01 Kasım 2021 00:59

Roma’da ‘ayar’ zirvesi!

Erdoğan ve Biden masada

Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB

Paylaş

Nerede yapılacağı konusunda bir süredir belirsizlik yaşanan Biden-Erdoğan görüşmesi Roma’daki G-20 zirvesinde gerçekleşti.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, görüşmenin nerede ve ne zaman yapılacağı konusunda yaşanan belirsizlik bile, ABD yönetiminin Erdoğan iktidarına karşı tutumunu ortaya koyuyordu. Çünkü önce Beyaz Saray Sözcüsü Psaki, “Biden’ın programına son halini vermeye çalışıyoruz. Şuan tahmine açık çok şey var” derken, sonra ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan da “Başkan’ın Türkiye Cumhurbaşkanı’yla Glasgow'da görüşeceğini tahmin ediyorum. Teyit edemiyorum ancak şu anki beklenti bu yönde” demişti. Ardından da Erdoğan’ın Azerbaycan ziyareti dönüşü yaptığı “Büyük ihtimalle Roma'da değil ama Glasgow'da görüşmemiz olacak” açıklaması gelmişti.

Dolayısıyla Erdoğan’ın çok istediği bilinen ve giderek güç kaybettiği bir dönemde ‘güçlü lider’ imajı için ihtiyaç duyduğu bu görüşme konusunda ABD yönetiminin son dakikaya kadar belirsizliğini koruyan ve isteksizliğini ortaya koyan tavrı, aslında ilişkilere ‘ayar verme’ tutumunun bir parçası olarak anlam kazanıyordu. Tam da bu nedenle bu köşenin bir önceki yazısı olan “Erdoğan-Biden: Roma olmadı, Glasgow inş cnm ya!” yazısı da ABD yönetiminin Erdoğan-Biden görüşmesini sorunların çözümü için adım atılmasına bağlayan ve son dakikaya kadar belirsizliğini koruyan tutumuna dikkat çekiyordu.

Öte yandan daha önce 20 dakika süreceği açıklanan Biden-Erdoğan görüşmesinin bir saati aşması da iki ülke arasındaki sorunların ağırlığına, konu başlığının çokluğuna işaret ediyor.

Fakat buna rağmen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın da katıldığı bu 70 dakikalık görüşmede Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemi ve NATO’da pozisyonu, ABD’nin Türkiye’yi F-35 savaş uçakları programından çıkarması sonrasında Türkiye’deki F-16’ların modernizasyonu ve yeni F-16’ların alınması konusunda yapılan pazarlıklar, ABD’nin Suriye Kürtleri (PYD/SDG) ile iş birliği ve Türkiye’nin olası operasyonu ve son büyükelçilerin Kavala’nın serbest bırakılması açıklamasından sonra yaşanan kriz başta olmak üzere iki ülke yönetimleri arasında çözüm bekleyen sorunların böylesi görüşmede bir çözüme kavuşturulması beklenmiyordu.

Zaten görüşmeden sonra Beyaz Saray’dan yapılan resmi açıklamada “İki ülke arasındaki ilişkilerde sorunların giderilmesi ve işbirliğinin geliştirilmesi konusunda ortak mekanizmanın oluşturulması” ifadesinin yer alması da bu görüşmenin sorunların çözümünden çok çözüm mekanizmalarının oluşturulmasına odaklandığını gösteriyor.

“Ortak mekanizmaların oluşturulması” vurgusu, aynı zamanda Erdoğan’ın “dünya lideri” imajı için çok önem verdiği sorunların liderler düzeyinde yapılacak ikili görüşmelerle çözülmesi ve daha önce Trump döneminde olduğu gibi ‘özel ilişki’ geliştirmek istemesi karşısında Biden yönetiminin tavrını da açıklıyor.

Yine ABD açıklamasında “NATO ittifakı ve stratejik ortaklık” vurgusu eşliğinde bu görüşmede Libya ve Doğu Akdeniz, Güney Kafkasya ve Afganistan’daki gelişmelerin de ele alındığının belirtilmesi, aslında ABD emperyalizminin Türkiye’ye duyduğu ihtiyacı ve Erdoğan iktidarından beklentisini de ortaya koyuyor. Çünkü ABD ve NATO; Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar, Orta Avrupa, Karadeniz, Kafkasya, Hint-Pasifik gibi dünyanın birçok noktasında devam eden egemenlik mücadelesinde Rusya’yı “yakın tehdit” ve Çin’i de “yükselen tehdit” olarak görüyor ve bu mücadelenin başarısı için Erdoğan iktidarını açık bir tutum almaya zorluyor.

ABD ve AB büyükelçilerinin Osman Kavala’nın serbest bırakılması açıklamasından sonra yaşanan krizin ardından Biden’ın ‘insan hakları’ konusunu Erdoğan’la yaptığı görüşmede de gündeme getirmesi, ABD yönetiminin Erdoğan iktidarı üzerindeki baskıyı sürdürmek için bu konuyu gündemde tutmaya devam edeceğine işaret ediyor.

Erdoğan iktidarı cephesinden yapılan “Bu görüşmenin çok olumlu bir havada gerçekleştiği” açıklamasını da aslında zor bir dönemden geçen Erdoğan’ın ABD ve Biden’dan kabul görmeye duyduğu ihtiyacın bir dışa vurumu olarak okumak gerekiyor.

Bu arada bu görüşmenin Rusya tarafından da yakından takip edildiğini ve geçtiğimiz günlerde Ukrayna’nın Donbass bölgesinde Türkiye’den satın aldığı SİHA’ları kullanması sonrasında “Kiev rejimini silahlandıranları düşünmeye davet ediyoruz” açıklamasını yapan Rusya’nın Suriye’de hem HTŞ ve hem de Türkiye destekli ÖSO unsurlarına karşı hava operasyonlarını arttırdığını da not etmek gerekiyor. Dolayısıyla ABD’nin beklentileri doğrultusunda atılacak adımların Rusya ile gerilimi tetiklemesi ve Erdoğan iktidarının bölgedeki hareket alanını daraltması da kaçınılmaz görünüyor.

Sonuç olarak, bu görüşmeden önce Beyaz Saray kaynaklarına dayandırılan haberler, Biden’ın bu görüşmede Erdoğan’a “aceleyle yapılan davranışların iki ülke ilişkilerine fayda vermediği” mesajını verip ABD’nin beklentilerini hatırlatacağı belirtiyordu. Öyle de oldu. Bu nedenle bu görüşmeyi iki ülke yönetimleri arasındaki sorunları çözmekten çok, Biden yönetiminin bu sorunların kendi politik çıkarları temelinde çözümü yönünde Erdoğan iktidarına ‘ayar verdiği’ bir görüşme olarak nitelemek daha gerçekçi görünüyor.

Bu görüşme bir kez daha emperyalistlerin ve işbirlikçi gericiliklerin hesaplarını bozmak; bağımsız-demokratik bir ülke kurmak ve bölgede barış içinde yaşamak için Türkiye halklarının hem ayar verene ve hem de ayar verdirene karşı birleşik mücadelesinden başka bir çıkar yol olmadığını gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa