28 Ekim 2021 00:45

Kriz döngüsü

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Tek adam rejimine geçilmesinden itibaren Erdoğan her yıl aynı cümleleri kullanarak o yılın ekonominin ‘şahlanış yılı’ olacağını iddia etti. Erdoğan’ın ekonominin şahlanacağını iddia ettiği her yıl, özellikle yoksul emekçi aileleri açısından bir önceki yıldan daha zor, daha beter hale geldi. Geçtiğimiz yıllar içinde ekonomide belirlenen hedeflerin hiçbiri gerçekleşmemesine rağmen bu anlamsız iddiasını ısrarla sürdürüyor.  

Görmek isteyen herkesin gözünü açtığı anda kolaylıkla görebildiği ekonomik ve toplumsal sorunlara gözlerini tamamen kapatan Erdoğan ve iktidarı, aldığı kararlarla ülke ekonomisini adeta uçuruma sürüklüyor. Temel ekonomik göstergelerin uzun süredir bozuk olduğu, ekonomik kırılganlığın hiç olmadığı kadar arttığı bir dönemde alınan kararlar yanan ateşin üzerine benzin dökme etkisi yaratıyor.

Türkiye ekonomisi, ekonomiden hiç anlamadığını defalarca kanıtlamasına rağmen her fırsatta kendini ekonomist olarak tanımlayan bir kişinin çabalarıyla üç yıldır kendisini tekrarlayan bir kriz döngüsüne hapsolmuş durumda. Tek bir kişinin ekonominin temel kurallarıyla inatlaşmasının bedelini milyonlar ödüyor.

Yanlış zamanda gelen faiz indirimi kararı ekonomik maliyetleri artırdığı gibi, enflasyonun uzun süre yüksek kalmasına neden olacak sonuçlar ortaya çıkardı. Sadece son birkaç hafta içinde yaşanan gelişmeler, döviz kurundaki ani yükseliş ve dalgalanmalar, hız kesmeyen zamlar, artan hayat pahalılığı ve ekonomideki belirsizlik halinin uzun süreceği anlaşılıyor.

Türk lirası 2021 yılında gelişmekte olan ülke para birimleri arasında dolar karşısında en çok değer kaybeden para birimi olarak ilk sıradaki yerini koruyor. Yılın ilk 10 ayı itibariyle TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 30’a yaklaştı. Dolar kurundaki 1 liralık artış Türkiye’nin toplam dış borcunu 446 milyar lira artırırken, boğazına kadar borca saplanan halkın ve gelecek kuşakların ödeyeceği faturanın yükü de giderek ağırlaşıyor.

Merkezi bütçe içinde 2017 yılında 57 milyar lira olan faiz harcamaları, geçtiğimiz 4 yıl içinde hükümetin siyasi talimatla faizi indirme hamlesi nedeniyle neredeyse 4’e katlandı. Ekonomik koşullar tam tersini göstermesine rağmen önümüzdeki aylarda faiz indiriminde ısrar edilmesi halinde hem dış borç katlanarak artacak hem de 2022 yılı bütçesinde hedeflenen 240 milyar liralık faiz giderlerinin üzerine çıkılması kaçınılmaz olacak.

Temel tüketim ürünlerine peş peşe gelen zamlar ve sürekli artan fiyatlar, gelirleri azalan ve liradaki değer kaybı nedeniyle satın alım gücü azalan milyonların en temel ihtiyaçlarını karşılamasını zorlaştırırken, onları (Eğer imkanları varsa) daha fazla borçlanmaya zorlayacak. 2003 yılında sadece 6.3 milyar lira olan hane halkının toplam kredi borcu 2021 haziran sonu itibarıyla 874 milyar liraya yükseldi. Önemli bölümünü ücretli emekçilerin kullandığı ihtiyaç kredisi ve kredi kartı borçlarının toplamı 582 milyar lira ile toplam kredi borcunun üçte ikisini oluşturuyor.

2021 yılı boyunca yaşanan yüksek oranlı zamlar ve vergi artışlarının 2022’de artarak devam etmesi bekleniyor. İktidarın göz göre göre yaptığı yanlışlar nedeniyle giderek ağırlaşan sorunlar altında ezilen, gelir ve kazançları azalan milyonlar açısından ortaya çıkan tablo hiç de iç açıcı değil.

Tek adam rejiminin ülkede yaşanan ekonomik kriz ve siyasi istikrarsızlığın temel nedeni olması, önümüzdeki dönemde beklenen ekonomide durgunluk, yüksek enflasyon, işsizlik ve yoksullaşma tehdidine karşı ekonomik ve siyasal mücadelenin çok daha örgütlü ve güçlü şekilde yürütülmesi gerektiğini gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa