17 Ekim 2021 00:14

YAE atışması üzerine

Fotoğraf: DHA

Paylaş

12 Eylül 2010 Anayasa değişikliğinde “HAYIR” diyenler “YAE“ genellemesi yaparak eleştirmeye çalıştıkları kişileri bir şekilde yaftalama girişimlerine hız vermiş görünüyorlar.

Ben YAE demedim, referanduma sunulanlara başka düzenlemelerin de eklenmesini umut etmeksizin açıkça EVET dedim. Benim gibi EVET diyenlerin sayısı da YAE diyenlerden fazladır.

12 Eylül 2010 referandumuna, EVET, HAYIR, BOYKOT seçeneklerinden hangisini benimsenmiş olursa olsun, katılımı devrimci bakış açısıyla eleştirebiliriz:  Referandum kapitalist sistemin evrenselliğine ve kalıcılığına, sistemi çalıştıracak en iyi devlet biçiminin demokrasi olduğuna, demokrasiyi ise özgürlüklerin en geniş biçimde kullanılabildiği siyasi yapının sağlayabileceğini düşünenlerde umut ya da umutsuzluk yaratmaya yönelik bir girişimdi. Yani SİSTEM İÇİYDİ. Oysa devrimci düşünce kapitalist sistemin evrenselliğini kabullenmek yerine, kapitalist sistemi yok ederek onun yerini alacak sosyalist toplumu kurmayı hedefler. Yani sorunları SİSTEM DIŞI irdeler.

Ben bu açıdan özeleştiri yaparım, yapıyorum da. Ancak SİSTEM İÇİ kalındığında ve tartışıldığında EVET seçeneğini savunmuş olmayı halâ savunurum. BOYKOT Kürt siyaseti bakımından doğru sayılabilir. Çünkü SİSTEM İÇİ bir siyasi parti oylanan anayasanın kendi taleplerinden hiçbirini karşılamadığını, halkın daha ileri bir hedef olarak, o günlerde var olan mahalle meclislerinde faaliyet göstermesini isteyebilir. Ancak BOYKOT sistem içi öneri yerine sistem dışı devrimci düşünceyi benimseme hedefine çağrı değildir. HAYIR ise kendini anlatamayan, buna karşın günümüzde bizden hesap sormaya kalkanları, benim asla geçmişe yönelik olmaksızın GAS (generallerin anayasasını savun ya da anayasasına sığın) yaftasıyla anmaya başladığım kesimin oylarıdır.

Öte yandan devrimci siyaset o anın koşulları uygunsa ve gerçeği yansıtıyorsa sistem içine kalsa bile kitlelerin ana hedefe ulaşabilmeleri için daha  elverişli bir ortama geçişi sağlayan değişikliği savunmaktan kaçınmaz. Ben bu anlayışa dayanarak sistem içi de olsa EVET seçimim nedeniyle devrimci düşünceye aykırı dayanmadığını iddia edebilir, özeleştiri yapmaktan kaçınabilirdim/kaçınabilirim. 2010 referandumu 12 Eylül Anayasası’na (Generaller Anayasası) kıyasla bir kaç adım daha ileri düzenlemeler öngörüyordu öngörmesine ancak mevcut despotik devlet yapısını demokrasiye dönüştürebilecek kalıcı ve sürdürebilinir değişiklikler içermiyordu. Ben bu nedenle EVET dedim, YAE demedim. Kendilerini YAE savunucu olarak tanımlayan arkadaşların referandum sonrası beklentileri ve umutları vardı. Yani kendilerini öyle tanımlamakta haksız değiller.

Bu siyasi konjonktürde yeniden pişirilerek siyasi tartışmanın odağına yerleştirilmeye başlanan YAE tartışmasısı  devrimci düşüncenin eleştirileri karşısında yanıt ya da hesap vermek zorunluluğuna götüren boyutlara ulaşıyor.

Meydan boş değil!…         

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa