‘Taklacı güvercinler’ meselesi
Kirvem,
Adıyla sanıyla ünlü şu “yalan dünya”da; el alemin neredeyse tümü takım taklavat halinde sanki yapacak herhangi bir işleri güçleri yokmuşçasına; her fırsatta yüce milletimizin, ulusumuzun, eh tabii ki aynı zamanda da bilumum vatandaşlarımızın başına çorap örmek için didinip duruyorlar ne hikmetse!
Aslında milletçe kimselerin mırnavlarına durduk yere “pışt!” ya da kuçukuçularına “hoşt!”, merkeplerine “çüşş!” demeyi aklımızın ucundan dahi geçirmediğimiz gibi, ayrıca tıpkı Yunus misali, “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü” sözünü tam anlamıyla “rehber“ edinip, bu yolda, bu uğurda elimizden gelen her türlü gayreti insanlık adına esirgemediğimiz halde, yine de başımıza gelen, canımızı sıkan tatsız tuzsuz, dahili harici meselelerimizden bir an önce kurtulup, keza bağı, bağbanı bol şu güzelim yurdumuzda işlerimizi istediğimiz ölçüde rayına koyamıyorsak, bunun, bu gidişatın nedeni veya sorumluları acaba kim veya kimler?
Ülkemizin payitahtında şu ya da bu zaman dilimi içinde taht kurmuş dirayetli zevatın neredeyse hepsi, ellerine geçirdikleri şu veya bu baptaki yetkileri amiyane deyimiyle tepe tepe kullanıp, nimetlerinden bol kepçeyle nasiplenirken, diğer yandan memleket sathında işler sarpa sarıp, ortalık harman yerine dönüştüğünde, bunun ceremesini dürüstçe üstlenmek yerine, tam aksine tıpkı tereyağından kıl çekercesine yaptıkları yanlış hesapların, sallapati işlerin sorumluluğunu ona, buna, berikinin sırtına yüklemek için ustaca manevralara soyundular, soyunuyorlar…
Nitekim bir müddeten beri dünyanın başına bir nevi derebeyi kesilen, adı Kovid, yaka numarası 19 olan bu püsküllü beladan kurtulmak için gece gündüz demeden vardiyalar halinde çalışan ilim, bilim adamlarının buldukları “turfanda” aşılar sayesinde şimdilik akıntıya karşı kürek çekmeyi inatla sürdüren devletlerin yanı sıra, keza bizler de, bu “davetsiz misafir” kimlikli pandeminin faturasını ister istemez öderken, diğer taraftan da son zamanlarda har vurup harman savurup, hesapsız kitapsız işlere kalkışıp, dolayısıyla ülkemizin, hazinemizin zaten dibi delik olan bütçesinin neredeyse kökünü kurutup, ardından da, bu beceriksizliğimizin nedenini de aklımız sıra sadece pandemi efendinin boynuna dolayıp, böylece sözüm ona günahlarımızdan kurtulmaya çalıştık ama her zamanki gibi, evdeki hesaplarımız ne yazık ki bit pazarlarına bile uymadı…
Vee… Tam da şu günlerde gele gele, döne döne, nihayetinde tıpkı tarihi şehrimiz Mardin’in ünlü taklacı güvercinleri misali; el kapılarında perende üstüne perendeler atıp, böylece süzgeçe dönüşmüş hazinemizi el alemin yeşil dolarlarıyla donatmak için elimizdeki pahalı çantalarla kapı kapı dolaşıp dururken, bunu da, “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” altında pazarlarken, acaba üzerine tir tir titrediğimiz, yere göğe sığdıramadığımız “milli hassasiyetler”imizi, belki de farkında olmadan yer ile yeksan mı ettik, bunu, kendi payıma bilemiyorum Kirvem!
Evrensel'i Takip Et