrafında döne döne yazılıp çizildi burada…
Özetle:
Kürt sorununun demokratik çözüm süreci değil, Kürt siyasi hareketini ‘çözme’ süreci yaşanıyor… (idi)
Ha hiç mi olumlu yanı yoktu?
Hiç olmaz mı; birkaç yıl da olsa silahların susması, kanın akmaması; daha ne olsun, çok şeye değmez mi?!
Mesele ve itiraz, tesis edilen bu “barış hali”nin kalıcı olamayacağı tespitinden neşet ediyor idi…
Zira…
Olamayacağı belliydi…
AKP İktidarının atladığı objektif gerçeklikti:
“Nesne”ler hatırı sayılır ölçüde ‘özne’leşmişti…
Uzatmayayım:
Oyalanmaya çalışılan Kürt nüfus, Türkiye’nin en politik uyanıklığa sahip toplumsallığını temsil ediyordu… (ediyor…)
Ez cümle; “Kürt Memet nöbete”dalaveresi takatten düşürülmüştü kayda değer nispette…
Kıssası:
KÜRTLERLE DANSIN KATAKULLİ KALDIRMAYACAĞI ANLAŞILMIŞ OLMALI
Ve öyle ana dilde eğitim yok! TRT’de Kürtçe teve kanalı verelim kekolara misali palyatif “çözüm”lerle…
Satıhta kaldıkça düzenlemeler…
Kozmetik açılım olmaktan öteye gitmediği görülüyor ve kadük, kabul edilemez bulunuyor(du) atılan adımlar…
Halbuki “güvenlik bürokrasisi”çıtayı epey yüksek tutmuştu... (sanki)
Basına yansıdığı (****) kadarı ile (ben de) iddia edeceğim…
İmralı tutanaklarının bir okuması ile denilebilir ki, sadece Kürt siyasetinin blokajı değil…
Devletlülerin gönlünde yatan aslan olarak…
‘SÜREÇ’E YEDEKLEME ÜZERİNDEN TÜM SOL-SOSYALİST MUHALEFETİN DENETİM VE KONTROLÜ…
SİSTEM KARŞITI MUHALEFETİN SEVK VE İDARESİ DE O EFSANE(!) ‘MASA’NIN MEVZULARINDANDI…
Her ne ise…
Taahhüdüm baki:
Çözüm sürecinin bilançosunu çıkarmak, o sürecin tartışmasını yapmak değil muradım…
Olandan olacağa ‘aman!’ dersleri nakletmeye gayret ediyorum…
Toparlıyorum tüm sadeliğiyle:
Kürtler neticede hile hud’aya kanmayacağını, eşit demokratik çözümde ısrarlı olacağını gösterdikçe...
Ve Erdoğan cenahı vaziyetin hedeflere uzanmayı mümkün kılmadığını çaresizce fark edince, ‘masa’ yıkıldı:
“'Kürt sorunu' denilen meseleyi, hak ve özgürlüklerden kalkınmaya kadar tüm boyutlarıyla çözdük”***** retoriğine demir atıldı…
CHP’ye/Muhalefete ikaz babında seslenirken maksadım da yukarıda söylediklerim kadar sarih ve basit:
AKP’NİN DUMURA UĞRAMIŞ ‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ STRATEJİSİNİ SALT ‘MUHATAP’ VE ‘ZEMİN’ REVİZYONU İLE CANLANDIRMAYA KALKMAYIN; MENZİLE VARAMAZSINIZ…
“Muhatap HDP, zemin TBMM”formülasyonu tek başına sonuç almaya muktedir “yeni”tarz yaratacağa benzemiyor…
İşaret edegeldiğim nesnellik:
Muhatabını eşitin sayan demokratik çözüm perspektifini zaruret sayıyor…
Zira tekrara düşme pahasına zikrediyorum:
Evveliyatı bir yana…
’80’leri milat alırsak…
TSK nasıl tam teşekküllü karşı-gerilla savaşımında dünyanın sayılı orduları arasına girdi ise bu 40 yılda…
Kürt toplulukları da aynı zaman zarfında kendi Rönesans’ını yaşadı; politik tecrübe ve uyanıklığını kazandı…
Tek misal:
Partisiz girebildikleri seçimlerde okuma yazma bilmeyenler ‘ip’ ile ölçerek bulduğu adayını sandık kulübesinden çıkardı, Meclise gönderdi, Grup kurdurdu…
Bunları herkes gibi muhalefet de biliyor aslında…
Yeter ki bilmiyormuş gibi yapmasınlar; akıl ve feraset dairesinde hareket etsinler…
Aksi halde aşikar:
İNKARCI DEVLET AKLININ YENİ TAŞIYICI VE OYUN KURUCULARI
OLMAYA HEVESLENMESİNLER:
AKP GİBİ ONLAR DA DUVARA TOSLARLAR…
Koordinatların demokratik kabullerle belirlenmesi…
Saklı gündemlerle hareket edilmemesi…
Muhatapların/Tarafların sözünün eri olma babında samimi olması halinde sahiden oluşturabilecekleri tarihi çözüm fırsatını berhava ederler…
Ederler de ne olur?
Kürt bilgelerinin, aslında etrafa baktıkça pekâlâ hissedilebilir olan, “Bu son kuşak, çözüm olmazsa bizden sonraki kuşaklar artık umutsuz yüzlerini şiddete dönerler”mealindeki uyarılarını, hep bir kenarda tutsalar iyi olur…
Meselenin emperyalizmin hepten müdahalelerine açık hale gelmesine…
Kürt sorununun artık iyiden iyiye fiilen uluslararası sorun kimliğine bürünmesi bahislerine hiç girmiyorum…
Demokratik çözüm sürecinin inşa edilememesinin ceremesi hanesine yazılması icap eden melanetler o kadar çok ki, hangi birini anmalı…
Gelinen noktada…
‘CHP’NİN KÜRT AÇILIMI’ İLE TÜNELİN UCUNDAN YAPILAN SELEKTÖR, TUZAK DEĞİLSE ŞAYET, YENİ BİR YOL AÇABİLİR EŞİT HALKLAR OLARAK BİRARADA YAŞAMA UMUDUNA
Evet:
Eşit, kardeşlik hukuku içinde halkların kendi göbeğini kesmesine öncülük ederek tarihe geçmek…
Ya da AKP stratejisinin yeni versiyonunda ısrar ederek savaşsız çözüm beklentilerini tarumar etmek…
Kılıçdaroğlu ne kadar farkında bilmemem ama mesuliyeti büyük bir sapağa adım atmış oldu, “Muhatap HDP, çözüm TBMM”çıkışıyla…
“HDP dağla arasına mesafe koysun”mecburiyetinin yeni versiyonunu vizyona sokmama şartıyla…
------
* Evrensel, AKP, ‘CHP’nin Kürt Açılımı’na el yükselterek mi vaziyet alır, yoksa…?, 25 Eylül 2021
** Bu minvalde, Nuray Sancar’ın aynı gün, (25 Eylül 2021) Evrensel’de yayımlanan yazısını bilhassa tavsiye ederim; Kürt sorununun çözüm şartı: Toplumsallaştırma
*** Erdoğan’ın geçen (2021) temmuz başında gittiği Diyarbakır’da yaptığı gönül çelme hamlesini hatırlamak yeter…
Erdoğan’ın, “Kürt Sorunu benim de sorunumdur”dediği eski konuşmasına atıfla, “2005 yılında ne dediysek, bugün de aynı yerdeyiz”sözleri hayli parlatılmış…
Maksat hasıl olmuştu:
Zamane medya klişesiyle söylersek, epey “alıcı bulmuştu.”
Hasip Kaplan’ın beyanı ilk hatırıma gelen; Avrupa’daki Kürt diasporasından gelen kimi açıklamalar ile ‘içeride’ HDP Milletvekili Katırcıoğlu’nun iştahlı flörtöz açıklamaları, “yeni bir çözüm süreci”beklentisi ile hatır sayılır sayıda göz ve kulakları tekrar AKP’ye yöneltmişti…
**** Mesela; İmralı tutanakları, Weşanen Mezopotamya, Neuss - Almanya, Kasım 2015, sayfa 50; aktaran Mehmet Kuzulugil, sol.org.tr, 26 Şubat 2016
***** Erdoğan’ın TBMM’deki yeni yasama yılı açılışı konuşmasından, 1 Ekim 2021
SATIR ALTINDAN NOTLAR…
ERKAN BAŞ, FORİEGN POLİCY’Yİ İZLEMELİ; İÇERDEN BİLGİ; ‘HAYDİ MAÇA’ YAZISI ELİ KULAĞINDA… BUGÜN YARIN DÖŞENEBİLİRMİŞ…
Futbolcu bilirdik…
Gördük; basketi de varmış...
Hem de âlâsından; takımını zafere taşıyan basketlerin çoğunu (27) o atmış…
Hoş, TİP’li Erkan Baş ciddiye almamış olacak ki…
Propaganda Bakanı üzerinden hodri meydan çekti:
“15 avans, siz ikiniz, ben tek; 20’de bitsin, kaybeden tek yönlü biletle memleketi terk etsin…”
Erkan Bey’in yerinde olsam sürprize kapıyı kapatmazdım…
Dahası çaktırmadan biraz idman midman da yapardım…
Zira… İçeriden bilgi…
Amerikanya’daki kaynaklarım mahcup etmesin, onlar bildirdi…
Foreign Policy yazı işleri pür dikkat kesilmişmiş:
“Başa all Geooorge”…“La olumm ora değil laa…Hah tamam, gel gel… Hamza’nın bir kare sonrası…Mr. Başkan’ın karpuz basket sahnesi…
Şeklinde terennüm ede ede, Erdoğan’ların tek pota maçının kasetini izliyorlarmış…
En çok da bittabi Erdoğan’ın performansını…
Mühim detay:
Maç kritiği heyetinde farklı sahalardan uzman Dr. ekibi de varmış…
İlk intiba: Pek tatmin edici bulunmamış…
“Çalışması lazım”, deniliyormuş…
Foreiyin… Nasıl yazılıyordu yav…
Neyse işte o Amerkanyalı mevkutede her an yeni bir Mr. Pirezıdınt yazısı çıkabilirmiş…
Bir rivayete göre, Steven A. Cook o arkadaşına çalım atıp, bu kez tek başına çöreklenecekmiş sayfaya…
Mistır Cook Bey kalemini bilemeye başlamış bilem...
Kaynaklarıma göre, Erdoğan sadece eline top verildikçe hareket ediyordu… diyorlarmış...
Hatta bir iki kez futbol maçı sanıp topa tepik atmasını, rövaşataya kalkışmasını da ziyadesiyle manidar bulmuşlar…
Bak burası da önemli:
Diğer ekranda da Kılıçdaroğlu’nun Abant yürüyüşü milim milim takibe alınmış, mukayese yapılıyormuş… (“hımmm.. Sanki bu biraz daha mı şey…”)
Gelişmeleri izleyeceğim ama…
Şimdiden söylenecek şu ki, Erkan Bey:
Foreign Policy’de “Bir de şu mr. komünistle maça çıkaralım da eforuna görelim” kanaati hasıl olmuş da yazıya dökülmeyi bekliyormuş…
Hülasası şu ki: İbre maça doğru
Eli kulağında yani…
Her an “Haydi maça”başlıklı yazı kamuoyuna mal olabilir, Erkan Baş Bey…
Eh, Amerikan emperyalizmi yol haritamı belirleyemez, elin çağrısına uymam, maça çıkmam nidası koparıp çamura yatacağınız da gelmedi değil hani kulağıma ama pek kıymet vermedim…
Sol muarızlarınızdan sökün edecek, “ABD istedi Erkan Baş maça çıktı”şekilli tenkitler ile nasıl baş edersiniz bilemem…
Lakin idman…idman… Hadi hadi… İhmale gelmez…
“Tek yönlü bilet”var işin ucunda...
Yüzde 70’i zor tutuyorum bak…
- 'Zamanın Ruhu' söyle bize: Sputnik’ten Sabah’a; grev kırıcıları ne yana düşer, bizim eski Beko İşçisi Kamber ne yana?.. 30 Eylül 2023 04:17
- ‘Beşli Çete’nin Nihat Özdemir’i ile İbrahim Çeçen Akbelen’de hayatı katlediyor ey insanlık… Desek, hedef mi göstermiş oluyoruz?.. 29 Temmuz 2023 04:40
- Muhasebe aynasına bakarak iğneli fıçıda dertleşme yazısı: Anlatılan sizin de hikayeniz olabilir mi? 18 Temmuz 2023 04:10
- Soner Yalçın’a Sözcü’deki okuru da sormalı: Kılıçdaroğlu’nu elimine etme karargahı olarak gösterilen, RTE’nin “Eski Özel Kalem Müdürü” Hasan Dağcı’nın yalısını yurt edindiğin iddiası doğru mu? 06 Mayıs 2023 04:38
- "Kılıçdaroğlu kazanamaz" yargısına iman ederek "millet"i devirmeye kalkmak, muhalefeti bölerek "Erdoğan kazansın" demenin Akşenercesi olur!.. 04 Mart 2023 04:22
- Atacağım hiçbir başlık, bu alengirli işleri izah edemez, isterseniz buyurun bir de siz deneyin… 24 Aralık 2022 04:48
- Otopsi Masası Raporu 2: Hulki Cevizoğlu gibi ikametgahını Saray’ın Bekçi Kulübesine aldıran ‘Ulusalcılar’ bakın kime benziyor… 10 Aralık 2022 04:27
- Otopsi masası raporu: Ahmet Hakan "gereğini yapıyor" olmanın gözünü çıkarırken, "yayın yasağını savunan genel yayın yönetmeni" olarak tarihe geçti 03 Aralık 2022 03:32
- Embedded Cüneyt (Özdemir) "Z Kuşağı"nı Saray'a "iliştirme" mesaisinde 03 Eylül 2022 04:20
- Halkı, basın özgürlüğü mücadelesiyle dayanışmaya çağırdığımız destek kuvveti saymakla yetinmeyelim… Medyanın demokratikleştirilmesi mücadelesinin kurucu öznesi, ikinci asli ayağı olarak örgütlemeyi tartışalım… 13 Temmuz 2022 04:40
- Rasim O. Kütahyalı herhangi bir devlet kurumunun elemanı mı? Değilse, neden ‘devletin bazı kurumlarındaki üstadlarımız’ diyor? Kim bu üstadları? 07 Haziran 2022 04:10
- İmamoğlu otobüsü devirdi – 2: Sol muhalefetin huzuruna Özkök ve Alçı ile çıkmanın, Cem Küçük ile ‘sivil ölüm’ mahkûmu 'Barış akademisyenleri’ni ziyarete gitmekten ne farkı var!.. 17 Mayıs 2022 00:06