Asker tezkeresi ve büyükelçiler
Fotoğraf: DHA
Haftanın iki ciddi olayının da merkezinde Erdoğan var. İkisi de, iç politikayla iç içe geçirilmiş dış politika ile ilgili. Karakteristikleri, Erdoğan’ın politikalarını, onun dünya görüşüyle genel yaklaşımlarını yansıtmaları.
İlki, Meclise iletilen Erdoğan imzalı tezkere. Erdoğan, TSK’nin Irak ve Suriye’de iki yıl daha hem de kendisinin “Belirleyeceği esaslara göre kullanılması” için yetki istiyor.
Erdoğan yetki ister mi demeyin, savaşa karar vermek dahil, silahlı kuvvetlerin yurt dışında görevlendirilmesi, son Anayasa değişikliğinde, nasıl olmuşsa, Meclisin yetkisinde kalmış.
Tezkere, uzun bir laf kalabalığı içinde başkalarının yanında “Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etme”yi gerekçe ediniyor. Açık ki, komşu ülkelerde silahlı güç bulundurulması, Davutoğlu’nun teorisini yaptığı proaktif dış politikanın temel bir unsuru sayılmaya devam ediyor. Barış marış yok! Dış politikanın silahla yapılması ve sınırların ötesinde silah kullanılması sürdürülecek. Hem de İdlib ve Libya’da olduğu gibi şeriatçı çetelerle el ele.
Ancak tezkereye göre amaç ne Suriye ve Irak’la sınırlı ne de TSK’nin bu ülkelere gönderilmesiyle. O uzun cümlede amaç çok daha genel: Kısıt konmadan “sınır ötesinde harekat ve müdahale” ve ilaveten “Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulundurulması”. Şöyle deniyor: “Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması…” Esasların belirleyicisi yine tek başına Erdoğan!
Ne olur ne olmaz diye herhalde, cümlenin başlarına tekraren eklenen bir cümlecikle her şeyin Erdoğan’ın aklı ve ellerine terk edilişi garanti altına alınıyor: “..Hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde…”
Tek adam her yer ve şeyde hazır ve nazır!.. Her şey onun işaretine bakacak, herkes önünde hazır ol duracak!
İkinci olay, on büyükelçinin açıklamalarına Erdoğan’ın tepkisi.
Aralarında Türkiye’nin göbekten bağlı olduğu ABD ve belli başlı Avrupa ülkelerininkiler de olan on büyükelçi Kavala’nın 4. tutukluluk yılında ortak bir mesaj yayımlıyor. Meğer Türk yargı sistemi, hukukun üstünlüğü ve demokrasisinin üzerine titriyorlarmış. Ancak talepleri anlaşılmaz değil ve muhalefetin de talebi: “Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri ve iç hukukuyla uyumlu şekilde” ve “AİHM kararları doğrultusunda” O. Kavala’nın derhal serbest bırakılması.
Herkesin herkese ilişkin eleştiriler/suçlamalar yaptığı, “Büyük balığın küçüğü yuttuğu” kapitalizm deryasında kimileri başka ülkelere daha fazla laf söylüyor. Mektup yazıp “aptal” diyenler, lafla yetinmeyip, Erdoğan’ın yaptığı gibi, işi silaha dökenler oluyor. Hem de demokrasi götürme türü gerekçelerle. Kapitalizmin şanından olan bu tür ilişkilere kapitalist sisteme entegre olmadan karşı çıkmak gerektir. Türkiye öyle yapmamış, NATO’ya üye, AB’ye aday olmuş, silah dahil ithal etmediği şey, almadığı borç, kredi, yatırım kalmamıştır.
Sonra Erdoğan celallenip, Çavuşoğlu’na “On büyükelçinin bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halletmesi” talimatı veriyor. Hesapta ne kadar Batı karşıtı olduğunu gösterip tabanına “millilik” mesajı verecek. Muhalefet “Onlar da bizim büyükelçileri geri gönderirse ne olur?” “Yabancı sermaye gelmez” filan diyor, ama, serde milliyetçilik, Erdoğan’la 5’li çetenin çıkarlarını “Türkiye’nin çıkarları” sayıyor!
Bu iki Erdoğan-merkezli ciddi olay karşısında muhalefet ciddi bir sınavda. “Yurtta sulh cihanda sulh” ve “Esad’la görüşülmeli” der ve Erdoğan’ın özellikle İdlib’de ülkeyi batağa sürüklediğini söylerken tezkereye yine “evet” deyip Erdoğan’ın ardında sıraya geçip onun tek karar vericiliğini onaylayacak mı? (Akşener şimdiden “evet” dedi.) Ve Türkiye meselesi deyip 10 elçi olayında da Erdoğan’ın ardı sıra dizilecek mi?
Böyle yaptığında, muhalefetin kendisine muhalefet demeye dili nasıl varacak?
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11