Bilgisayar kodlama mı, park mı?
Hindistan derin yoksulluğu, kast sistemiyle güçlendirilmiş eşitsizlikleri ile çocuklar için çok ama çok zor bir ülke. Hindistan’da yoksulluk ve haksızlıklarla boğuşan kitlelerin içinde çocuklar daha da çok eziliyor. BJP hükümeti, çocuklara ve ezilenlere ancak daha da ağır koşullar getirebilecek neoliberal, dinci ve milliyetçi bir siyaset izliyor. Başbakan Narendra Modi, tıpkı dünyadaki benzerleri gibi, her olanakta görünür olmaya çalışan, kitlelere yalan söylemekten ve onları kışkırtmaktan hiç çekinmeyen bir siyasetçi. Türkiye’den bakıldığında yaptıkları ve söyledikleri hiç mi hiç yabancı değil.
Hindistan hükümeti yurt içinde olduğu kadar, yurt dışında da propaganda yapmaya çaba gösteriyor. Bu çaba içerisinde Türkiye’de gazetecilere e-posta ile gönderilen duyurular da var. Bu duyurulardan anlaşılıyor ki, Hindistan’da gençlere, “Girişimci olun, yeteneğinizi gösterin!” gibi neoliberal öğütler veriliyor.
BJP hükümetinin köle gibi çalışmak zorunda bırakılan kitleler gibi çocuklar için de çalışmaktan öte bir ufku olamayacağını kestirmek zor değil. Geçen yıl 6. sınıf ve sonrası müfredata bilgisayar programcılığı veya kodlama dersi konulması da bununla ilişkili. Eğitim Bakanlığı yetkilileri yaptıkları açıklamada, müfredatın artık kod yazma becerileri kazandıracağını müjdelemişlerdi. BJP, eğitim sistemininin elden geçirilmesi gerektiğini ve bunun neoliberal kapitalizmle uyumlu reformlar anlamına geleceği sinyalini 2014 seçimleri öncesi vermişti.
Çocukların olabildiğince erken yaştan bilgisayarla tanışmaları ve program yazma becerileri edinmeleri kimi şirketler tarafından da pazarlanmaya çalışılan bir fikir. Bu şirketlerin Modi Hükümetinin aldığı karardan memnun olduğu, hatta bu kararın alınmasında etkili oldukları bile tahmin edilebilir. Günümüzde 6-16 yaş aralığı için program yazma becerileri kursları pazarlayan şirketler internette bol reklam yapıyorlar. Aynı fikri, özellikle işsizliğin yüksek olduğu başka ülkelerde de pazarlamaya çalışan şirketler var. Bu şirketlerden biri, reklamlarında 3 yaşından başlayarak çocuklara program yazma becerileri kazandırabileceğini duyuruyor.
Bütün bu reklamlar göz boyamaktan öte aslında zararlı bir fikri yaymaya çalışıyor. Çocukların açık havada oynaması ve dünyayı keşfetmesi gereken bir dönemde kapalı ortamlara ve bilgisayarlara mahkum edilmesi kocaman bir yanlış. Çocukların erken yaştan para kazanma yollarına yöneltilmeye çalışılması da. Bir çocuğun araba tamircisinde, fabrikada veya sokakta çalışmak zorunda bırakılmasıyla, bilgisayar karşısında para kazanmaya yöneltilmesi arasında bir fark yok. Çocuklara uygun olan, elbette ki olabildiğince gelişebilecekleri okullar, özgür olabilecekleri alanlar, serbest zaman ve olanaklar. Bunu anlamak hiç de zor değil. Merak edenler, çocuklara ne istediklerini sorabilirler.
Çocukların neler istediklerini merak edenler Türkiye’de olduğu gibi Hindistan’da da oldukça az. Çocuklar seslerini duyurmakta çok zorlanıyorlar. Ender de olsa, çocuklar kendilerini dinlemeyen yetişkenlere görüşlerini yazılı olarak bildiriyorlar. Bunun etkileyici bir örneği, 2017’de medyaya yansımıştı. Delhi’de yaşayan 7 yaşındaki Navya Singh, Modi’ye yazdığı açık mektupta, mahallesindeki parkın yıkılmasını önlemek istediğini anlatmıştı. Navya mektubunda, “Orada arkadaşlarımla buluşup oynuyorum. Salıncaklara biniyoruz, saklambaç oynuyoruz. Parkı çok seviyorum çünkü birçok da ağaç var” diyordu.
Navya elleriyle hazırladığı, şiir ve resimlerle süslediği mektupta, “Bu park bizi yaşama bağlıyor!” gibi çarpıcı sözlerle parka verdiği önemi aktarmıştı.
Navya’nın mektubunda dile getirdikleri çocukları ciddiye alanlar için hem değerli, hem de çok tanıdık. Çocukların kulaklarını çekerek poz vermeyi seven Modi’nin Navya’nın sözlerinin değerini bildiğini düşünmek zor. Çocukların kulaklarını kameralar önünde çeken, hatta kafalarına vurmaktan bile çekinmeyen dinci ve milliyetçi otoriter siyasetçilerin çocuklara verebilecekleri hiçbir şey yok.
Evrensel'i Takip Et