11 Kasım 2021 23:25

Etiyopya kaybettiği devrimi arıyor

Görsel: Pixabay

Paylaş

Doğu Afrika’nın büyük ve yoksul ülkesi Etiyopya son birkaç gündür dünyanın gündeminde. Kuzeydeki Tigray bölgesinin özerkliğini savunan Tigray Halk Kurtuluş Ordusu (TPLF), başkent Addis Ababa’ya doğru ilerliyor. Batılı emperyalist devletler geçen haftadan beri vatandaşlarına ülkeyi terk etme çağrısında bulunuyorlar. Kanada, ABD ve İsrail’den sonra Almanya da çarşamba günü bu çağrıya katıldı.

Federal Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, ülke terk edilirken mümkün olduğu kadar başkent havaalanının kullanılması isteniyor. Zira, başkentin düşmesi an meselesi.

Marksist gelenekten gelen solcu TPLF, 1993’ten 2018’de kadar dört partili iktidarın büyük ortağıydı. Üç partinin yeni bir parti altında birleşmeye gitmesi ve istihbarattan gelen Abiy Ahmed’i başbakanlığa getirmesiyle TPLF dışlandı. Ancak, TPLF sadece Tigray’ın temsilcisi değil, aynı zamanda ülkedeki en güçlü ve köklü sol-devrimci damar olma özelliği taşıyor.

Bugünkü çatışma ve isyanın arkasında asılında Etiyopya’nın kaybettiği devrimi yeniden geri getirme hamlesi olduğu söylenebilir. Bundan tam 28 yıl önce, henüz Eritre’nin de parçası olduğu Etiyopya’da devrimci halk güçleri sürdürmüş oldukları silahlı mücadele sonrasında askeri rejimini (Derg) devrilerek iktidarı birlikte ele geçirdi. Bir cephe koalisyonu olan ve en güçlü ayağın TPLF olduğu Etiyopya Halkları Devrimci Demokrasi Cephesi, ülkeyi dokuz özerk bölgeye ayırarak yönetmeye başladı. Ne var ki; devrimi yapanlar “ülkenin somut koşullarını” gerekçe göstererek adım adım Marksist çizgiden uzaklaştı. Buna rağmen iktidarda kalmaya devam ettiler. Devrimden hemen sonra, 24 Mayıs 1993’te, kuzeydeki Eritre ayrılmaya karar vererek bağımsız bir devlet oldu. Devrimin ilk büyük başarısı Etiyopya’nın “Eritre sorununu” çözmek oldu. Özellikle 5 milyon nüfuslu Eritre’de eğitim, sağlık gibi alanlarda önemli ilerlemeler sağlandı. Ancak 1998’den itibaren Etiyopya ile Eritre arasında baş gösteren sınır anlaşmazlığı derin ve büyük sorunlara yol açtı. Birlikte gerici rejimi yıkanlar bu kez sınır yüzünden karşıya geldiler, savaştılar.

2002’de sağlanan anlaşmaya rağmen Eritre-Etiyopya ilişkiler ancak Haziran 2018’den sonra normalleşmeye başladı. Bu normalleşmenin mimarı ise istihbarattan gelen ve başbakanlık koltuğuna oturan Abiy Ahmed idi. Eritre’ye uzattığı zeytin dalı sayesinde 2019’da Nobel Barış Ödülü’nde layık görüldü. Ancak aynı dönemde Eritre sınırındaki Tigray’a savaş açtı.

Savaşa bir de ekonomik sorunlar, yoksulluk, kuraklık, pandemi eklenince 115 milyonluk ülkede güçlü bir protesto hareketi ortaya çıktı. Ekim 2019’da yapılan gösterilere polis barbarca saldırdı ve 67 kişiyi öldürdü. 2020’nin sonunda müzisyen Hachalu Hundessa’nın öldürülmesiyle protesto dalgası bir kez daha yükseldi. Haziran 2020’de yapılan gösteriler sırasında ise 160’dan fazla insan güvenlik güçleri tarafından katledildi.

Bütün bunları ve pandemiyi gerekçe gösteren Başbakan Ahmed, olağanüstü hal ilan ederek toplumsal öfkeyi bastırmayı denedi. Bununla kalmadı ülke genelinde seçimleri belirsiz bir tarihe erteledi. Tigray bölgesi yönetimi ise bu kararı tanımayarak seçimlerini yaptı ve Ahmed’i “gayrimeşru” ilan etti. Özerkliği savundu. 2018’e kadar hükümetin en güçlü ortağı TPLF “illegal” ilan edildi. Ve 4 Kasım 2020’de TPLF’ye karşı ordu göreve çağrıldı. Gelinen aşamada bir yıldır değişik seviyelerde devam eden savaşta Tigray güçlerinin üstün geldiği anlaşılıyor. Rejimin baskılarından bunalan halkın önemli bir bölümü TPLF’nin başkent Addis Ababa’ya girişi için gün sayıyor. Zira, “reformcu” olarak ortaya çıkan Ahmed, yönetimde federalizm yerine merkeziyetçiliği güçlendirmek için adımlar attı.

Bölgeden gelen ve Alman basınında yer alan haberlere bakılırsa mevcut rejimin başkente doğru yürüyen Tigray güçleri karşında durması zor görünüyor. Üstelik ülkedeki sekiz silahlı grubun temsilcisi iki gün önce ABD’de düzenledikleri ortak bir toplantıyla Ahmed’e karşı yeni bir ittifak kurduklarını ilan ettiler ve bir geçiş hükümetinin kurulması çağrısı yaptılar.

Afrika Birliği ve Birleşmiş Milletler ise taraflar arasında bir ateşkesin ilan edilmesi için harekete geçti. Bugüne kadar bir sonuç alınabilmiş değil. Savaş ve çatışmadan ötürü 400 bin insanın açlıkla karşı karşıya olduğu bildiriliyor. Keza binlerce insan da korku ve endişeden ötürü yerini yurdunu terk ediyor. Rejim yanlıları ise en son geçtiğimiz pazar günü başkenti korumak için gösteri düzenledi.

Tigray’ın özerkliğini elinden alarak gücünü pekiştirmek isteyen Ahmed ve arkasındaki güçlere bu hamle pahalıya mal olabilir. 25 yıl boyunca ülkeyi yöneten ve Batı basını tarafından şimdi “isyancı” ilan edilen TPLF, ülkedeki diğer halkların temsilcilerini de yanına alarak cepheyi genişletti. Haftalık Die Zeit gazetesinden Andreas Böhm’ün yazdığına göre 80 ayrı etnik grubun/ulusun yaşadığı Etiyopya “Afrika’nın Yugoslavyası” olmakla karşı karşıya. Eğer halkların bir arada yaşamasını güvence altına alan ve temelleri 1993’de atılan federal sistem ortadan kaldırılırsa gerçekten de savaş ülke sathına yayılacak. Sürecin sonunda ise ilk kez bir Nobel Barış Ödülü sahibinin Savaş Suçluları Mahkemesi’nde çıkarılması söz konusu olabilir.

Üstelik bu savaş suçlusu ağustos ayında Erdoğan’ın da misafiriydi. Ekonomik-askeri anlaşmalar, IHA satış planlarıyla umudunu Ahmed’e bağlayan Erdoğan’a, Libya’dan sonra bir kapı da Etiyopya’da kapanmak üzere...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa