Çilem’den Haydar’a, şiddetin ve mücadelenin ‘politikası’
Fotoğraf: Evrensel
Kendisine sistematik şiddet uygulayan ve fuhşa zorlayan Hasan Karabulut’u 2015 yılında ölmemek için öldürmek zorunda kalan Çilem Doğan’a verilen 15 yıllık hapis cezasını onadı Yargıtay 1. Ceza Dairesi. Çilem Doğan, bu karar sonrası tekrar cezaevine girecek. Şiddeti önlemek bir yana seyredenler, Çilem’e “Hayatına neden sahip çıktın” dedi. Bu karar bütün topluma verilen bir ders, kadınlara gösterilen bir sopa, şiddet faillerine verilen bir destek adeta.
Çilem’i hayatına sahip çıktığı için mahkum edenlerin, kadın katillerine, şiddet faillerine indirim üstüne indirim verdiğini hatta kadınları suçlu çıkardığını bilmeyen yok. Geçtiğimiz günlerde Ankara’da Filiz Yıldırım, çocuklarının önünde boğazını sıkarak onu öldürmeye çalışan eski kocasının elini ısırdığı için yargılandı. Antep’te defalarca kez karakola şikayette bulunan, elinde delillerle adliye kapılarını aşındıran Fatma Çalışkan, son olarak iki çocuğuyla aracında seyir halindeyken saldırıya uğradı. Fatma, kendisine saldıran erkeğin kendisinden önce karakoldan pışpışlanarak çıkarıldığını anlattı.
Kadınların hayatını “değerli” görenlerin de tıpkı kadınlar gibi cezalandırıldığını görüyoruz son zamanlarda. Batıkent’te iki kız çocuğuna yönelik tacizi engellemeye çalışırken öldürülen Haydar Can Kılıçdoğan’ın katilleri için bin yerden indirim gerekçesi bulup getirmesine şaşırmaz örneğin hiç kimse. Kılıçdoğan’ın cenaze töreninde yası ve öfkeyi iç içe yaşayan mahalleli kadınlar da tam da buna dikkat çekiyorlar: “Her gün ölüyoruz, devlet seyrediyor” diyor biri, “Devlet kadınları değil katilleri koruyor hep, şiddet uygulayanlar, şiddeti durdurmak isteyenlerden daha çok cesaret kazanıyor devlet sayesinde” diyor bir diğeri. Konya’da şiddet gören bir kadına yardım etmeye çalışırken kazara şiddet failinin ölümüne neden olan ve şu an cezaevinde olan Kadir Şeker’i hatırlıyoruz hepimiz bunun üstüne.
Çilem, devlet ona uygulanan şiddeti önlemediği için, hayatta kalabilmek için öldürmek zorunda kaldı. Haydar, devlet istismarcılara, kadın katillerine, şiddet faillerine cesaret verdiği için öldü. Kadir, Filiz ve Fatma devlet kadınları öldürmek isteyen erkekleri ha bire pohpohladığı için bunları yaşadı. Bugün her birimizin hayatta kalması “an” meselesi ve o ‘an’dan ölmeden kurtulsan da ölsen de suçlusun! Ölmeden kurtulursan “adaletin azı dişi” etine geçer, ölürsen “adaletin sivri dili” tüm hayatını didik didik eder ki katilin eyleminin “makul” görüleceği bir şeyler çıksın ortaya…
İşte tam da bu yüzden her şiddet, taciz, istismar vakası için diyoruz ki “politiktir.”
Gel gör ki AKP Sözcüsü Ömer Çelik’e göre “(kadına yönelik şiddetle) mücadele bir politik ve toplumsal tartışma alanı değil”miş. Politik ve toplumsal tartışma alanı değilse ne? Vicdan, merhamet meselesi mi?
Bugün toplum bir politikacıdan daha çok farkında kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin “politik” bir mesele olduğunun. Bu farkındalığı bilinçli bir eyleme dönüştürmek için ise önümüzde aşmamız gereken engeller, atmamız gereken adımlar var.
Meselenin sadece “ceza” olmadığını anlatmak gibi mesela. Evet, şiddetin cezasız kalmaması bugün en önemli taleplerimizin başında geliyor çünkü cezasızlık şiddet failleri için adeta bir teşvik. Bunun için var olan yasaların uygulanması da yetmeyecek. Çünkü kadınları şiddetin nesnesi haline getirip çaresiz bırakan toplumsal adımlar atılmadıkça, kadınları eşitsizliğe mahkum eden, kendilerine bağımsız bir hayat kurma olanağı vermeyen koşullarda değişiklikler yapılmadıkça yasalar tek başına yetmeyecek. Bu söylediğim özellikle de yoksul kadınlar için hayati. Ulaşılabilir sığınaklar, güvenceli iş, çocuk ve hasta yükünün kadınların sırtından alınıp kamu tarafından üstlenilmesi, kadınların ailelerinden bağımsız bir hayat sürme olanaklarına ulaşması için ekonomik sosyal destekler, barınma hakkı, eğitim hakkının kullanılabilmesini somutlaştırmak...
“Şiddet politiktir” derken elbette AKP iktidarının tüm kadın düşmanı uygulamalarını ve kadınları eşitsizliğe mahkum eden politikalarını işaret ediyoruz. Ama sadece bu değil. Şiddet politiktir ve kadınları şiddete mahkum eden tüm koşulların bütünlüklü tartışılmasını ve bütünlüklü bir mücadeleyi gerektirir. Hem de sadece kadınların mücadelesini değil!
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52