Şu hakemler olmasa!..

Yenilen takım başkanının maçtan sonra basına açıklama yapması adet haline geldi. Son derbinin ardından bu kez Burak Elmas sahnedeydi. Artık neredeyse ezberlenen şeyleri söyledi. Maçı Galatasaray kazansaydı benzer açıklamaları hiç kuşkusuz Ali Koç’tan duyacaktık…

Yenildikleri zaman futbol katledilmiş oluyor, futbolun kara gecesi oluyor, futbolun utanç gecesi oluyor, oluyor da oluyor…

Ortak iddiaları şu: Hakemler, sistemden beslenen birtakım kişilerin organize ettiği kirli bir tezgahın içinde şampiyon olmalarını engellemek üzere görevlendirilmişler!.. Kabak tadı verse de bu tuhaf iddiayı dillendirmekten bıkmıyorlar. Bu laflara kendi taraftarlarından başka inanan kimse yok. Zaten amaç da taraftarların gazını alıp yenilginin yol açtığı moral bozukluğunu gidermek ya da en azından hafifletmek. Hakemlerin yanı sıra federasyona yönelik gözdağı içeren birkaç cümle, taraftarların gönlünü almaya yetiyor!..

Görünüşte her şeyi biliyorlar, tezgahı ayrıntılarına varana kadar çözmüşler ama nedense hiç isim vermiyorlar. İma ve göndermelerden ötesine bir türlü geçemiyorlar.

Tabii her hafta başka bir takımın başkanı ya da yöneticisi benzer argümanlarla isyan ettiği için tezgahın kime karşı kurulduğu anlaşılamıyor…

Sürekli olarak sistemden yakınıyorlar ve yeni bir sistemin artık zorunluluk haline geldiğinden söz ediyorlar. Aslında sistem değişikliği falan istedikleri yok, sadece isimlerin değişmesini istiyorlar. Ortaya, alternatif sistem önerisi koymamalarından anlaşılıyor bu. Ayrıca; ruhunu anlamadıkları bir oyuna katkı sunabilmeleri yani yeni bir sistem yerleştirmeleri zaten imkansız. Hep kazanan, en çok kazanan olmak dışında hedef belirlemeyenler oyuna nasıl bir katkı verebilir ki?

Adalet ve eşitlik kavramlarını ağızlarından eksik etmiyorlar ama bunu da sadece kendi açılarından talep ettikleri çok açık. Çünkü lehlerine olan hatalar hakkında kesinlikle konuşmuyorlar. İşlerine yarayan hatayı “insani” kategorisinde değerlendirirken, aleyhlerine olan hataları ise bir tezgahın ürünü olarak gündeme taşıyorlar. Oysaki adaletli tutum, tüm hatalar karşısında tutarlı tepki gerektirir.

Onlara göre, kazandıkları maçlarda adalet vardır, kaybettikleri maçlarda ise kesinlikle hakları yenmiştir.

Milyarca lira borcu olan kulüplerin başkan ya da yöneticilerinin eşitsizlikten yakınıp eşitlik talep etmesi ise tuhaflıktan da öte, gülünç. İnsan utanır…

Futbol temaslı bir oyun, dolayısıyla hakem yorumlarının bu oyunda payı büyük. Buna karşılık hakemler, baskı altında kalma, atmosferden etkilenme, vb. pek çok nedenden ötürü bazı pozisyonları yanlış yorumlayabilir. Bu da son derece doğal karşılanması gereken bir durum. Televizyon programlarında ahkam kesen çok bilmişlerin(!), pek çok açıdan defalarca izledikleri halde ortak karara varamadıkları pozisyonlarla ilgili olarak sahadaki hakemlerin anında karar vermek zorunda oldukları asla unutulmamalı…

Oyunda üstünlük kurmuşken ve üstelik de rakibin 10 kişi kalmışken maçı berabere bitirmeyi bile becereme, sonra da hakemleri yenilginin baş sorumlusu ilan et…

Amatör maçlarda bile kolay kolay rastlanmayacak kadar acemice yenen gollerin sebebi de hakemler mi?

Oyuncular, daha oyunun en temel ilkesini yani doğru yerde durmayı ve gelişen duruma göre doğru pozisyon almayı bilmezken hakemlere sallamak çaresizlik değil de, ne?

Oyun alanını terk etmeyen topa müdahale eden ve karşılığında doğal olarak sarı kart gören teknik direktörlerini, “Hakemler, teknik direktörümüze takıntılı, onu sahadan atmak için fırsat kolluyorlar” ifadesiyle savunanlar, sistemin çürüdüğünden ve yeni bir sistem gerektiğinden söz ediyorlar!..

Nasıl bir sistem istedikleri açık değil mi?