İktidar ne yapmak istiyor?

Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB

Ortaya çıkan bütün belirtiler iktidarın güç kaybının hızlanmakta olduğunu açık seçik kanıtlıyor. Çarşı, pazar yanıyor. İktidarın temsilcileri halk arasına çıkmaktan korkar hale geldiler. İğneden ipliğe hemen her şeye yapılan zamlar yoksulluğu yaygınlaştırırken, açlık ciddi bir sorun olarak gündeme geliyor. Bu yazı yazılırken dolar 10.45 TL civarındaydı. TL’nin dolar karşısındaki her düşüşü vatandaş için pratik olarak zamlar ve yaşamın biraz daha zorlaşması anlamına geliyor. Yapılan kamuoyu araştırmaları iktidarın toplumsal tabanının her geçen gün biraz daha eridiğini ortaya koyuyor. Kan kaybının önlenememesi bir yana çoklu organ yetmezliği yaşanıyor.

Tek adam yönetiminin bütün bunlara bulabildiği bir çare yok. Bulmaya çalıştıkları “çareler” ise doğrudan politika alanında ve bunlar var olan iç gerilimleri ve çelişkileri daha da keskinleştirecek, derinleştirecek özelliklere sahip. Son dönemde iktidar ve onun işaretiyle yandaşları tarafından ortaya atılan tartışmalar ise CHP’nin kapatılması, 50+1’in kaldırılması gibi konular. Birbiriyle bağlantısızmış gibi görünen bu konular aslında derin bir iç bağa sahip. CHP gibi bir partinin kapatılması tartışmaları tüm halka muhalefet üzerinden verilen bir göz dağı ve açıkça bir sindirme operasyonu. 50+1 tartışması ise iktidarda kalma hesaplarına göre gitmemenin bir çaresi olarak gündeme getiriliyor. Muhalefetin tehditle bu tür bir çözüme razı edilebileceği hesaplanıyor. Ama bu tartışma sadece muhalefetle iktidar arasında değil, Cumhur İttifakı içinde de gerilime neden oluyor. Tüm bunların üzerinden iktidar geriye çekilme değil, gerilimi tırmandırma ve tehditle boyun eğdirme atağına yönelmiş durumda.

Muhalefetteki burjuva partilerinin bütün ataklara etkili yanıtlar vermesi beklenirken onlar olağan, bilinen çizgilerinde devam ediyorlar. Arada “bürokratlara, memurlara kişisel sorumluluklarını” hatırlatan, kulağa hoş gelen çıkışlar da yapıyorlar. Bürokrata, memurlara bunlar söylenirken halka da sakin sakin bekleyin tavsiyelerinde bulunuyorlar, ileriye dönük vaatler veriyorlar. Halkı ısrarla politika dışında tutma, onlar için politikayı önlerine bir sandık koyulduğunda oy kullanma etkinliğinden ibaret olarak görme tutumu devam ediyor. Öyle ki, muhalefet, halkın kendisini desteklemek üzere hareketlenmesinden bile tedirgin oluyor! Korku şu; halk bir hareketlenmeye başlarsa nerede duracağı belli olmaz! Kendi gölgesinden bile korkan bir muhalefet!

Bütün bunlar ne beklenmedik gelişmeler ne de büyük bir sürpriz. Ülkenin içinde bulunduğu sorunlar yumağı her türlü düzen savunucusu için göz korkutucu bir tabloyu ortaya koyuyor. İçinden çıkılamaz ekonomik sorunlar, onların yol açtığı derin sosyal problemler, uluslararası politika da ortaya çıkan kuşatılmışlık ve çaresizlik, halkın her geçen gün büyüyen hoşnutsuzluğu, içten içe kaynayan bir kazanı andıran ve derinden gelen bir homurtu. Her bir sorunun çözümü halkın lehine alınması gereken köklü tedbirleri ve atılması zorunlu radikal adımları gerektiriyor. Ama muhalefetin yönü halka değil, büyük sermaye çevrelerine dönük. Burada ‘Onlardan başka ne beklenebilir ki’ eleştirisi ilkesel olarak doğru, ama güncel politik güç ilişkileri dikkate alındığında yerine oturmayan bir eleştiri olur. Çünkü muhalefet kitleler üzerinde etkili ve kitleleri sarsıp, uyandırmak için eleştirilmesi gerekiyor.

Bunlar elbette yapılması gerekenlerin yapılması için çaba gösterildiği koşullarda etkili ve içten eleştiriler olacaktır. Bu konuda emek, demokrasi ve barış güçlerine büyük sorumluluklar düşüyor. İşçi ve emekçi halkın, ezilen Kürt kitlelerinin önüne halkın acil ve temel talepleri üzerinde birleşmiş bir mücadele merkezinin çıkarılması zorunluluğu giderek daha fazla ihtiyaç haline geliyor. Bugün halka güven verecek, onu etrafında birleştirebilecek ve mücadeleye sevk edebilecek bir mücadele merkezine ihtiyaç var ve bu güçler bu görevi üslenmezlerse halk yığınlarının yeni aldanışlara sürüklenmesi önlenemeyecektir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et