28 Ekim 2021 00:31

Taktiklerin marjinal faydası tükendi

Tayyip Erdoğan

Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: Nursima Özonur / DHA

Paylaş

Dün dikkat çekmiştik; dolardaki artışın açlık ve elektrik kesintileri üzerinden karanlık getireceğine.

Buna rağmen...

Hükümetin dolardaki yükselişi tetikleyecek olmasına aldırış etmeden, şu üç politikayı hayata geçireceğine de...

Bir; faizi düşür ucuz kredi dağıt. Başladı, devam ediyor.

İki; dış gerilim yarat. Büyükelçiler üzerinden devreye sokuldu, çok mayınlı sahaya girildiği için tansiyon düşürüldü.

Üç; savaş politikalarını körükle. Nitekim Tel Rıfat’a operasyon masada, tezkere de Meclisten geçti.

Muhalefete dair de...

Atılan adımları, ‘Asıl meseleleri örtmek üzere gündeme getirilmiş suni adımlar’ olarak değerlendirilmesinin çok yetersiz kaldığına işaret etmiştik.

Yapılanların iktidarın siyaset üretme biçimi olduğunu vurgulayıp sormuştuk: Peki ya bunlar iktidarı ihya eder mi?

Kaldığımız yerden devam edelim.

DAHA ÖNCE YAPTI VE KAZANDI

2017 genel seçimler ve referandum arifesiydi... Kredi Garanti Fonu desteği ile 250 milyar TL’lik kredi dağıtıldı.

Vatandaş krediye hücum etti. Tüketici kredileri yüzde 65 artış gösterdi.

On binlerce batık şirket kredi ile yüzdürüldü; ne battı ne çıkabildi! 

Aynı dönem...

Batı ile gerilim iyice tırmandırıldı. İktidar, ‘Haçlı ittifakı’ ile savaştayız propagandasına hız verdi.

Aynı dönem Suriye’ye yönelik, ‘Fırat Kalkanı harekatı’ ile başlayan operasyonlar yoğunlaştı.

İktidarın sacayağına oturan (kredi, dış gerilim ve savaş) siyaset yöntemi rejim değişikliğine güç verdi; başkanlık sistemine geçildi.

Lakin...

Sorunu çözmeden, geleceğe büyüterek öteleyen bu siyaset yöntemi, 2018 ekonomik krizi ile duvara tosladı; üstelik seçimden kısa bir süre sonra!

Ardından...

Faiz artışı ve ‘uzlaşı’ dönemi.

Sonra ekonomiyi canlandırmak için tekrar o bildik yönteme dönüş yaşandı. Pandeminin etkilerini azaltmak için bile kısmen aynı yöntem uygulandı.

Sorunu öteleme yine duvara toslayınca, eylül 2020’de yeniden faiz artışı ve uzlaşı çabası devreye sokuldu.

Her seferinde daha yüksek faiz, daha yüksek kur, daha ağır yoksulluk pahasına yaşanıyor bu gitgeller.

Ekonomik ve sosyal sorunlar büyütse bile... İktidar istediğini (Etrafındaki sermaye beslesin, tüketim kredi ile canlanıp ekonomiye ve vatandaşa geçici huzur hissi gelsin sonucunu) almak için yine aynı yöntemi devreye soktu.

Peşinen söyleyelim: Taktiğin sorunu büyütme kısmı garanti.

İkinci yani iktidarın istediği sonucu alma kısmı ise tam tersi!

Çünkü... ‘Azalan marjinal fayda’ kuralı işliyor?

Ne demek azalan marjinal fayda?

Bir maldan ne kadar çok tüketilirse, o maldan elde edilen fayda azalır.

Şöyle ki… Susuzluğu düşünelim. İçilen ilk bardak su müthiş keyif verir. İçtikçe o keyif azalır. Hatta birkaç bardaktan sonra her damla eziyete dönüşür.

FAYDADAN EZİYETE DÖNMENİN ALAMETLERİ

İktidarın siyaset üretme biçimin sacayağında da (faiz-kredi, dış politikada gerilim ve savaş) marjinal fayda azaldı.

Birincisinden, “Faiz indir, yeni bir kredi dalgası başlat ve bu yolla büyümeyi canlandır” taktiğinden başlayalım.

Krediler pandeminin ilk yılında 1 trilyon lira kadar arttı. Hayatında hiç kredi kullanmamış, çoğu yoksul 1 milyon kişi kredi kullandı.

Kredi borçlusu enflasyonu yaşandı. Bu yaşanırken işsiz sayısı da 10 milyona dayandı. Borç ve işsizlik artarken çalışanların gelirleri bir yılda kar gibi eridi. 

Kredi ödemeleriyle beli bükülenlerin sayısı da her geçen gün arttı.

Bu koşullarda yeni kredi talebi ne kadar olabilir ki?

Kredi kullanılsa bile... Bu şartlarda kredinin sağladığı rahatlık ilk ödemede eziyete dönüşecek kadar geçici!

Kredi ile açık kapatma yaması tutmuyor artık. İş ve gelir artışı talep edenler çığ gibi büyüyor.

Çiftçilerin borcu 180 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Oysa AKP iktidara geldiğinde 2.5 milyar lira düzeyindeydi. Borç 70 kat artmış.

Çiftçilerin talebi kredi değil artık! Üretebilmelerini sağlayacak düzeyde destek ve borçlarının faizinin silinmesi.

AKP’den kopan seçmenlerin kopma nedenlerinin başında ekonomi geliyor. Kredi ile tamir edilebilir olmanın çok ötesine geçmiş bir kırılma söz konusu.

Sonuç: Daha fazla kredinin bazı kesimler için faydası artık ya hiç yok ya tümden zarar.

Bu arada...

AKP’den henüz kopmamış olan, AKP ile kendini orta sınıf tüketiminin içinde bulan seçmenin durumu da ‘acıklı’!

Hem eski tüketim güçlerini kaybediyorlar... Hem iktidarın yoksula çemkirmesinin maşası durumuna geldiler. Hem de ‘Hepinizin üç telefonu, iki arabası var’ dayağı yiyip duruyorlar.

Durumu AKP Merkez Yöneticisi Şamil Tayyar özetlemiş: “Şimdi kendi oluşturduğumuz sınıfa yabancılaştık, çatışıyoruz.

İktidar mahfillerinden kurulan o cümleler, ‘yaratılan’ diye nitelenen sınıfa dayak olduğu kadar...

‘Yeni muhafazakar’ elitler ile ücretle geçinmeye çalışan iktidar seçmeni muhafazakarlar arasındaki ‘uçurum’, kibir eleştirilerine, adalet arayışlarına yansımış, çatışma ve kopuşa yol açmışken...

Eve ekmek götüremeyen milyonların, işsiz olduğu için ailesinden harçlık almak zorunda kalan gençlerin nezdinde iktidar kibrinin göstergesine de dönüşüyor, o cümleler.

Lokmaları küçültün’ telkini eşliğinde dağıtılacak ucuz krediler, o kibri görmezden gelecek tesiri yaratacak şartlara sahip değil artık.

***

Hükümet faizi indirmesinin ardından ilk ucuz kredi adımını yine konuttan başlattı!

Halkbank üç gün önce sabah, ‘Ucuz ev kredisi vermek gibi bir durum söz konusu değil’ dedi. Öğleden sonra Halkbank’ın da arasında yer aldığı kamu bankaları bildiri gibi bir açıklama yaparak konut kredisinin faizini düşürdü.

Ticari kredi faizleri içinde batık oranı en yüksek olan sektör olan inşaattan başladı ucuz kredi uygulaması.

Zaten tüm teşvik paketlerinde ‘inşaata destek’ maddesi yer aldı. Pandeminin ilk paketinde bile, haklı tepkilere yol açan, ‘inşaata destek’ vardı.

Krizi derinleştirici etkisine rağmen iktidarın sektöre bağımlılığı bu adımı kaçınılmaz kılıyor. Fakat artık işin geniş kitleler açısından zarar yazmaya başladığı görüldü. Hem de dolaylı değil direkt etkilerle.

Örnek geçen yıl. Kamu bankalarının zarar etmesi pahasına ucuz kredi dağıtıldı. Öncesinde yüksek faizle toplanan paralar emlakçılara, konut sahiplerine teşvikle aktarılmış oldu.

Netice: Konut fiyatları yüzde 30 yüzde 40 arttı; ardından kiralar uçtu!

Mağdurların sayısı memnunların sayısını kat kat aştı!

***

Sadece toplumun geniş kesimleri için değil… Aynı zamanda sermayenin çeşitli kesimleri açısından da hükümetin attığı adımların fayda-zarar denklemi bozuldu.

Evet!

Hükümet, kurları zıplatacağını bile bile faiz indirme kararı alıyor. Ve bunu etrafındaki sermaye blokunun (inşaatçı, ihracatçı, TL ile iş yapan KOBİ, piyasanın canlanmasını isteyen esnaf vb.) çıkarı gereği yapıyor.

Fakat artık etrafındakileri de bir bütün memnun edemiyor. Bunun kanıtı, kısa adı TOBB olan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun şu çıkışı: “Merkez Bankasının faiz indirimi kararı sonrası hem uzun vadeli faizlerin hem de döviz kurlarının artması reel sektörümüzü tedirgin etmektedir”.

Son dönemin en sadık iktidar destekçilerinden Hisarcıklıoğlu’nun memnuniyet değil tedirginlik arz eden çıkışından anlıyoruz ki... Binlerce işletme zor durumda, onlar bastırıyor, başkanları da tepki vermek zorunda kalıyor.

Büyük sermaye zaten geçen hafta, TÜSİAD aracılığıyla, ‘Bambaşka bir birikim rejimi lazım’ dedi. 

Bu çıkış... İktidarın, ‘Para kazandırdığım müddetçe onlar seslerini çıkarmazlar’ üzerine kurulu ‘kazan kazan’ politikasının da marjinal faydasının iyice tükendiğinin göstergesi.

Diğer sac ayaklarındaki durumlar ise sonraki yazıya...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa