08 Kasım 2021 23:40

Ekim Devrimi ve siyaset

Fotoğraf: K. Bulla,  Courtesy of the Central State Archive of Kino-Photo-Phono Documents, St. Petersburg

Paylaş

Bu yıl, Ekim Devrimi’nin 104. yılı. Ekim Devrimi’nde “ayaklar” “baş” oldu, kapitalistlerin egemenliğine son vererek sömürü ilişkilerini tasfiyeye girişti.

Ekim Devrimi dünyayı her anlamda altüst etti. Dünyanın büyük bir ülkesinde, “tek adam egemenliği” olan otokratik Rusya’da, yoksul köylüyle ittifak halinde işçi sınıfı, çarı devirerek egemenliğini ilan etti. Rusya’nın altı gerçek anlamda üst oldu.

Rusya’yla sınırlı kalmadı. Rusya örneği, dünyayı silkeledi. Tüm dünyada işçi ve emekçiler, o güne kadar olmaz sandıkları burjuvazinin elinden egemenliğinin alındığını gördüklerinde, Sovyet örneğinin peşinden yürümeye koyuldular. Kapitalistlerin dünyasıyla işçilerin dünyası zaten her zaman ayrıydı ve karşı karşıyaydı. Ancak Ekim Devrimi ile birlikte, bu kez, kapitalistler ve işçiler, iki rakip egemenlik altında birbirleriyle mücadeleye başladı.

Bir köşe yazısına sığacak gibi değildir, sadece devrimin temel bir özelliğine değineceğiz.

Ekim Devrimi, sömürülen kitlelerin, işçi ve emekçi milyonların coşkusu ve ayağa kalkışıydı. Başardığı her şeyi buna dayanarak başardı. Milyonların “yeter” diyerek bu coşkulu ayağa kalkışı olmadan devrim başlayamazdı bile.

Lenin ve işçi sınıfının örgütlü kurmayı olarak Bolşevik Partisi şüphesiz devrimin yolunu doğrulttu, olmasa olmazdı. Ancak milyonlarla birleşmeyi ve onları ayağa kaldırmayı başarmadan ilerleyemezdi.

Dolayısıyla, Ekim’in temel başarısı milyonlarca işçi ve emekçiyi siyasete çekmektir. Ekim Devrimi, milyonların siyaset yapmasıdır. 1917 ile birlikte, siyaset, “siyasetçiler” denen küçük bir zümrenin, bir profesyonel “siyaset görevlisi”nin işi olmaktan çıkmış, milyonlar tarafından yapılır olmuştur.

Nedir siyaset? Devlet işleridir. Siyaset yapmak, devlet işleriyle uğraşmak, devlet işlerini yürütmektir.

Kapitalistlerin egemenliğinde dayatılan siyaset nasıldır? Siyasetle uğraşanlar vardır, meslek edinmişlerdir. Düpedüz meslekleridir. ABD’de, İngiltere’de bir kez seçilen vekil ya da senatörü koltuğundan kaldırmak deveye hendek atlatmaktan zordur. Kendi partilerinden bir başkasına bile bırakmazlar kolay kolay. Türkiye’de “reisler” belirler vekilleri. Bir de siyaset bezirganları vardır, il, ilçe başkanlıklarını kaparlar. Ve düzen partilerinden hepsinde tümü burjuvazinin memurlarıdır. Aralarından sivrilip kapitalist düzene çeki düzen vermeye kalkan olmaz mı? Olur. Hitler öylelerindendir. Erdoğan da. Mülkiyet işlerine el atmış, şuna el koymuş, buna el değiştirtmişlerdir. Ama sonları son değildir.

Bu siyasetçi takımı, şimdi olduğu gibi, “Ömer adaleti” der, ama milyarlarla dünyalık yapmışlardır. Ne ihale yasası takar ne “Sonu ne olur” derler. Sadece Türkiye’de böyle değildir. Her yerdedir. İngiltere Başbakanı örneğin konutunu Dyson’a düzenletmiş, eski başbakan Cameron bizdeki başkaları gibi off-shore “vergi cennetleri”ni kullanmıştır, Putin milyarlarla oynamaktadır. Tümü profesyoneldir, siyaseti başkalarına bırakmaz, sadece dolgun vekil, bakan vb. maaşlarından değil, makamlarını değerlendirir, ganimet avcılığı yaparlar.

Burjuvazi de hoşnuttur; “Bal tutan parmağını yalar” hesabı sebeplenir, ama onun adına devlet işlerini de yürütürler.

İşte Ekim Devrimi, siyaseti küçük bir siyasetçi “zümre”nin mesleği olmaktan çıkarıp halkın eline vermiş, halkın devlet işlerini görmesini, düpedüz devleti yönetmesini sağlamıştır.

Profesyonel siyasetçiler, “Siyaset, bir kamusal görev ve toplumsal özveri alanıdır” derler, palavradır; “özveri” falan değildir, burjuvazi adına devlet gemisini yürütürken cebini doldurmaktır.

AKP “Yolsuzluğu önleyeceğiz” diyerek geldi. Şimdi CHP, “Siyasetin bir çıkar kapısı, bir servet birikimi alanı olarak görülmesi önlenecek” diyor. Nasıl? “siyasi ahlak yasası” çıkarılarak!

Oysa ahlaksızlık kapitalizmin özünde, ruhundadır. İşçiyi üç kuruşa çalıştırıp ürettiğinin yüzde 90’ından fazlasına, yalnızca fabrika mülkün diye, karşılığını ödemeden el koymanın ahlak ve adalet neresindedir?

Çözüm, ahlak yasasında değil, siyasetin profesyonel meslek olmaktan çıkarılıp halk tarafından yapılır kılınmasındadır. “Seçimi bekleyin kazanıp ben yapacağım” değil, halkın örgütlenmesi ve mücadelesinin önüne düşmektir, çözüm.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa