20 Kasım 2021 23:10

Günlük hayatla ve kendimizle ‘helalleşme’

Kemal Kılıçdaroğlu

Kemal Kılıçdaroğlu | Fotoğraf: Murat Küçük /DHA

PAZAR
Paylaş

Bütün haftaya Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” çağrısı damga vurdu.

Helalleşme kelimesi, bu metin nezdinde, yüzleşme, öz eleştiri, hesaplaşma ve neticesinde toplumsal uzlaşıyla beyaz bir sayfa açabilmeyi de kapsıyor.

Bu zamana kadarki devlet aklı faturalarını görerek tekrarını engellemeyi öneriyor.

Bu metinle birlikte helalleşme, TDK sözlüğündeki “Birbirine olan hakkını bağışlama”nın çok ötesine geçiyor anlam olarak.

Paslı çiviler gibiyiz uzun zamandır.

Yankı odalarımızdan fırlayınca gördüklerimize öfkeleniyor, saplanıp enfekte edecek yer arıyoruz.

Şerhsiz üzülemiyor, çetelesiz konuşamıyor, bin vurup bir özrü esirgiyoruz birbirimizden.

Haksızız diyemiyorum.

Biz açız, özgür değiliz, baskı altındayız, bizi her şey sinirlendirir.

Bu sinirli hal ile kimse kimseye empati yapabilecek durumda değil.

İktidarın yeni adayından gelince bu devlet aklına işaret eden helalleşme hepimiz için umut verici ama ya biz kiminle nasıl helalleşeceğiz günlük hayatta?

Mesela, 20 yıldır meslektaşları sorgulanır, yargılanır, tutuklanırken ağzını açmayıp, yalan olduğunu bile bile haberini yazıp ya da doğru bildiğini yazmayıp, sipariş edilen soruyu ekranda sorup değirmenini döndüren gazeteciler, yeni bir dönemde yine ekranda olacaklar mı? 

Kimisi azmettirdi, kimisi kin ve nefret saçtı, kimi ayrımcılık yaptı, hesaplaşılabilecek mi? 

Yoksa her dönemin insanı olmak mı kazandıracak yine?

Mesela, Barış Akademisyenleri ve KHK ile akademiden uzaklaştırılanlar bunca bedel ödemişken, okula sokulmamış, yurt dışına çıkarılmamış, yeri gelip marangozluk yapmış, yeri gelmiş kitap satmış ve onurun bedelini kuruş kuruş ödemişken, mahkeme salonlarında dimdik durup sözlerini tekrarlamışken bildirilerden imzasını çekenler, onlar için bir imza bile vermeyenler, susup boyun eğenler hâlâ “aydın” insan diye ortada gezerken biz nasıl helalleşeceğiz?

Gezi davası ha bire yeniden açılırken, yıllardır müebbet tehdidine rağmen hâlâ Gezi’ye sahip çıkanlar varken, Kavala bunca senedir hapisteyken o davada müşteki sıfatıyla ismi olanlarla biz nasıl helalleşeceğiz?

Değil bu iktidarın maşası olmak, susmak zorunda kalmamak için bile tüm mesleki kariyerini kenara atıp pandemide kirasını ödeyemeyecek hale gelen, tozunu koklamadan yaşayamam derken kendine sahne bulamayan tiyatrocular, müzisyenler bu kadar bedel ödemişken hatta çoğu mahkeme salonlarında yargılanmış, darbedilmiş, tehditlere boyun eğmemişken Saraylarda ağırlanan, bu iktidarın satın alınmış basınına manşetler veren, alkışını bol tutan, dünyalığını yapanlarla biz nasıl helalleşeceğiz?

Şimdi eleştirmeye başladılar diye unutacak mıyız tuttukları safı? Gidilecek mi konserlerine?

AKM’de oyunlarını oynamaya, her kanalda dizilerde rol almaya devam edecekler mi? İzleyecek miyiz?

Ölüm orucunda avukat öldü bu ülkede, adalet sarayında darbedildi avukatlar, aralarında fiziksel sakatlık yaşayanlar var, Selçuk Kozağaçlı hâlâ içeride.

Savunma hakkı ihlal edildi senelerce. Bunda parmağı olanlar hâlâ hukukçu diye çıkıp konuşabilecek mi? Baroların bölünmesine oy verenler, o baroya kendini kayıt ettirenler, birilerinin yakını diye davaya girmeden kazanacağı garanti edilenler hâlâ vekalet alabilecek mi insanlardan avukat olarak?

Bildik isimleri de geçelim. Sosyal medyada yazdıkları yüzünden soruşturma açılan çalışanın karşısına geçip “Ben de senin gibi düşünüyorum ama şirketi korumak zorundayım” diye işten çıkaran patron ya da müdürle nasıl hesaplaşacak o işsiz kalan?

Birileri bu iktidarın ekmeğinde bir tek buğday tanesi bile olmamak için hiçbir kurumun işini yapmamış, para kaybetse de onura sırtını yaslamışken “Biz profesyonel yaklaşıyoruz.” diye iktidara reklam filmleri çeken, kampanyalar yazanlar aldı büyüdü iyice sektörde, öyle devam mı yani bundan sonra da işleri bu büyük(!) ajanslara vermeye? 

Bir yandan iktidarı eleştirip bir yandan emlak fiyatları fırladı, üç katına veririm diye kiracısını dava edip kış günü evden çıkaran ev sahiplerinin bu çıkarcılığıyla helalleşelim mi?

Hadi kendimden örnek vereyim, bu gazeteye yazdım diye, o kanala çıktım diye, gözaltına alındım diye benimle sözleşmesini feshederken bir yandan haklısın tesellisi vermeye çalışıp elinden bir şey gelmediğini beyan edenle ben nasıl helalleşeceğim?

KHK’liye kredi vermeyen o bankacı, bir muhalif partiye oy basarken kendiyle helalleşiyor mu?

Dik durmaya çalışan herkes ödediği bedeli en iyi kendi biliyor. 

İçimizdeki öfke bundan, ayranı dökülmeyenle derdimiz oldu haliyle.

Bizim helalleşme, yargı yoluyla bir hesaplaşmayı içermiyor, devlet aklıyla açıklanamıyor ama öz eleştiri ve yüzleşmeyi kapsıyor.

Herkes şapkasını önüne koyup eyvallah ettiklerinin öz eleştirisini versin.

Herkes yüzleşsin hayatta kalma çabasındaki riyakarlıklarıyla.

Toplumsal ahlak yara aldıysa yerine yeniden sağlam bir etik duvar örmek zorundayız.

Birbirimize omuz vermediğimiz, bedel ödeyeni yalnız bıraktığımız her adım, her an için kendimizle de bir helalleşme derdine düşelim.

Sadece bu hafta bile iki fırsat var önümüzde.

Kahkahamıza karıştılar, “İşsizlik rakamları kadınlar iş aradığı için artıyor” dediler, öldürülen kadınlar için “tolere edilebilir bir sayı” dediler, yirmi senede hayatlarımızı, rengimizi, özgürlüğümüzü çaldılar.

Kadın hareketi senelerdir bedel ödüyor, işi gücü bırakıp karakollara, adliyelere koşuyor bu kadınlar, alanlarda darbediliyor, yerlerde sürükleniyor, yargılanıyorlar. Yine de bırakmıyorlar.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde sokağa çıkmayıp sonra yeni bir cinayet ardından “Lanet olsun” yazacak olanlar helalleşebilecek mi kendiyle?

Hemen ertesi gün, 26 Kasım’da Gezi davası var.

Kavala, Çarşı, Gezi tek davada birleşti.

Hani “Hayatlarımızın en unutulmaz günleriydi” hani “Umut elle tutulur bir şey gibiydi” hani herkesin sosyal medya hesaplarında çapulcu yazardı bildiniz mi?

Birileri fazlasıyla bedel ödedi, ödüyor.

Üzerinde Ali İsmail’in fotoğrafı olan tişörtleri giyerken hatırlayın kendinizi, hani Berkin’in gözleri hep aklınızdaydı? Hani siz aslında Gezi’de hep önlerdeydiniz?

Davası da Gezi’ye dahil.

Sahip çıktınız mı davanıza?

25 Kasım’da 19.30’da Taksim Tünel’de, 26 Kasım’da saat 09.30’da Çağlayan’da…

Kendimizle de helalleşebilmek için, yeni bir döneme sağlam bir etik duvar inşa ederek girebilmek için...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa