Demokrasi çağrı ve vaatleri
CHP bir süredir demokrasi vaadinde bulunuyor. Uzun bir süredir demek daha doğru olur. ”Hak, hukuk, adalet” sloganlarıyla yürüyor. İyi Parti ile kurulan ”Millet ittifakı” da , “düzen değişikliği” vaadinde bulunuyor. Düzen değişikliği CHP’li Ecevit’in ’70’lerdeki vaadiydi. Şimdiki vaat Millet İttifakı tarafından, “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” şeklinde ifade ediliyor. Son bir haftada ise iki önemli açıklamaya tanıklık ettik. İlki HDP, ikincisi Deva Partisinin demokrasi çağrı ve vaatleriydi.
İlkinden başlayalım.
27 Eylül 2021 günü, HDP Eş Başkanları Pervin Buldan ve Prof. Dr. Mithat Sancar HDP’nin 11 maddelik , “demokrasi tutum belgesi”ni açıkladılar. Demokrasi tutum belgesi, “demokrasiye, adalete, barışa çağrı deklarasyonu” adını taşıyordu. Çoğulcu demokratik sisteme geçiş için HDP 11 ilke belirlemişti ve şöyle başlıkları taşıyordu:
“1) Güçlü demokrasi, 2) Tarafsız ve bağımsız yargı, 3) Kayyım rejimi değil halk iradesi, 4) Kürt sorununda demokratik çözüm, 5) Barışçı dış politika 6) Kadına özgürlük ve eşitlik, 7) Ekonomide adalet, 8) Kamu yönetiminde liyakat, 9) Doğaya saygı, 10) Gençler için özgür yaşam, 11) Demokratik anayasa
DEMOKRASİYE, ADALETE, BARIŞA ÇAĞRI...Bu ilkeler ışığında, yeni döneme nasıl baktığımızı, nasıl bir yönetim anlayışını görmek istediğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
HDP’nin bu geçiş dönemi ilkeleri ışığında öncelikli amacı ve vaadi, güçlü demokrasi, evrensel standartlarda bir adalet sistemi ve kalıcı toplumsal barıştır. Demokrasiyi ve barışı stratejik bir hedefe ve programa dönüştürerek demokratik ve sosyal bir cumhuriyete ulaşabiliriz. HEP BERABER DEMOKRASİ, HEP BERABER ADALET, HEP BERABER BARIŞ” ( https://hdp.org.tr/).
4 Ekim 2021 günü de DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, düzenledikleri basın toplantısıyla partilerinin “güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisini açıkladılar.
“Güçlendirilmiş parlamenter sistemin ülkemizi içinde bulunduğu çoklu kriz ortamından çıkartacak en önemli araç olduğuna inanıyoruz” diyen Babacan şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’yi güçlendirilmiş parlamenter sisteme davet ediyoruz. Davetimiz; özgürlükçü, katılımcı ve çoğulcu demokrasi içindir. Davetimiz; demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla yaşatan, kuvvetler ayrılığını tesis ederek, etkin denge ve denetleme mekanizmalarını güçlendiren yepyeni bir model içindir. Davetimiz; tam demokrasi içindir. Davetimiz; yepyeni bir toplumsal mutabakat sağlayarak, demokrasimizi ayağa kaldırmak içindir.”
Babacan, “Güçlendirilmiş parlamenter sistem davetimiz toplumun tüm kesimlerinedir. Tüm vatandaşlarımızı, bu demokratik gerilemeyi durdurmaya davet ediyoruz. Halkımızı; adil, özgürlükçü, eşitlikçi bir Türkiye’yi hep birlikte inşa etmeye davet ediyoruz.”
Babacan’ın açıklamalarındaki başlıklar şöyle: “Amacımız geçmişte uygulanan sistemlere dönmek değildir. AİHM ve AYM kararlarının yerine getirilmesini güvenceye alacağız. Yürütmenin yasama üzerinde kurduğu tahakkümü kıracağız. Partili cumhurbaşkanlığı uygulamasına son vereceğiz. AYM’ye bireysel başvuru hakkının kapsamını genişleteceğiz.”
Babacan’ın ardından konuşan Mustafa Yeneroğlu ise öngördükleri sistemin temelinin güçlü birey ve güçlü sivil toplum olduğunu vurguladı. Yeneroğlu şunları söyledi: “Cumhurbaşkanına bir dönem, 7 yıl kuralı. Cumhurbaşkanının kanunları veto yetkisine son vereceğiz. Torba kanun uygulamasına ve cumhurbaşkanının kanunları veto yetkisine son vereceğiz. HYK, HSK ve AYM üye adaylarına kamuya açık mülakat. Hükümetin kurulmasını kolaylaştırıp, düşürülmesini zorlaştıracağız. Kayyum uygulamasına son vereceğiz”( https://devapartisi.org/).
Bir eleştiri ile sonlandırayım yazımı: Türkiye, Avrupa Birliği ile 3 Ekim 2005 tarihinden bu yana, katılım müzakereleri yürüten bir ülkedir. Siyasi partilerin gündeminde Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinin bulunmaması, bundan söz edilmemesi tuhaf geliyor bana. Bütüncül bir bakışla, Kopenhag siyasi kriterleri olan hukukun üstünlüğü ve demokrasiden, azınlıkların korunması ve insan haklarından söz edilmemesi… Dahası hukuken katılım müzakerelerini yürüten bir ülke olarak 35 fasıldan ve münhasıran 23. ve 24. fasıllardan (23. fasıl Yargı ve Temel Haklar, 24.fasıl Adalet, Özgürlük ve Güvenlik) söz edilmemesi çok tuhaf…
Sevgili okuyucular, çünkü diyerek ve bir hatırlatmada daha bulunarak sonlandırmak istiyorum yazımı: BM Dünya İnsan Hakları Konferansı Viyana Bildirisi’nin (25 Haziran 1993) 5. maddesinde insan haklarının özelliklerine ve devletlerin ödevlerine vurgu yapılır. Buna göre,
“a) Bütün insan hakları, evrenseldir, bölünmezdir ve birbirine bağlıdır ve birbiriyle ilişkilidir.(..)
c) Ulusal ve bölgesel özellikler ve çeşitli tarihsel, kültürel ve dinsel temeller anlam ve önemi akılda tutulduğunda, siyasal, ekonomik ve kültürel sistemler dikkate alınmaksızın, bütün insan haklarını ve temel özgürlükleri geliştirmek ve korumak devletin ödevidir.”
Aynı bildirinin 8. maddesinde, demokrasinin bütün unsurlarına yer verilen bir tanım vardır. Şöyle:
“Demokrasi, kalkınma/gelişme ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı, birbirlerine bağlıdır ve birbirlerini karşılıklı olarak güçlendirirler. Demokrasi, halkın, kendi siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel sistemlerini belirlemek için, istencinin özgürce ifade edilmesine ve kendi yaşamlarının tüm yönlerine/veçhelerine tam katılımına dayanır.(..)”
Evrensel'i Takip Et