28 Ekim 2021 00:00

Ne derbi ama!..

Beşiktaş

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Beşiktaş - Galatasaray derbisi, ülkemizde oynanan futbolun teknik/taktik açıdan ne kadar düşük seviyede bulunduğunu bir kez daha gösterdi. Şurası açık ki futbol iklimimizde oyunun seviyesini belirleyen en baskın unsur, psikolojik/duygusal faktörler…

İlk yarım saatte Beşiktaş kendi saha ve seyircisi önünde oynamanın avantajıyla daha etkiliydi. Galatasaray’ın ise İstanbul deplasmanına gelmiş sıradan bir Anadolu takımından farkı yoktu. Buna karşılık sarı-kırmızılı ekip 35. dakikada rakip kaleyi bulan ilk şutunda öne geçti…

Bu golden sonra psikolojik faktörlerin etkisi arttı. Beşiktaş maça daha fazla asılırken, Galatasaray skoru korumaya yöneldi.

Beşiktaş’ın ilk yarının sonlarında attığı beraberlik golü durumu değiştirmedi. İkinci yarıda da siyah-beyazlı ekip, sahasında oynama avantajını değerlendirmeye kararlı bir görüntü veriyordu ve 64. dakikada attığı golle öne geçti. Golün ardından bu kez Galatasaray can havliyle Beşiktaş kalesine yüklenmeye başladı. Bu anlarda skoru korumak üzere savunmaya çekilen taraf Beşiktaş’tı. Galatasaray 81. dakikada kazandığı penaltıyı gole çevirebilse maç berabere bitebilir ve Beşiktaş teslim olduğu skoru koruma psikolojisi yüzünden her bakımdan üstün göründüğü rakibi karşısında iki puan yitirebilirdi. Kısacası, gidişatını ağırlıklı olarak psikolojik hallerin belirlediği bir mücadele oldu.

Maç boyunca girilen az sayıda pozisyonun temelinde teknik ya da taktik planlamaların, kurguların değil, oyuncuların bireysel becerisinin rol oynadığı çok net görüldü. Sahada, tamamen oyuncuların kendi iradeleriyle yönlendirdiği doğaçlama bir oyun vardı adeta. Yani iki takım sahaya teknik direktörsüz de çıksa, muhtemelen aynı oyunu oynayabilirdiler.

Oyuncuların saha içinde doğru pozisyon almayı bile beceremediği, takımların rakip sahada üst üste 5 pas yapamadığı itiş kakış ağırlıklı bir oyun için teknik direktöre ihtiyaç var mı ki?

Böyle bir oyunun ardından teknik direktörlerin takımlarına ne gibi katkı yaptığı elbette sorgulanır.

Topun oyunda sadece 46 dakika kaldığı ve toplam 36 kez faul yapılan bir karşılaşmada takımların uygulamak istediği bir oyun planından söz edilebilir mi? Ayrıca oyuncuların penaltı kazanmak ya da rakibinin kart görmesini sağlamak adına hakemi aldatmaya yönelik olarak sergilediği sahtekarlıklar da cabası. Bir oyun planı çerçevesinde görevleri belli olan ve bu görev çerçevesinde mücadele eden oyuncular sahada asla oyun dışı girişimlere, sahtekarlıklara tenezzül etmezler ve sadece oyunlarını oynamaya odaklanırlar.

İşin tuhafı, yetersizliklerle dolu bu, -bilgi açısından sığ, etik açıdan sefil- oyun biçimine yabancı oyuncuların da kısa sürede uyum sağlaması. Bakıyorlar ki yerleşik bir sistem, bir düzen, bir plan yok. Onlar da bu karmaşa içinde kafalarına göre takılmanın(!) keyfini yaşıyorlar belli ki!..

Takımlar, bir oyun planı çerçevesinde organize şekilde mücadele ederek değil, motivasyon adına futbolcuların dolduruşa getirilmesiyle, kurnazlıkla, uyanıklıkla ve oyun dışı yöntemlerle sonuca gitmeye çalıştıkça oyunun kalitesi düşüyor. Ama kim bunu umursuyor ki? Skor odaklı bakış açısının hakimiyetindeki spor kültürümüzde oyunla ilgilenenlerin, oyunu dert edinenlerin sayısı ne yazık ki çok az...

Ülkenin en kariyerli teknik direktörü Fatih Terim, dikkatleri oynadıkları vasat oyundan uzak tutmak için bu kez de VAR hakemini diline doladı. Maçın hakemine söyleyecek söz bulamayınca rotayı VAR hakemine kırdı ve çaresiz çırpınışlarla yenilgiyi VAR hakemiyle ilişkilendirmeye çalıştı. Bu, tam anlamıyla acizlik ve Galatasaray adına yenilgiden çok daha endişe verici bir durum.

Yenilgilerin sorumluluğunu hakemlere yüklemeyi alışkanlık haline getiren teknik direktörlerle oyunda gelişim sağlamak, oyunun kalitesini yükseltmek asla mümkün olamaz…

Vasat maçı, “Nefes kesen mücadele” gibi klişelerle parlatıp satmaya çalışan medyanın hali de başka bir garabet örneği. Tabii daha çok satış için kahramana da ihtiyaçları var. Bu maçın kahramanı olarak da penaltı kurtaran Ersin’i belirleyip genç kaleciyi göklere çıkardılar. Maç boyunca kalesine sadece 4 kere top gelmiş, bunlardan biri gol olmuş ne gam. Penaltıyı kurtardı ya, ondan âlâ kahraman mı olur?

Futbolumuzdaki bütün bu ucubelikler, bilgiye değer vermemenin ve bilgiden uzak durmanın bedeli olarak karşımıza dikiliyor…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa