08 Ekim 2021 00:57

İktidar, muhalefet ve kitleler

Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu

Tayyip Erdoğan (solda), Kemal Kılıçdaroğlu (sağda) | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Ülke son günlerde çok canlı politik tartışmaların yürüdüğü bir sürece girdi. Erdoğan iktidarı ve onun küçük ortağı MHP ise mevcut statükoyu -tek adam yönetimi- korumak, hatta onu açık bir faşist yönetime doğru daha da güçlendirmek için peş peşe adımlar atıyor, hamle yapıyorlar. Onların yaklaşımı kısaca şöyle özetlenebilir; ekonomik sıkıntı yok, fiyatlar makul ve kabul edilebilir, Kürt sorunu yok, çözüldü, yurt sorunu yok, ülkede demokrasi diye bir sorun da yok, dahası buna ihtiyaç da yok vb…vb…

Buna karşın muhalefette oldukça hareketli bir döneme girdi. Muhalefeti tek başlık altında toplamak yerine, onu kalın hatlarıyla iki başlıkta ele almak gerekiyor. Muhalefetin bir yanını irili ufaklı sermaye partilerinin var olduğu kesim oluşturuyor. Son günlerde bu kesim oldukça hareketli. CHP, İP, Saadet, Deva, Gelecek, Demokrat vb. partiler bir araya geliyorlar ve seçimlerde ortak davranmanın, iş birliğinin yol ve yöntemlerini tartışıyorlar. Kısaca düzen içi muhalefet olarak adlandırabileceğimiz bu kesim muhtemelen Millet İttifakı temelinde bir araya gelecek ve ortak bir tutum belirleyecek.

Düzen muhalefetinin ortak paydası sayılabilecek slogan ise “güçlendirilmiş parlamenter sistem” dir. Bu partiler bu bir araya gelişte demokrasiye özel bir vurgu yapıyorlar. Bu vurgu zorunlu, çünkü başka bir temelde birleşmelerinin olanağı yok. Ama attıkları, atacakları bütün adımlar politik düzenin restorasyonunu amaçlıyor. Burjuva düzen partileri şu tehlikenin farkındalar ve böyle bir durumun ortaya çıkmaması için ellerini çabuk tutmak istiyorlar. Onların tehlike saydıkları şudur; ekonomik kriz derinleşmekte, kitlelerin içten içe kaynayan hoşnutsuzluğu tehlikeli bir sosyal patlamaya doğru gitmektedir. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denen sistem iflas etmiştir, her geçen gün kan kaybetmektedir. İktidarın yeniden güç toplama, gelişmeleri kontrol alma yeteneği ve gücü bulunmamaktadır. Şiddet ve zorbalık bunun için yeterli olmayacaktır.

Düzen partilerinin buradan çıkardığı temel sonuç şudur; bu tehlikeli gidişin önü kesilmeli, kitleleri düzene ve sisteme bağlayacak, onlara umut verecek yeni bir mihrak yaratılmalıdır. Bu mihrakın temel amacı da düzenin, sistemin restorasyonu olmalıdır. Güçlendirilmiş parlamenter sistem, demokrasi vb. vurguları bu nedenle öne çıkarılmakta, bu iki temel amaçta ortak davranmanın adımları atılmalıdır. Demokrasiden ne anladıkları, bu demokrasinin sınırlarını nasıl çizdikleri belirsizdir. Ama bu “demokrasi” Kürtlerle açıktan görüşmeler yapmayı reddeden bir demokrasidir. Ekonomik programı da yenilenmiş bir Kemal Derviş programıdır.

Bunların dışında geriye işçi ve emekçi halk kitlelerinin ekonomik ve siyasi çıkarlarını ve özlemlerini içtenlikle savunan kesimler kalmaktadır. İlerici, demokrat, sosyalist kesimler ve ezilen bir halk olarak Kürtler ve onların siyasi hareketleri. İstenir ki bu kesimler hem demokrasiyi, demokrasi mücadelesini halk kitlelerinin aktif katılımları ile vermeye çalışan, hem de bu demokrasinin sınırlarını sürekli olarak halkın egemenliğine doğru zorlayan tutumlar alsınlar. Elbette bunlarda farklı siyasi partilere, programlara ve anlayışlara sahipler. Ama onları birleştirecek ortak nokta halkın çıkarlarını kararlılıkla savunmak olacaktır.

Bu savunma seçimler ve parlamenter mücadele biçimlerini reddetmeyen, ama parlamenter sistem tartışmalarının sınırlarına ve mücadele biçimlerine hapsolmayan, tek adam ve faşist yönetim biçimlerine karşı siyasi demokrasinin -burjuva demokrasisi- egemen olmasını reddetmeyen, ama sınırlarını halkın egemen olduğu bir demokrasiye doğru zorlayan bir hatta olmak durumundadır. HDP’nin tutum belgesi, Demirtaş’ın açıklamaları ve çağrısı eleştirilecek yönlerine karşın, tek adam yönetimine karşı demokrasiyi savunan, düzen muhalefetinin restorasyon atağına karşı tutarlı bir demokrasi mücadelesinin ve demokrasinin yolunu açan bir mecraya doğru geliştirilebilir. En azından bu perspektifle görüşmeler, birlikte konferanslar vb. yapılabilir.

Ancak bu yönde çaba harcayanların tartışmaların içeriğini ideolojik tutumlarına, bunun şekillendirdiği programlarının sınırlarına hapsederek değil, aktüel durumun gereklerine göre belirlemeleri, halkın hemen benimseyebileceği birkaç politik ve ekonomik temel sorunu öne atmaları beklenen bir tutum olacaktır. Hayal yaymayacak, gerçek politik zemine ve güç ilişkilerinin durumuna uygun tutum alacak bir mücadele birliği işçi ve emekçi kitlelerin, Türk ve Kürt halklarının birlikte mücadelesini geliştirip, güçlendirecek, bu mücadelenin sınırlarını düzen muhalefetinin çizdiği sınırların ötesine taşıma potansiyeline sahip olacaktır.                         

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa