19 Kasım 2021 00:00

Yaşananlar tek adam rejiminin artık her ‘enfeksiyon’a açık olduğunu gösteriyor

Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB

Paylaş

17 Kasım günü, tek adam yönetimi için bir “kara çarşamba” gibiydi!

17 Kasım çarşambasında siyasetteki, her biri kendi başına yaşansa bile “çok önemli olay” sayılacak başlıca gelişmeleri şöyle özetleyebiliriz:

Dolar başta olmak üzere TL’nin tüm yabancı paralar karşısında zirveden zirveye koşması ve doların 11 TL’ye dayanması,

Faiz tartışmasını Erdoğan’ın, “Faizi savunanlarla birlikte yürüyemem” demeye kadar götürmesi,

“50+1” tartışmasının Bahçeli-Erdoğan, dolasıyla “Cumhur İttifakında çatlak var”a kadar götürülmesi, 

Kılıçdaroğlu-Akşener’in, gün içindeki gelişmeler karşısında bir araya gelerek “Acil seçim, hemen seçim” çağrısıyla “erken seçim” vurgusunu yükseltmesi.

FAİZ’DE ‘NAS’A, ‘SÖZÜN BİTTİĞİ YER’E GELİNDİ!

Çarşamba gününün en sıcak gündemi, TL karşısında doların “Önlenemez yükselişi”nin “zıplama”ya dönüşmesiydi.

Erdoğan konuşmasına başlarken 10.34 TL olan dolar, konuşma bittiğinde 10.58 TL’ye vurmuştu. Gece ise 10.93’ü buldu!

Ancak Merkez Bankası, bir haftadan beri böyle bir noktaya geleceği besbelli olan TL’nin infial uyandıran düşüşünü büyük bir soğukkanlılıkla izledi; izlemeye devam ediyor.

Kasada artık müdahale edecek döviz kalmadığı için mi yoksa dövizin yükselmesini ekonomik politikalarının motive edici etkeni olarak gördüğü için mi!

Yoksa her ikisi birden mi?

Merkez Bankası, faizi 100 baz puan indirerek Erdoğan’ın direktiflerine uygun karar aldı. Açıklama öncesi 10, 57 TL bandına düşen dolar açıklama sonrası 11 bandına yükseldi. Erdoğan’ın faiz konusundaki malum “Ben bu görevde olduğum sürece faizle ve enflasyonla mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Bu konuda nas ortada (Her şey ayan beyan ortada, söylenecek söz yok) olduğu sürece sana bana ne oluyor?” diyerek faizin dinen yasak olduğunu hatırlatıp bu konuda yapacak bir şey olmadığını belirterek ekledi: “Faizi savunmakta ısrar edenlerle, kusura bakmasınlar, bu yolda birlikte yürümeyeceğiz!”

Böylece Erdoğan sadece açıklama yapmadı, işi birkaç gün önce faize değil enflasyonla mücadeleye dikkat çeken Hazine ve Maliye ile MB yönetimini de tehdide kadar vardırdı. Ki, burada yakın hedefin Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan olduğu görülüyor. Gözlemler MB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun da gidecekler sırasında önlerde olduğu doğrultusunda!

Bu konudaki iddialar, Elvan’ın bu cuma gece yarısında görevden alınacağı biçiminde!

TL’nin değersizleşmede kendi rekorunu kırmasının ilk sonuçlarını, muhtemelen siz bu yazıyı okurken benzine, motorine gelen litrede 50 kuruşa varan yeni zamlarda göreceğiz!

‘50+1’ TARTIŞMASI CUMHUR İTTİFAKI İÇİNDE ÇATLAĞA DÖNÜŞTÜ!

10 Kasım günü Erdoğan’la görüşen SP Genel Başkanı Karamollaoğlu’nun, “Erdoğan ona göre her şeyin yolunda olduğunu, tek sıkıntılı konunun cumhurbaşkanlığı seçimi için konulan ‘50+1 barajı’ olduğunu söyledi” demesinden beri siyaset “50+1”i konuşuyor.

Salı günü partisinin grubunda konuşan Bahçeli de 50+1 tartışmasına katıldı. Ama Bahçeli, Cemil Çiçek’in adını vererek eleştirirken asıl hedefe de Erdoğan’ı koyduğunu herkesin anlayabileceği bir biçimde gösterdi; 50+1’e karşı çıkanları suçlamayı; “Bu sistemin demokratik meşruiyet temeli, yüzde 50+1’dir. Yüzde 50+1 oyu eleştirenleri anlayışla karşılamamız, bunu felaket olarak yorumlayan karamsarları makul bulmamız abesle iştigaldir”e kadar yükseltti.

Ancak ertesi gün Erdoğan AKP MYK’sinde yaptığı konuşmada, “Karamollaoğlu’nun söylediği her şey yalandır. Söylediği tek doğru şey ‘50+1’le ilgili olandır” demesinden hemen sonra Bahçeli, “Demek ki söylediklerimi anlamamış, bir de yüzüne karşı söyleyeyim” diyerek, hemen Saray’a çıktı!

Görüşme sonrasında ne ortak ne de ayrı ayrı açıklamalar yapıldı. Ama, tartışmanın “50+1” etrafında süren tartışmayla ilgili olduğu tartışmasızdır. Gerek AKP içinde gerekse MHP içindeki tartışmalarla birleştiğinde 50+1’in Cumhur İttifakı içinde bir krize yol açmış olması, artık Cumhur İttifakının her tür “enfeksiyona” açık hale geldiğini göstermektedir.

MUHALEFETİN ‘ACİL ERKEN SEÇİM’ ÇAĞRISININ KARŞILIĞI VAR MI? 

Gün içinde Erdoğan’ın faizlerle ilgili açıklamaları ve TL’nin kötümser tahminleri bile çok aşan değer kaybı Millet İttifakını da harekete geçirdi. Erdoğan’ın konuşmasından hemen sonra bir araya gelen Kılıçdaroğlu ve Akşener, görüşme sonrasında kameraların karşısına geçtiler.

Erdoğan’ın faiz-enflasyon-döviz kuru politikasını eleştiren Kılıçdaroğlu, “Bir an önce ülkenin seçime gitmesi gerekiyor” diyerek erken seçim çağrısını yineledi.

Akşener, “Acil seçim çağrısına katılıyorum. Artık yolun sonu görülmüştür” diyerek Kılıçdaroğlu’na destek verdi.

Ancak Erdoğan’ın bugüne kadar Millet İttifakından gelen erken seçim çağrılarını umursamadığı gibi şimdi de “TL çok değer kaybediyor” ya da “Ekonomide sorunlar çok ağırlaştı” diye umursaması beklenemez.

Bu durumda da Milet İttifakı partileri için “erken seçim” umudu, Bahçeli’nin “Ben artık oynamıyorum” demesine kalmış görünmektedir.

Çünkü, muhalefet güçlerinin, diğer talepleri gibi, erken seçim çağrıları da halkın çeşitli kesimleri tarafında kendi güçlerini ortaya koyarak mücadele ettikleri bir mecraya çekilmeden tek adam yönetiminin “erken seçim” çağrılarını umursaması beklenir bir şey değildir.

Millet İttifakı bu iktidarı hâlâ ikna ederek “Erken seçim polemiklerine daha kuvvetle vurgu yapma” çizgisini aşarak, bu talebin yığınların talebi olduğunu gösteren bir mücadele hattına yönelmedikçe iktidarı erken seçime razı etmesinin söz konusu olması beklenemezdir. 

Bu yüzden de bugün yapılması gereken, iktidarın kapsamlı açıklamalarla ikna edilmesi değil, emekçi yığınların kendi talepleriyle sahaya inmesi, iktidarı talepleri etrafındaki mücadelesiyle kuşatabilmesidir.

Bu, demokrasi mücadelesinde de ekonomik taleplerle ilgili mücadelede de sözlerin kubbede hoş bir seda olarak kalmamasının ötesine geçerek gerçek olmasının da ilk şartıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa