"Hep bana"cılar adalet peşinde!
Fotoğraf: Waldemar Brandt/Unsplash
Futbolumuzun vasat seviyesini en iyi yansıtan ve kolay kolay da bu seviyenin üstüne çıkamayacağını en net biçimde ortaya koyan olgu, kulüp başkanlarının ve yöneticilerinin açıklamaları. Bu açıklamalar gösteriyor ki, kapsamlı bir zihinsel değişim yaşanmadığı sürece futbolda ne kargaşa biter, ne de oyun gelişir… Kültürel sığlık ve bunun doğurduğu “hep bana”cı yaklaşım gelişimin önündeki en büyük engel…
Kulüp yöneticilerinin yaptığı baskılar sonucunda MHK’de görev yapan kişiler değişti. Bu değişiklikle birlikte nasıl bir beklenti içine girdilerse artık. Herhalde değişiklik sonrasında hakemlerin bütün yorumları kendilerinin lehine yapacaklarını umuyorlardı. Elbette öyle olmadı. Öyle olmayınca da maçlardan sonra hakemler hakkında atıp tutma geleneğini sürdürdüler…
Futbolun yoruma açık sonsuz sayıda pozisyon barındıran bir oyun olduğunu, bu oyunda asla birbirinin aynısı pozisyonlar yaşanmayacağını, dolayısıyla “standart” kavramının bu oyunda yeri olamayacağını bir türlü kavrayamıyorlar. Hakemlerden standart yönetim beklemek, bu oyunun özünü kavrayamamak anlamına gelir.
Her maçın hikayesi; karşılaşma öncesinde ve karşılaşma sırasında oyuna etki eden sayısız faktör ve parametrenin yanı sıra hakem yorumlarıyla da kendine özgüdür. Bu bakımdan, bir maçtaki pozisyonu başka maçtaki bir pozisyonla kıyaslayıp buradan kendilerine haksızlık yapıldığı sonucuna varmak çok manasız...
Yöneticilerin, puan kaybettikleri maçların ardından neler söyleyeceğini adeta ezberledik artık. Puan kaybedilmişse bunun tek sorumlusu hakemdir. Zaten bu hakemler yüzünden futbolumuz bir türlü ilerleyemiyordur. Hakemler futbolun katilidir!.. Hakemlerden sonra sıra, kendilerini engellemeye çalışan güçlere gelir. Kimlerden oluştuğunu bir türlü öğrenemediğimiz bu gizemli güçlere karşı göndermelerle ve gözdağı içeren söylemlerle süren açıklama, “Taraftarlarımız hiç merak etmesin bu sene kesin biz şampiyon olacağız” cümlesiyle sonlandırılır ve böylece kaybedilen puanların üzüntüsüyle kahrolan taraftarların gönlü ferahlatılmış olur…
“Bu sene oyunumuzu o kadar geliştireceğiz ki, herkes bizi izlemekten çok büyük keyif ve zevk alacak, bizim için önemli olan da bu. Ana hedefimiz, oynayanı da, izleyeni de keyiflendirip mutlu eden bir oyun seviyesi tutturmak” diyen yöneticilere tanık olmuyoruz. Onlar da kendi açılarından haklı. Rekabet ideolojisinin hüküm sürdüğü, kazanmanın kutsandığı futbol ikliminde, iyi oyunla değil, kazanılan kupalarla, şampiyonluklarla tarihte özel yer edinmek mümkün. Amaç, kupalarla, şampiyonluklarla anılmak olduğuna göre, gerisinin pek bir önemi yok. Zaten kazandığın sürece hiç kimse oyuna bakmıyor bile…
Bir başka yönetici de futbolun genel sorunlarından, kulüplerin ortak çıkarından, kulüpler arası dayanışmadan falan söz ederken kendisine sorulan bir soru üzerine birden kendi haklarını ve menfaatlerini korumak söz konusu olduğunda ne gerekiyorsa yapacaklarını söylüyor.
Lig adı verilen futbol organizasyonunda yer alan bütün takımların hakkı ve menfaati ortaktır. Tek tek takımların hakkı, menfaati olamaz. Oluyorsa, zaten o organizasyonda sorun var demektir. Bu bağlamda, “Bizim hakkımız ve menfaatimiz” söylemi ayrıcalık beklentisinden başka bir anlam taşımaz.
Aynı yönetici, ne kadar mağdur edildiklerini vurgulamak üzere kendilerinden başka hiç kimsenin federasyonun pandemi önlemleri çerçevesinde koyduğu seyirci sınırlaması kuralına uymadığını, diğer takımların stadyumlarının tıklım tıklım dolu olduğunu iddia ediyor. Kimi stadyumlarda seyirci kapasitesi belirlenen oranı aşmış olabilir lakin sezon başından bu yana tıklım tıklım dolu bir stada hiç tanık olmadık. Herkesin gözünün önündeki gerçekliği çarpıtarak mağduriyet üretmeye kalkışmak nasıl bir aymazlıktır?
Yöneticilerden yine sıklıkla duyduğumuz “Adalet istiyoruz” lafının da hiçbir anlamı yok. Eşitliğin olmadığı bir oyunda adaletten söz edilebilir mi? Kulüpler arasında ekonomik açıdan uçurumlar varken ve bazı kulüpler devasa borçlarına karşın hâlâ “yıldız oyuncu” transferi peşinde koşarken, sormazlar mı “Hangi adaletten söz ediyorsunuz” diye…
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26