03 Kasım 2021 01:00

OHAL Komisyonu suç işliyor

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Geçtiğimiz hafta, OHAL Komisyonu Barış İçin Akademisyenlerin (BAK) dosyaları hakkında ilk karar(lar)ını verdi. Sosyal medyadan izleyebildiğim kadarıyla 1 Eylül ve 29 Ekim 2016 tarihli KHK’ler ile ihraç edilen 5-6 arkadaşımızın dosyasını karara bağladı. Oysa ilk ihraçlardan bu yana beş yılı aşkın bir süre geçti. 23 Ocak 2017’de çıkarılan 685 sayılı KHK ile kurulan, üyeleri ise dört ay sonra belli olan Komisyon, kurulmasından ancak altı ay sonra göreve başlayabilmişti. Dolayısıyla, Komisyonun göreve başlamasından dört buçuk yıl sonra verilen ilk BAK kararları bunlar. Komisyon üyeleri bu arkadaşlarımızın göreve iadesini reddetti. Geriye kalan dört yüz civarı dosyanın akıbeti de böylece az çok belli oldu. OHAL süresince kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) kamudan toplam 406 Barış Akademisyeni ihraç edilmişti. Dile kolay, ilk ihraç edilen arkadaşlarımız bu kararları beş yıldan fazla bekledi, ben dahil en son ihraç edilenler de yaklaşık üç buçuk yıldır bekliyoruz. Bir komisyon zaten reddedeceği dosyaları bunca zaman neden bekletir? Eziyeti yıllara yaymak ve fiilen cezalandırmak için olsa gerek. Düşünsenize, Komisyon bu bekletmeyle beş yıl boyunca hakkımızı hukuki yollarla aramamıza engel oldu. Bundan sonra bir üç-beş yıl kadar da hukuki süreç sürse, al sana sekiz-on yıllık ceza ve eziyet. Komisyon açıkça “Mahkemenin veremediği cezayı biz veririz” diyor.

OHAL Komisyonu bu kararlarıyla Anayasa’yı ihlal ediyor. Zira ret kararı vererek, Bu Suça Ortak Olmayacağız Bildirisi’ni imzalamak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir diyen Anayasa Mahkemesinin kararını tanımıyor. Normalde, bir hukuk devletinde AYM’nin bu ihlal kararının Komisyonu da bağlaması gerekirdi. Komisyon üyeleri, memurların ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunabileceklerini düzenleyen Anayasa’nın 129. maddesini ihlal ettikleri gibi, Anayasa Mahkemesinin kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar hükmünü düzenleyen 153. maddesini de ihlal ediyor. Yani Komisyon alenen suç işliyor!

Anayasa’yı ve Anayasa Mahkemesi kararlarını takmayan Komisyon, Emniyet ve Milli İstihbarat Teşkilatını (MİT) da iplemiyor! Daha kısa bir süre önce, ihraç edilmemizle birlikte iptal edilen pasaportlarımızı geri alabilmek için talepte bulunduğumuzda Emniyet, Emniyetin tüm birimleri ile MİT’ten ve hatta bizi atan üniversiteden hakkımızda soruşturma, kovuşturma ve/veya halen devam etmekte olan dava olup olmadığını sormuştu. Bu süreçte, sadece ve sadece adı geçen her kurumdan “temiz (!)” yazısı gelenlerin pasaportları iade edildi. Durum bu iken, OHAL Komisyonu neye dayanarak Barış İmzacılarının göreve dönüş talebini reddediyor? Canları öyle istedi herhalde. Ya da bu yönde karar vermesini isteyenin keyfi öyle istedi. Anlaşılan o ki, barışa karşı kinleri devam ediyor. Etsin bakalım. Gün olur kine karşı barışı, keyfiliğe karşı hukuku inşa ederiz elbet.

Bu arada keyfilik sadece kararda değil, karara giden yolda da kendisini gösteriyor. Neden beş yıl sonra? Neden örneğin tüm 1 Eylül ihraçları karara bağlanmadı da bir oradan bir 29 Ekim KHK’si ile ihraç edilenlerin dosyalarından ilerlendi? Bundan sonra kararların bir sırası olacak mı, yoksa “Canım hangisini isterse” diyerek mi ilerlenecek? En son ihraç edilenlerden biri olarak, Komisyonun görevinin bitmesine bir saat kalayı mı beklemeliyim, yoksa mesela benden altı ay önce Ege Üniversitesinden ihraç edilen meslektaşlarımdan önce “müjdeyi (!)” alabilir miyim? Sorular böyle böyle uzar gider, yanıtlarsa zaten bir başka bahara kalmıştır…

Sözün kısası mı? Bir komisyon düşünün, kendini mahkemelerin yerine koymuş, Anayasa, hukuk, kanun dinlemiyor, kanıtsız, dayanaksız, keyfi kararlar veriyor. Dosyaları sallıyor gitsin. Hoş, zaten kurulma amacı da bu değil miydi? Topu ayağında çevirsin çevirsin, sonra da taca atsın. Maksat “oyun” uzasın. Eziyet sürsün.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa