05 Kasım 2021 00:46

Çuval ABD'ye değil halkın başına

Türkiye Gençlik Birliği'nin logosu T,G ve B harfleri arka planda Atatürk resmi

Logo:TGB

Paylaş

Perinçek’in Vatan Partisinin gençlik örgütü olan Türkiye Gençlik Birliği (TGB), 2 Kasım’da İstanbul Sarayburnu’da “Yankee go home” sloganı eşliğinde bir ABD askerinin başına çuval geçirdiğini duyurdu. İstanbul Valiliği, başına çuval geçirilen kişinin ABD askeri gemisinde görevli bir sivil olduğunu açıklamış olsa da burada tartışma konumuz daha önce de benzer girişimlerde bulunan TGB’nin bu eylemleri 1968’in antiemperyalist devrimci gençlik hareketinin mirasçısı olma iddiasıyla yapması.

Öncelikle TGB’liler, ABD askerlerinin başına çuval geçirme girişimlerini ABD’nin Türk askerinin başına çuval geçirmesine bir yanıt olarak görüyor. Hatırlanırsa ABD askerleri temmuz 2003’te Irak Kürdistan Bölgesi’nde özel kuvvetlere bağlı 11 Türk askerinin başına çuval geçirmiş ve ABD’nin bu tutumu uzun süre tartışılmıştı. Çünkü ABD’nin Irak’a müdahalesinde Türkiye topraklarını kullanmasını öngören 1 Mart tezkeresi, halkın geniş kesimlerinde oluşan tepkinin de bir sonucu olarak AKP-Erdoğan hükümetinin de öngöremediği bir biçimde Mecliste reddedilmişti. Çuval vakasının ABD emperyalizminin bu gelişmeye karşı bir tepkisi olduğu yorumları ağırlık kazansa da şunu unutmamak gerekiyor: Halkın tepkisi sonucu tezkerenin Mecliste reddedilmiş olması Türk ordusunun batılı emperyalistlerin savaş örgütü olan NATO’nun ikinci büyük ordusu olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Daha da önemlisi her ne kadar ABD’nin niyeti farklı olsa da o gün Süleymaniye’de bulunan askerler emperyalizme karşı mücadele için orada bulunmuyorlardı. Aksine ‘kırmızı çizgi’ ilan ettikleri ama daha sonra tanımak zorunda kaldıkları Irak Kürdistan Bölgesi’nde Kürtlerin özerk/federe bir yönetim oluşturmalarının önüne geçmeye çalışıyorlardı.

TGB’nin mirasçısı olma iddiasında bulunduğu 1968 devrimci gençlik hareketi ise, özellikle Vietnam savaşında sembolleşen ABD emperyalizminin ezilen halklara karşı saldırganlığına karşı bir tepki olma özelliği taşıyordu. Ancak bu tepki sadece emperyalizme değil, Türkiye’de o dönem ABD emperyalizmi ile bağımlılık ilişkilerini derinleştiren Demirel/AP hükümeti gibi iş birlikçi ülke gericiliklerine de yöneliyordu. Bu nedenle Temmuz 1968’de Denizlerin öncülüğünde 6. Filo’ya bağlı ABD askerlerinin denize dökülmesi sadece ABD emperyalizmine karşı mücadele ve ezilen halklarla dayanışma eylemi olarak kalmıyor, iş birlikçi ülke gericiliğine de korku salıyordu.

Bugünkü TGB’nin kılavuzu olan Perinçek grubu, o gün ABD askerlerini denize dökmek için Dolmabahçe’ye yönelen Denizlerin önünde barikat kurmaya çalışan grupların içinde yer alıyordu. Bugün Perinçek’in antiemperyalist ilan edip iktidarının arkasında saf tuttuğu Erdoğan ve arkadaşları da 6. Filo’yu kıble yapıp namaz kılan ve “ABD’nin yanında kızıl komünistlere karşı cihat yeminleri eden” Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) ve komünizmle mücadele derneklerinde yöneticilik yapıyorlardı.

İşte Denizlerin önünde barikat kurmaya çalışanlar, bugün ’68’in antiemperyalist devrimci gençlik mücadelesinin mirasçısı olma iddiasında bulunmakla kalmıyor; o gün ABD emperyalizminin hizmetine girip devrimci gençliğe saldıranları antiemperyalist ilan edip arkalarında saf tutmaktan da geri durmuyorlar.

Perinçek’in kuyrukçulukla nam salmış bir siyasetçi olduğu biliniyor. Zamanında Çin ve Sovyetler Birliği arasındaki çelişki nedeniyle Sovyetleri “baş düşman” ilan edip ona karşı ABD emperyalizminin yanında saf tutan oydu.

Bugün Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Kafkasya ve Karadeniz’de paylaşım mücadelesi içindeki bütün emperyalistleri değil, sadece ABD’yi “baş düşman” ilan ettiği için de ABD ile sorunlar yaşayan Erdoğan iktidarını antiemperyalist ilan edip arkasında saf tutmakta sakınca görmeyen yine o.

AKP-Erdoğan iktidarını Suriye’ye müdahale konusunda teşvik eden ABD emperyalizmi, ortaya çıkan yeni dengelere bağlı olarak 2014’ten sonra IŞİD ile mücadele stratejisi adı altında bölgedeki pozisyonunu korumak için Suriye Kürtleri ile iş birliği politikasına yönelmişti. Bu durumun hem yayılmacı emelleri ve hem de ülke içindeki politik hesapları bakımından yarattığı açmazlar Erdoğan’ı ABD’yi dengelemek üzere Rusya ile iş birliğine itti. Devamında Doğu Akdeniz’de olduğu gibi bölgede emperyalistler arasındaki çelişkileri tekelci burjuva gericiliğin çıkarları temelinde kullanmaya çalıştı.

Perinçek ve TGB gibi devamcıları da o günden sonra Rusya’nın ‘olur’u ile Kürtlere yönelik operasyonları “vatan savaşı” ve tekelci burjuva gericiliğin emperyalistler arasındaki paylaşım mücadelesinden pay kapmaya yönelik hamlelerini de “antiemperyalizm” ilan edip iktidarın peşine takıldılar.

Bu nedenle asker sandıkları ABD’linin başına çuval geçiren TGB’lilerin en hararetli destekçileri de Mehmet Metiner gibi AKP’liler oldu.

Oysa yayılmacı emeller peşinde ve ezilen halkların eşitlik ve demokratik bir gelecek mücadelesine karşı açılan savaş “vatan savaşı” olmadığı gibi; kah Putin’in kapısında beklemek, kah Biden’dan randevu koparmanın peşinde koşmak da antiemperyalizm değildir. Bugün ABD’lilerin başına çuval geçirerek antiemperyalist görünmeye çalışan TGB’liler aslında arkasında saf tuttukları iktidarın gerçek yüzünün görünmesini engellemeye, yani bu çuvalı halkın başına geçirmeye çalışmaktadır.

Ancak antiemperyalizmin gerçek sahipleri olan işçi sınıfı ve emekçi halklar mücadeleye yöneldikçe iş birlikçi burjuva gericilik gibi çuvalcı destekçilerinin de maskesi yırtılacak!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa