NBA'in ilk "kötü" patronu
ESPN, NBA takımı Phoenix Suns ve WNBA takımı Phoenix Mercury’nin sahibi Robert Sarver hakkında ırkçılık ve cinsiyetçilik suçlamaları barındıran bir haber yayımladı. Baxter Holmes’un bazıları eski 70 Suns çalışanıyla görüşerek hazırladığı haber sonrası Sarver iddiaları reddederken NBA ve WNBA suçlamaların çok ciddi olduğunu ve incelendiğini açıkladı. Sarver aleyhindeki iddialar tipik bir erkek patron olarak ettiği küfürlere, organizasyon içerisinde yarattığı “toksik” çalışma ortamına, çalışanlarına uyguladığı kötü muameleye dair. Bu bakımdan bir Donald Sterling olayıyla karşı karşıya değiliz. Çünkü o zaman ortada Sterling’in ırkçı ifadeler kullandığı bir ses kaydı vardı. Bugünse maddi bir kanıt olmadığı gibi Sarver’ın aleyhine olduğu kadar lehine de ifade veren ya da “Şu kadar yıldır tanırım, ırkçılığına hiç rastlamadım” diyen meşhur simalar var. Yani Sarver’ın, Sterling gibi ligden atılması muhtemel görünmüyor. Ancak yine de NBA’in “kötü patronlar” konusunda iddialı sayılabilecek bir geçmişi olduğunu söyleyebiliriz.
Ligin kuruluş yıllarında takım sahipleri ABD’nin önde gelen iş adamları, dev sermayedarları vs. değildi. Profesyonel basketbol, kendini kanıtlamamış, tutup tutmayacağı belirsiz, yatırım yapılması riskli bir alandı. Bu yüzden ilk patronlar da zaten bir şekilde sporun içinde olan, salon sahipleri (Walter A. Brown, Danny Biasone), organizatörler (Eddie Gottlieb), eski basketbolcular (Les Harrison) hatta gazetecilerdi (Ned Irish). Bunların çoğunlukla başka işleri yoktu bu yüzden takımın gidişatı, kâr edip etmedikleri onlar için önemliydi. Öyle ki örneğin “Bay Basketbol” Gottlieb, masraf olmasın diye uçakla gidilen deplasmanlarda havalimanında yatar, otobüsle gidildiğindeyse boş koltukları taraftarlara satardı.
İlk patronlar arasında sevimsiz bir istisna var ki o da Fred Zollner. Babadan Sanayici Zollner, Ford, General Motors, John Deere gibi firmalara piston üreten bir firmanın sahibiydi. 1939’da fabrikası bünyesinde Zollner Pistons adında basketbol ve softbol takımları kurdu. O dönemde fabrikası Fort Wayne’deydi ve 1937’de General Electric, Firestone, Goodyear şirketlerinin oluşturduğu National Basketball League’in bir parçasıydı. 1949’da bugünkü NBA’in kuruluşuna yol açan NBL ve BAA’in birleşmesine dair toplantı Zollner’ın evinde yapılmıştı. Yani Zollner, ligin önde gelenlerindendi.
Çalışanların kendisine “Bay Zollner” değil “Fred” diye hitap ettiği fabrikasında bunun karşılığında onun da bir beklentisi vardı: Kimse sendikalı olamazdı! Zollner bu patronluk anlayışını NBA’de de hakim kıldı. 1954’te oyuncular sendikalarını kurduğunda yalnızca onun takımı sendikaya üye olamamıştı. “Fred”, eğer sendikalı olurlarsa takımı kapatmakla tehdit ediyor, “Benim hiçbir işyerime sendika giremez” diyordu. 1965’te Genel Menajeri Don Wattrick’in siyah Earl Lloyd’u koçluk görevine getirme fikrine de “Lig siyah bir koça hazır değil” diyerek karşı çıkan oydu.* 1957’de takımı, bilet satışlarını artırmak için daha büyük bir kent olan ve iş ilişkilerinin güçlü olduğu otomotiv sanayiinin kalbi Detroit’a taşıdı. Ama bu da çözüm olmadı. Bir ara iç saha maçlarını evinin bulunduğu Florida’da oynatmayı bile denedi. 1974’te takımı 8.1 milyon dolara sattığında 30 küsur yıllık zararını ancak kapatabildiği söyleniyordu.
Fred Zollner… Sanayi basketbolu liglerinin son mirasçısı, NBA’in öncüsü, katı sendika ve oyuncu hakları hareketi düşmanı lige böylece veda etse de temsilcisi olduğu çiftlik ağasından hallice patronluk geleneği ligi hiç terk etmedi. Bu yüzden Sterling’de de, Sarver’da da onu hatırlatan bir şeyler bulabiliyoruz.
* Lloyd, 1971’de lig tarihinin üçüncü siyah koçu olarak Pistons’ın başına geçti ama lige yapılan 2 galibiyet 5 mağlubiyetlik başlangıç sonrası kovuldu.
Evrensel'i Takip Et