Juventus: İtalya’nın ta kendisi

Juventus’un Eski Başkanı Giovanni 'Gianni' Agnelli, aralarında Dino Zoff’un da olduğu oyuncularla konuşuyor. | Fotoğraf: RCS Quidotiani / Wikimedia Commons

Bundan 124 yıl önce, 1 Kasım 1897’de Torino’nun prestijli Massimo D’Azeglio Lisesinin öğrencileri Latince “Gençlik” anlamına gelen Juventus ismini benimseyerek bir spor kulübü kurdu. 1899’da Juventus Futbol Kulübü adını aldılar. Pembe-siyahlı renklerin siyah-beyazla değiştirilmesi ise kulübe forma bulması istenen Harry Goodley adlı İngiliz hakemin, ülkesindeki Notts County takımının formalarını getirmesiyle oldu. Tüm bunlar mütevazı bir başlangıç için kulağa hoş geliyor ama dünyanın en büyük kulüplerinden biri haline gelinmesi için kaderin birkaç cilveli ağ daha örmesi gerekiyordu. “Citta Fabbrica” yani fabrikalar şehri Torino’da 1899’da otomotiv firması FIAT’ın kurulması bunların başında geliyor. Giovanni Agnelli, kurucularından olduğu şirketin üzerindeki hakimiyetini 1920’de başkanlık koltuğuna kadar taşıdı. Bu liderliği 1923’te Juventus’un başkanlığına doğru genişletti ve İtalyan futbolunu bugüne kadar şekillendiren en önemli birliktelik tamamlanmış oldu.

1920’ler yani faşizmin, Mussolini’nin iktidara yerleştiği yıllar İtalya’da aynı zamanda sanayi ve futboldaki atılımların birbirini izlediği yıllardı. Agnelli ailesi bu iki motorun da ustasıydı. FIAT, İtalya’da üretilen arabaların yüzde 90’ını üretiyordu, Agnelli şirketin yüzde 70’ini kontrol ediyordu ve Juventus, 1930’larla birlikte üst üste beş kez lig şampiyonu oluyordu. ’30’larda radyo, futbolun milli spor haline gelmesini hızlandırırken Juventus’un özellikle İtalya’daki 1934 Dünya Kupası şampiyonu takımın omurgasını oluşturması kulübün popülaritesinin artmasında önemli rol oynuyordu.

Hani bizde “üç büyükler”in kullanmayı sevdiği bir ifade var: “BJK/FB/GS Türkiye’dir” diye. Taraftar sayısı dışında bunu onaylayan tarihsel denk gelişlere rastlamayız ama İtalya’da öyle değil. Juventus gerçekten İtalya’dır. Umberto Agnelli’nin dediği gibi “Kulüp, İtalya’nın evrimini takip etmiştir.” Nitekim Juventus, rejimin büyük bir yenilgiye sürüklendiği 2. Dünya Savaşı ile birlikte kaybetmeye başlamış ancak ülkenin yeniden inşasının başladığı ’50’lerle birlikte kendine gelebilmiştir. Tabii bu “Küllerinden doğma” halinde kentin diğer kulübü Torino’nun 4 Mayıs 1949’da geçirdiği uçak kazasıyla “Yok olması” ilintilidir. “Il Grande Torino”, İtalya futbol tarihinin 1960’ların başındaki Inter ve 1990’ların başındaki Milan’la birlikte Juventus’u herhangi bir dönemin genelinde gölgede bırakan tek takımıydı. Onların tüm oyuncuları ve teknik heyetiyle sahneden çekilmesi Juventus’un yeniden yükselmesine izin verdi. Tabii sadece bu değil…

1950 ila 1970 arası Torino’nun nüfusu yüzde 50 arttı. Gelenler güneyli işçilerdi ve çoğunluğu FIAT’ta çalışmak için oradaydı. FIAT’ın dev fabrikaları Torino’nun mahallelerinden büyüktü. 40 km’lik üretim hatları otoyollarıyla yarışıyordu. 1960’lar İtalya’da radikal solun Avrupa’nın en güçlü komünist partisinin saflarının ötesinde örgütlendiği, grev ve boykotların 1969’da merkezi Torino olan “Sıcak Sonbahar”a vardığı yıllardı. Bu dönemde FIAT işçileri, Agnelli’nin kalelerini onun yöneticilerini fabrikadan kovacak kadar zapt etmişti. Ancak her şeye yani işçilerin bir sloganıyla “Agnelli FIAT’tır, FIAT Torino’dur ve Torino İtalya’dır”a rağmen dönemin militan işçileri Juventus taraftarlığını bir kenara bırakmamış bu da eşine az rastlanacak bir çelişkiye neden olmuştu. İşçi, fabrikada mücadele ettiği şeyle hafta sonu mutlu oluyordu! Ya da belki de o kadar basit değildir ama bizde meşhur olan “Mevcut futbol düzeninde atılan her golün emekçinin kalesine girdiği” vecizesi Marksist Gerhard Vinnai tarafından bu örneğe ithafen sarf edilmişti.

1970’lerde fabrikalardaki türbülansa rağmen Juventus beş kez şampiyon olarak ülke futbolu üzerindeki hakimiyetini korudu. Agnelli’ler bu dönemde işçileri kızdırmamak için futbolculara astronomik maaşlar vermeyi reddediyordu. Paolo Rossi gibi kendi bünyesinden çıkan gençler bu yüzden başka kulüplere gidiyordu. (Cristiano Ronaldo transferi sırasında patronların bu korkuyu artık yaşamadığını gördük)

Juventus ne zaman iktidarı kaptırır gibi olsa daha güçlü bir şekilde geri dönmeyi bildi. Her zaman İtalya’nın hem en sevilen hem en nefret edilen kulübü oldu. Aleyhtarları onun tüm şampiyonluklarının altında bityeniği aradı ve kulübün küme düşmesiyle sonuçlanan “Calciopoli skandalı” da bu yüz yıllık algının güçlenmesine katkıda bulundu.

SSCB Lideri Hruşçof’un bir İtalya ziyaretinde Giovanni “Gianni” Agnelli’yle baş başa görüşüp “Seninle konuşmak istedim çünkü onlar (siyasiler) gelip geçici oysa sen hep iktidarda kalacaksın” dediği rivayet edilir. Bu “kalıcı” imparatorluk Juventus’u, FIAT’la birlikte İtalya’nın en istikrarlı gücü yapıyor. Kulüp 9 yıl üst üste şampiyon olduktan sonra geçtiğimiz yıl Inter’e geçildi. Bu yıl da iyi gitmiyorlar ancak kimsenin şüphesi yok, çok uzak olmayan bir gelecekte yine kazanacaklar.

Evrensel'i Takip Et