12 Ekim 2021 00:48

Büyük katliam.. IŞİD’cilik.. hafıza…

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Bir büyük katliamdı. 104 cansız beden. Yüzlerce yaralı.

6 yıl önceydi. 1 Kasım 2015 seçimlerinden 20 gün önce.

Avukatlar yeni delillere ulaştı, yeni dosyalar açılacakken kapatılıyor. Sorumlular gizleniyor. Çünkü devlet katındalar.

Sermayenin egemen kümelenmesinin ihtiyacıydı. Egemenliğinin devamı için önü açıldı.

Toplumları sarsıp belirli bir yöne kanalize etmesi umulan bütün büyük katliamların faili belirsiz olmaz. Tetikçiler, canlı bomba serseriler bulunur ya da düpedüz görevliler tarafından örgütlenir. Ama mutlaka örgütlenir. Ya kontrgerilla düzenlemiştir ya düzenleyici teşkilat adı değiştirilmiş bir başkası veya gizli istihbarattır. Ancak tartışma götürmez; bir şiddet aleti olan koruyucu-kollayıcı bürokratik aygıt tarafından düzenlenmiştir. Bu nedenle, hiçbir mahkeme asıl sorumluları araştırmaya girişmez.

Ne 6-7 Eylül’ün düzenleyicileri bulunmuştur ne 1 Mayıs 1977 Katliamı’nın tetikçilerini görevlendiren asıl sorumluları ne de Sivas Katliamı’nın örgütçüleri. Yakın tarih katliamlarının en büyüğü olan 10 Ekim’in asıl örgütçüleri de hâlâ ellerini kollarını sallayarak aramızda geziyor.

Oysa her şey bellidir ve görülmekte olan 10 Ekim davasının avukatlarınca ortaya serilmiştir. Avukatlar savcının gizlediği delilleri bulup gün ışığına çıkarmış, ama çoğunun dosyaya girmesini kabul ettirememişlerdir heyete!

Canlı bombaları donatanlar, Suriye sınırını devlet kurumlarının bilgisi dahilinde kevgire çevirenler, Antep’te düzenekleri hazırlayanlar polis ve istihbaratın düzenli takibi altında çalışmıştır. Kanlı faaliyetlerini sürdürmeleri ne engellenmiş ne önlenmiştir. Garın önüne giriş çıkışlarda polis kontrolünün yapılmamasına varıncaya kadar bütün katliam süreci denetim altındadır. Oysa şimdi örneğin katliamda kaybettiklerimizin yakınlarının düzenledikleri anmalar bile sıkı kontrol altında yapılabilmekte ya da hatta bazılarına izin verilmeyip aileler polisin sert müdahalesiyle karşılaşmaktadır.

Tıpkı TÜİK’in gizlemeye uğraştığı enflasyon oranı ya da yetkililerin “Öyle bir şey yok, öğrenciler değil teröristler banklarda yatıp hükümetimizi kötülemeye çalışıyor” dedikleri öğrencilerin barınma sorunu ve diğer binlerce üstü örtülemez gerçek gibi, Katliam’ın da görevlilerce örgütlendiği gizlenemez durumda. Ama ikrardan kaçınma ve inkar çıkar yol sayılıyor.

Çoğunluğun kaybedildiği 7 Haziran seçim sonuçları yok sayılıp 1 Kasım’da düzenlenen yenisinin kazanılması şart görülmekteydi. Ve bu nedenle Kürt savaşı yeniden harlandırılırken ek “önlemlerle” korku ortamının genelleştirilmesi gerekli sayıldı. Hatırlansın; o arada başkalarının yanında HDP mitinginde bomba patlatıldı ve Suruç’ta da bir katliam gerçekleştirildi.

Görünür failler hep IŞİD’cilerdi.

Peki, IŞİD neydi, IŞİD’ciler kimlerdi?

IŞİD, ABD’nin Rus işgaline karşı savaşmak üzere Afganistan’da örgütlediği el Kaide adını alan İslamcı örgütün Irak kolu olarak kurulmuş, sonra Suriye’ye de yayılmıştı. Yayılması yine Irak’taki Amerikan işgalinin bir yan ürünü olmuştu. Sonra el Kaide’den bağımsızlıkla birlikte halifelik de ilan etti.

Suriye iç savaşının başından beri İslamcı çeteler Türkiye tarafından açıkça desteklendi. Biri de, bir dönem tüm çetelere baskın olan IŞİD’di. Hatay, Antep ve Urfa gibi illerde karargah, eğitim alanları, tedavi olanakları ve lojistik destek sağlandı. Hâlâ Haraşüş Şam, Nurettin Zengi ve Sultan Murat Tugayları gibi aynı türden İslamcı terör örgütleri Suriye Milli Ordusu ve Ulusal Kurtuluş Cephesi olarak desteklenip besleniyor ve paralı asker olarak kullanılıyor. İdlib’de. Libya’da.

Suriye’ye müdahale, IŞİD’in Türkiye ile ilişkisinin kilit noktasıydı ve bu müdahale, Amerikan ve Rus tepkisine karşın hâlâ sürüyor. Ve Suriye’ye asker gönderilmesinin sürekli onaylanması dolayısıyla Erdoğan’ın Suriye politikası burjuva muhalefet tarafından da desteklendi.

Katliamlar dolayısıyla timsah gözyaşı dökmüyorsa, “Anketlerde öndeyiz, ilk seçimde geliyoruz” havasındaki Milletçiler, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” demeyi yeterli görüp Suriye’de asker bulundurulmasına “evet” demeyi sürdürecek mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa