26 Ekim 2021 01:12

"Tezkereye evet" diyecek muhalefet kendi ayağına da kurşun sıkmış olacak

TBMM'deki milletvekilleri

Ekran görüntüsü TBMM'nin resmi Youtube hesabından alınmıştır

Paylaş

Suriye ve Irak’a asker gönderme yetkisinin iki yıl süreyle Cumhurbaşkanına verilmesi amaçlı Cumhurbaşkanlığı tezkeresi geçen hafta TBMM’ye gönderildi. Tezkere’nin bugün-yarın TBMM Genel Kuruluna getirilmesi bekleniyor.

Sağa sola asker gönderme tezkereleri karşısında AKP ve MHP milletvekillerinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle “kaldır parmak indir parmak” yöntemiyle “evet” diyeceği herhalde tartışma dışıdır.

Bugüne kadar CHP başta olmak üzere sermaye muhalefeti partileri, önceki gün Kamil Tekin Sürek arkadaşımızın, “Faşizm ve CHP” başlıklı “pazar yazısı”nda dikkat çektiği gibi, bir yandan iktidarın dış politikasına radikal bir söylemle karşı çıkar görünürken öte yanda da bu politikanın vurucu gücü olarak kullanılacak askerleri yabancı ülkelere gönderme “tezkerelerine” evet demişlerdir.

Diyebiliriz ki, bugüne kadar Meclise gelen yabancı ülkelere asker gönderme tezkerelerinin hemen tamamı, CHP’nin de içinde olduğu sermaye partilerinin desteği ile geçmiştir.

2003’te AKP iktidarının Türkiye’yi Irak’ın işgaline ortak edecek olan “1 Mart Tezkeresi”nin Mecliste reddedilerek Türkiye’nin Irak’ın işgaline ortak edilmesinin önünün kesilmesi dışında!

SIKINTILARI SAVAŞLA AŞMAK OLANAKLI MI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta, tezkerelerde bugüne kadar 1 yıllığına olan yetki süresinin 2 yıla çıkarılmasını da isteyerek tezkereyi gönderdi.

Doğrusu bu tezkereye Millet İttifakının bu sefer;

  • Suriye’de tek adam rejiminin girişimlerin sürdürülemezliğinin açıkça ortaya çıktığı,
  • ABD ve batılı ülkelerin Esad rejimini yıkma stratejisinden geri adım attıkları,
  • Suudi Arabistan, BAE, Ürdün… gibi bölge ülkelerinin Suriye rejimi ile ilişkilerini normalleştirmek için adımlar attıkları,
  • Tek adam yönetiminin ekonomide iç ve dış politikadaki sıkıntıların üstünü örtmek için Suriye’de yeni bir savaş için naralar atarak ortalıkta dolaştığı koşullarda tezkereye “evet” demeyebilecekleri konuşuluyordu.

Ancak, iktidarın “milli güvenlik sorunu” ilan ettiği, kendilerinin de iktidara karşı hemen her konuda meydan okuduğu koşullarda Millet İttifakının iki en önemli partisinden birisi olan İyi Partinin Genel Başkanı Meral Akşener tutumlarını, “Biz bir kurul oluşturup tezkereyi incelettik. Eleştirilerimiz olmasına karşın evet oyu vereceğiz” diye açıklayarak Suriye’de yeni bir savaş girişimine “evet” diyeceğini söyledi.

MECLİS ‘TEZKERE’YLE SAVAŞ AÇMA YETKİSİNİ TEK ADAMA DEVREDİYOR

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, Meral Akşener’in bu açıklamayı yaptığı basın toplantısında, tezkereye “evet” mi “hayır” mı demeye yetkili kurullarında görüştükten sonra karar vereceklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Yetkili kurullarımızda tartışarak karar vereceğiz” dedi. Ama CHP kulislerinden gelen haberler CHP’nin, tabii içleri kan ağlayarak da olsa, tezkereye “evet” demeye hazırlandığı doğrultusunda.

Meclisin yabancı bir ülkeye asker gönderme yetkisini Cumhurbaşkanına devretmesi, Meclisin bir ya da birkaç ülkeye savaş açma gibi çok önemli bir yetkisini hükümete ya da Cumhurbaşkanına devretmesi demektir.  Üstelik de bu son tezkereyle Cumhurbaşkanına savaş açma yetkisi, daha önceki tezkerelerden farklı olarak 1 yıl olan süreyi 2 yıla çıkararak devredecektir.

Tek adam yönetiminin ekonomi, iç politika, dış politika ve hayatın bütün alanlarında sıkıştığı artık kimsenin reddetmediği bir gerçek.

Hele de son haftalarda; Cumhurbaşkanından Savunma Bakanına, Dışişleri Bakanından küçük Ortak Bahçeli’ye… iktidar sözcülerinin Suriye’de bir savaş çıkarmak için sadece “Yeri ve zamanın gelmesi”nin beklendiğini her vesileyle yeniden gündeme getirildiği koşullarda, savaş çıkarma yetkisinin Meclisten Cumhurbaşkanına devredilmesi “tezkere” ve “yetki devri” konusunun tartılmasını daha da önemli kılmaktadır.

TEZKEREYE ‘EVET’ DEMEK, AKACAK KANIN SORUMLULUĞUNA ‘EVET’ DEMEKTİR

Çünkü bu tezkereyle Cumhurbaşkanına “Sınır ötesine asker gönderme” yetkisini tanımak, muhalefetin iktidara, ‘Suriye’de Irak’ta hangi askeri girişimi yaparsanız yapın biz arkandayız’ demesidir. Ki bu da bundan sonra bu tezkerenin verdiği yetki çerçevesinde akacak kanda, tezkereye “evet” diyen her parti ve her milletvekilinin sorumluluğu olacak demektir.

Bu yüzdendir ki, CHP’nin ya da Millet İttifakı partilerinin “Bu tezkere bize rağmen geçecekti. ‘Evet’ diyerek iktidara kara propaganda fırsatı vermeyelim” biçimindeki gerekçesi de bu partilerin ve her partiden milletvekillerinin sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz.

Hele tezkere süresinin 2 yıla çıkarılarak en geç 2023’de yapılması beklenen seçimi de kapsayacak biçimde olması, iktidarın normal bir seçimi kazanma umudunun kalmadığı ve ancak savaş ya da OHAL koşullarında bir seçimle iktidarda kalmaya çalışacağı konusundaki işaretlerin açıkça ortaya çıktığı dikkate alındığında tezkerenin asıl amacını daha da tartışmalı hale getirmektedir.

Bu da Millet İttifakı partilerinin “tezkereye” vereceği her oyun sadece bölgedeki barış ve halkların kardeşleşmesine değil aynı zamanda kendi ayaklarına kurşun sıkmak olacağını da göstermektedir.

DÜZELTME:

Bu köşede, 23 Ekim tarihli yazıda, CHP’nin iktidara önerdiği “fon”un adı “kriz fonu” olarak yazılmıştır. Oysa “Karakış Fonu” olarak yazılmalıydı. Okurlardan özür dileyerek düzeltiyorum.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa