03 Kasım 2021 00:24

Çevir kazı yanmasın

Erdoğan uçakta gazetecilerle.

Fotoğraf: Murat ÇetinMühürdar/TCCB

Paylaş

İktidar medyası tam bir yalan makinesi gibi çalışmaya devam ediyor. Erdoğan’ın on büyükelçiyi istenmeyen kişi ilan edip bunların yurt dışına çıkarılması konusunda ‘Dışişleri Bakanıma talimat verdim’ sözlerinden sonra geri çark edilmesini, büyükelçiler özür diledi, pişman oldu, geri adım attılar gibi göstermek için taklalar attılar, kendilerince durumu kurtardılar. Tabii, “Ay’a dört şeritli yol yapacağız desek inanırlar” denilen kişiler dışında bu yalanlara kimse inanmadı.

Şimdi de, yeterli güvenlik önlemi almadılar, Cumhurbaşkanımızın güvenliğini sağlamadıkları için ve de ülkemizin itibarını korumak için Glasgow’a gitmedik diyorlar. Herkesi aptal yerine koyuyorlar ama herkes de aptal değil. Devlet başkanları ya da başbakanların katılacağı uluslararası toplantıların güvenlik önlemleri toplantıdan bir gün önce alınmaz. Katılacak devletlerin güvenlik talepleri de on saat önceden bildirilmez. Bu tür toplantılara yüz araçlık konvoylarla gidilmez. Bir devlet başka bir devlete “Sen benim güvenliğimi sağlayamıyorsun, onun için toplantıya gelmiyorum” demez. Güvenlik endişesi varsa başka bir gerekçe sunarak toplantıya katılmaz.

Aslında uluslararası planda Türkiye’nin itibarı bu tür iç kamuoyuna söylenen yalanlarla kapatılmaya çalışılan gaflarla sarsılıyor.

Neler mi? Hemen akla geliveren, herkesin bildiği birkaç olayı hatırlayalım.

Rahip Brunson olayı. ABD Başkanı açıktan Brunson’un bırakılmasını istedi. Muhtemelen daha önce defalarca kamuoyuna duyurmadan da istediler. Erdoğan, Brunson’u verebileceklerini belli ederek karşılığında bir şeyler istedi. Meşhur kazan-kazan formülü ile. Açık olarak istendiğinde de kapalı kapılar ardında istendiğinde de “Bağımsız yargının işine ben karışamam” demedi. Zaten bağımsız her şeyin kendine bağlı olduğunu dosta düşmana göstermek konusunda çok hevesliydi. Açıktan istendiğinde meydan okudu. Bu can bu tende durdukça Papaz’ı size vermeyeceğiz dedi.  Sonra verdi.

Aynı şey Almanya ile Gazeteci Deniz Yücel olayında da oldu.

Rusya ile yaşanan krizler, ABD ile yaşanan S-400 krizi, F-35 projesinden atılma durumu vb.

Yani senin itibarın uluslararası alanda paspas olmuş. İçerideki kamuoyuna karşı boş efelenmeler, tehditler, hakaretler yaparak güya puan topluyorsun ama dünyaya karşı ülkenin itibarını beş kuruşluk yapıyorsun. Sonra da bize yüz arabalık konvoyla gitmemize izin vermediler, ulusal onurumuzu korumak için gitmedik diyorsun. Ulusal onur ne zamandan beri araba konvoylarınla korunuyor? Altın varaklı koltuklarla, yüz araçlık konvoylarla trafiği durdurup siren çalarak yollardan geçmek ulusal itibarı yükseltmez. Öyle olsa, Ortadoğu, Afrika, Asya ve Latin Amerika’nın diktatörlerinin yönettiği ülkeler dünya çapında itibarı en yüksek ülkeler olurdu.

Belli ki, G20 Toplantısı ve Glasgow toplantısına Biden ile görüşmek için gidilecekti. Roma’da Biden’la görüşme sağlanınca Glasgow’a gerek kalmadı. Biden ile yapılan görüşmede istenilenler alınamadı. Libya, Güney Kafkasya’ da farklı görüşler ileri sürüldü. Suriye’ye bir askeri harekata ABD karşı çıktı. Doğu Akdeniz ve Yunanistan ile ilişkilerde ABD’nin Yunanistan yanlısı tutumunu değiştirmeyeceği bir daha görüldü.

Glasgow’a gidilmeyip geri dönülmesi aslında Biden görüşmesindeki hayal kırıklığının ifadesi idi belki de… İktidar medyası şimdi bu geri dönüşe “on elçi olayı”nda olduğu gibi bir gerekçe oluşturmaya çalışıyor.

Aya gidiş geliş için dört şeritli yol yapılacağına inananlar için güzel bir gerekçe, itibardan tasarruf edilemeyeceği gerekçesi. Ama, dış politika ve uluslararası itibar konusunda yerlerde sürünüyoruz maalesef.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa