10 Ekim Katliamı’nın 6. yılında da adalet ve barış mücadelesi devam ediyor

Adana'da gerçekleştirilen 10 Ekim Ankara Katliamı anması | Fotoğraf: Evrensel

Türkiye’nin tarihine 10 Ekim Gar Katliamı olarak geçen, 104 kişini katledildiği, 500 dolayında kişinin yaralandığı, Türkiye’nin yakın tarihinin en büyük kitle katliamının üstünden altı yıl geçti.

10 Ekim 2015 günü, ülkenin her yanından “barış talebi”yle Ankara’ya gelmiş on binlerce kişinin içine dalıp kendilerini patlatan 2 IŞİD canisi o gün 104 kişiyi katletmişti.

Katliamın üstünden geçen 6 yıl içinde ne zaman ki bu katliamdan söz edilse, katliamda hayatını kaybeden Korkmazların, Dilanların, Şebnemlerin, Diclelerin, Eminelerin, Mesutların… aileleri ve mücadele yoldaşları, acılarının ilk günkü kadar tazeliğini koruduğunu hissediyorlar. O günden beri Türkiye’nin demokratik kamuoyunun vicdanı huzur bulmadı.

Çünkü aradan geçen 6 yıl içinde katliamın gerçekleştirilmesinde rol almış olan IŞİD’in 19 militanı yargılanmış, bunlardan 9’u ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmiştir. Katliamla ilgisi olduğu belirtilen ama bugüne kadar yakalanamamış değil yakalanmamış olan 16 kişinin daha yargılanması sürmektedir. Ancak bu davalar; resmi makamların engellemelerine karşın, davanın avukatlarının gayretli çalışmaları, ailelerin ve demokratik kamuoyunun ısrarlı takipçiliği ile bugüne gelebilmiştir.

KATLİAM SADECE BİR IŞİD ORGANİZASYONU MUYDU?

Katliamla ilgili gelişmeleri az çok izleyenlerin bildiği ve gazetemizde Birkan Bulut arkadaşımızın hazırladığı “Barışın bitmeyen yürüyüşü: 10 Ekim” adlı dosyada hatırlatıldığı gibi; katliamın, daha ilk anından itibaren IŞİD’li birkaç militan ya da birkaç IŞİD hücresinin marifeti olmadığı ortaya çıkmıştı.

Çünkü katliamın hemen arkasından

  • Emniyet güçlerinin tazyikli su ve gazla müdahale etmesi; ambulansların katliam alanına yarım saat sonra gelmesi,
  • Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun daha patlatılan bombaların dumanları tüterken, önceden hazırlandığı da anlaşılan katliamı kimin yaptığını bulmanın kolay olmadığını, El Muhabarat’tan MOSSAD gibi istihbarat örgütleriyle terör örgütlerinin iç içe geçerek “kokteyl terör örgütü”, “kolektif terör” aşamasına geçtiklerini iddia ederek saldırının IŞİD tarafından gerçekleştirildiğinin üstünü örtmeye çalışması,
  • İstihbaratın katliamın hazırlığından gerçekleştirilmesine kadar teröristleri izlemesine karşın müdahale etmemesi,İktidarın; IŞİD’in ve istihbarattaki, siyasetteki, bürokrasideki koruyucu ve kullanıcılarının mahkemeye çıkmasını önlemesi, katliamın akasındaki gerçeklerin üstünün örtülmesi açıkça göstermektedir ki, 10 Ekim Katliamı sadece bir IŞİD organizasyonu değil, tersine katliamın gerçekleştirilmesi için katillerin adeta adım adım Gar Meydanı’na yönlendirildiği bir katliamdır.

Kısacası 6 yıldan beri iktidar, katilleri ve kollayıcılarını değil katledilenleri, onların ailelerini ve barış ve demokrasi güçlerini suçlayan bir çizgide hareket etmektedir.

10 EKİM KATLİAMI’NIN ÜSTÜNÜ ÖRTME TUTUMU SÜRDÜRÜLÜYOR

Bunun en son örneğine de dün Ankara’da tanıklık ettik.

10 Ekim Katliamı’nın 6. yılında katliamı lanetleyerek adalet, barış ve demokrasi taleplerini duyurmak isteyen katliam kurbanlarının aileleri ile emek ve demokrasi güçlerinin basın açıklamaları, “pandemi önlemleri” bahane edilerek Ankara Valisi tarafından polis zoruyla engellendi. Oysa aşı karşıtları ve başka amaçlı kalabalık toplantıların yapılmasında bir sakınca görülmemektedir.

Yaşanan gerçekler 10 Ekim Katliamı’nın, sadece IŞİD’in bir marifeti olmanın ötesinde onun her makamdaki kollayıcı ve kullanıcılarının organizasyonu olarak gerçekleştiğini açıkça göstermektedir. Ki, 10 Ekim Katliamı etrafında ortaya çıkan gerçekler elbette ki dün Vedat İlbeyoğlu arkadaşımızın köşesinde çok başarılı bir biçimde ifade ettiği gibi 10 Ekim Katliamı, Reyhanlı, Gaziantep, HDP’nin Adana ve Mersin il binalarına yapılan saldırılar, 5 Haziran 2015’teki HDP mitingine yapılan bombalı saldırı ve Suruç Katliamı’nın devamı olarak gerçekleştirilmiş, bugünün tek adam rejimine gelen yola döşenen taşların en büyüğü olduğu da dikkate alındığında 10 Ekim Katliamı’nın arkasında gerçekleri daha tam olarak anlayabiliriz.

10 Ekim Katliamı’nın arkasındaki gerçeklerin açığa çıkarılması mücadelesi, iktidarın bütün engellemelerine karışın bundan sonra da barış ve demokrasi mücadelesinin önemli bir dayanağı olarak mahkemelerde, siyasi arenada ve “sahada” sürdürülecektir.

Bu barış mücadelesinde hayatını kaybeden tüm barış ve demokrasi savaşçılarına sözümüzdür.


DAVUTOĞLU MAHKEMEYE ÇIKIP BİLDİKLERİNİ AÇIKLAMALI

Katliam davasının avukatları, en basit gerçekleri açığa çıkarmak için bile iğneyle kuyu kazmak zorunda kamışlardır. Avukatlar bu azim ve cesareti elbette bundan sonra da sürdürecektir. Ancak bugün yeni bir imkan çıkmıştır.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, katliamı IŞİD’in yaptığının üstünü örtmek için en önemli çıkışı Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu yapmıştır.

O günlerin Başbakanı bugün artık bir muhalefet partisin genel başkanıdır. Ve Davutoğlu her gün kamuoyu karşısına çıkıp demokrasi, özgürlükler, insan hakları konusunda mangalda kül bırakmamaktadır. Ancak sırtında 10 Ekim Katliamı’nın da hayli ağırlaştırdığı ağır bir yük vardır. Ve Davutoğlu, bu yük sırtındayken ne söylerse söylesin inandırıcı olamamaktadır, olamayacaktır da.

Demokratik normların az çok geçerli olduğu her ülkede Davutoğlu mahkemeye sanık olarak çıkarılırdı. Ancak, bugün bu olmayacağına göre Davutoğlu, bunu bir fırsata çevirerek mahkemeye tanık olarak çıkıp gerçekleri açıklayabilir. Böylece sırtındaki yükün hiç olmazsa bir bölümünü atabilir!

Davuoğlu’nun “devlet adamlığı” konusundaki malum fikri İslamist dünya görüşü dikkate alındığında böyle bir itiraf pek beklenemezse de demokrat olarak pek övündüğü bir zamanda ve 10 Ekim Katliamı’nın 6’ncı yıl dönümünde kendisine hatırlatalım dedik!

Evrensel'i Takip Et