24 Kasım 2021 23:34

Tehlikeli deney

Dolar

Fotoğraf: Blogging Guide/Unsplash

Paylaş

Ülke tarihinin en ağır ve en uzun süreli ekonomik kriziyle karşı karşıya olan Türkiye’de başta ücretli emekçiler olmak üzere, geniş halk kesimleri açısından son derece zorlu bir dönem yaşanıyor. 2018’in ikinci yarısında başlayıp sonrasında dalgalı bir seyir izleyen ekonomik kriz süreci, son birkaç ayda yaşanan olağanüstü gelişmeler nedeniyle ülkenin ve halkın ekonomisini adeta çöküşün eşiğine getirdi.

Erdoğan, tıpkı 2018’de olduğu gibi, Türk lirasının aşırı değer kaybettiği bugünlerde her başı sıkıştığında başvurduğu ‘ekonomik kurtuluş savaşı’ söylemine bir kez daha sıkı sıkıya sarıldı. Son üç yılda üç büyük döviz kuru atağı yaşandı. Erdoğan bu ifadeyi 2018’de ilk kez kullandığı ekim 2018’de 5.78 lira olan dolar kuru, ikinci kez söylediği ekim 2020’de 8.30 lira; üçüncüsünde ise 13.50 liraya kadar yükseldi.

‘Ekonomik kurtuluş savaşı’ söylemi 2018’de işe yaramış ve ülkenin dört bir yanında döviz bozdurma kampanyaları yapılmıştı. Bütün suç dış güçlerin üzerine atılmış, iktidar en azından kendi seçmenlerini buna inandırabilmişti. Ancak bugün içinde bulunduğumuz koşullar 2018 sonbaharında yaşananlardan çok daha ağır ve işin kötüsü en zor kısmı daha yeni başlıyor.

Tek adam rejiminin bir süredir ekonomide ‘Yeni bir şey denemek’ adına yapmaya çalıştığı tehlikeli deney, iktidarın 84 milyonu adeta ekonominin kobayları olarak gördüğünü gösteriyor. Gerçekleşmesi ya da başarılı olması ihtimali bulunmayan bu deneyden halkın yararına bir sonuç çıkması mümkün değil. Ülke ekonomisi ekonomi yönetiminin sadece bilim ve akıl dışı kararlarından değil, Erdoğan’ın içi boş, hamaset dolu konuşmalarından da olumsuz etkileniyor. Öyle ki, Erdoğan konuşurken yukarıya doğru hareketlenen döviz kurları, susunca sakinleşiyor.

Uzun süredir ‘pamuk ipliğine’ bağlı olan Türkiye ekonomisinde ip inceldiği yerden koptu ve ekonomi freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor. Uzun süredir enflasyon-faiz-döviz kıskacına sıkışmış olan Türkiye ekonomisi Venezuela ve Arjantin’in ardından en riskli ülkeler sıralamasında üçüncü sıraya yerleşti.

Türkiye ekonomisinin istikrarlı şekilde artan yüksek dış borç seviyesi ve yabancı sermaye girişlerine (sıcak para) olan tam bağımlılığı, talimatla düşürülen faizler sonrasında döviz kuru ataklarının sıklaşarak devam edeceğini gösteriyor. İktidarın uygulamaya çalıştığı ve başarılı olması mümkün olmayan tehlikeli deney nedeniyle ülkenin tüm varlıkları ve iş gücü ucuzlayıp değersizleşirken ülke ekonomisi tek adam rejimi eliyle tarihi bir çöküşe sürükleniyor.

Üretimde ve tüketimde dışa bağımlılığın giderek arttığı koşullarda döviz kurlarında yaşanan ani yükselişler kitlesel işsizlik ve yoksullaşmanın yanı sıra, aylık ve yıllık enflasyon oranları üzerinde ciddi baskılar oluşturacak. Döviz kurundaki artış ve oynaklığın da etkisiyle üretici fiyatlarında görülen yüksek oranlı artışların tüketici fiyatlarına yansıması yıl sonunda ve 2022’de belirlenen hedeflerin çok üzerinde bir enflasyona neden olacak.

Emekçi ailelerin içine düştüğü borç batağının daha da büyümesi, başta asgari ücretliler ve güvencesiz çalışan milyonlarca emekçi olmak üzere, milyonların bir süredir yaşadığı ekonomik ve psikolojik çöküşün önüne geçilmesi için, toplumun örgütlü kesimlerinin zamlara ve pahalılığa karşı ortak talepler etrafında birleşerek alanlara çıkması sesini yükseltmesi gerekiyor.

Ülkenin ekonomisi ve geleceği açısından gerçek anlamda bir kurtuluş savaşından bahsedilecekse, bunun tek adam rejimine karşı, iktidarın ve sermaye sınıfının saldırılarına karşı bir sınıf savaşı olarak yürütülmesi daha doğru olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa