30 Ekim 2021 23:00

‘Akıllı, sivri zekalı insanlar’ meselesi

Yürüyen insanlar

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Kirvem,

Son zamanlarda, özellikle de içinde yaşadığımız şu günlerde ülkemizin hemen her konudaki haliyle ahvalininin hangi çıkmaz sokaklara doğru doludizgin sürüklendiğini görmek için illa da dürbünlere, teleskoplara acaba ihtiyacımız var mı?

Özüme kalırsa no!

Çünkü memleketimizin sathında zaten her şey asma kabak misali ortalıkta salınırken, keza, atalarımızın, “Görünen köy kılavuz istemez” diyerek kulaklarımızı çınlattıkları manzaralar, “Otuz iki kısım tekmili birden” ayan beyan meydanlardayken, o zaman “Irakları yakın kılan” bu alengirli aletlere veya  bilmem kaç numaralı gözlüklere neden gerek duyalım ki!..

Nitekim özenip bezenerek sürme çektiğimiz gözlerimiz Allah’ın lütfüyle ışıl ışıl parlarken, fil misali kepçe kulaklarımız tümüyle sağır değilken, nedense, ne hikmetse yine de şu ya da bu baptaki meselelerimizin kimilerini sırf işimize öyle geldiği için mikroskop altına alıp keyfimize göre büyütürken, diğer taraftan da irili ufaklı kimi sorunlarımızı görmezlikten gelip, bir bakıma halı altına süpürmeyi marifet belleyip, aynı zamanda da sadece kendi bildiğimizi inatla okuyorsak; demek ki, anlaşılan o ki,  bu “NATO kafa, NATO mermer“ yapımız nedeniyle işimiz, gidişatımız dönüp dolanıp ister istemez ya duvara tosluyor, ya da rayından çıkıyor vesselam!

Kirvem, senin de bildiğin üzere yamuk ekseni etrafında fi tarihinden itibaren dur durak demeden ha babam, de babam dönüp duran şu “yalan dünya” denen gezegende, genellikle kimin elinin kimin cebinde olduğu malumken, diğer yandan aççık seççik bilinen gerçek şu ki,  gücü yerinde, pazusu zinde olanların amiyane deyimiyle borusu ötüp duruyor…

Dünyanın şu veya bu yörelerinde, enlem ve boylamları farklı bölgelerinde zaman tüneli boyunca; mağara, ağaç kovuğu falan feşmekan demeden “ipipullah sivri külah” yerleşmekle kalmayıp, aynı zamanda da buraları mesken edinmiş insanlık aleminin, mazisi zaten muğlak olan bu “start çizgisi”nin yanı sıra, ayrıca “finiş noktası”nın da bundan kellim hangi kulvarlara doğru sürükleneceği de hepten muamma!

Aslında dünya ahvalinin bu “uzun ince yol” boyunca sürüp gelen serencamının acı, tatlı, ekşi, tuzlu, mayhoş, nahoş bilumum faturalarını ister istemez hep birlikte ödeyip, bunun “KDV”li  ceremesini yine beraberce güya sineye çektik, çekiyoruz ama, öte yandan işin aslını, faslını “mercek”  altına aldığımızda, bu kez de “Laf ola torba dola“ misali kendi aramızda kurduğumuz, daha da doğrusu yemin billah ederek, katarlar dolusu imzalarla, mühürlerle donatıp, ardından da kimsenin kaşına, ağzındaki çürük dişine, burnundaki sivilcesine, ayağındaki halhalına bakmaksızın, sadece ve sadece bilumum insanların hayrı için kaleme aldığımız; tevellüdü, doğum tarihi 10 Aralık 1948 yıllarına dayanan “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin  kulaklara hoş gelen maddeleri mucibince el ele tutuşup, “Halil İbrahim Sofrası”nın bereketini birlikte kaşıklayıp, bunun keyfini yaşamak yerine, tam aksine; öteki, beriki diyerek yek diğerimizin ümüğünü sıkmayı hüner belleyip, aynı çıkmaz sokaklarda, aynı karanlık yollarda “akıllı, sivri zekalı” kimliklerimizle ömür tüketiyorsak, o zaman halimiz gerçekten de harap mı, bilemiyorum Kirvem!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa