02 Aralık 2021 04:50

Emekçi güç birliği olmaksızın kazanılamaz

Adana'da geçinemiyoruz diyenler eylemde

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Güç birlikleri, sınıf mücadelelerinin kaçınılmazlıklarındandır. Sermaye şarlatanları sınıflı toplum gerçekliğini örterek sınıf mücadelesi ve savaşlarını milleti bölmeye çalışanların icadı göstermelerine rağmen, üretim tarzları ve ilişkileriyle bağlı olarak toplumların bölünmelere ve sınıf çatışmalarına mahkum olduğunu bilir ve buna uygun davranırlar. İstemedikleriyse sömürülen sınıf ve ezilen toplumsal kesimlerin kendi durumlarının farkına vararak bu durumu değiştirme mücadelesine kalkışmalarıdır. Burjuva devlet iktidarı tüm kurumlarıyla ve kapitalist sömürüden (emekgücünün sömürülmesi) beslenen tüm kâr-rant-faiz asalakları, toplumsal-sınıfsal bölünmüşlük ve farklı çıkarlarla bağlı çelişki ve çatışmaların üstünü örterek, günümüzdeki türden açık ve çarpıcı ekonomik-sosyal ve politik saldırılar aracıyla görünürlük kazanan sistemi kurtarmaya çalışırlar. Osmanlı özenticiliğinin ürünü “Külliye”nin merdivenlerine yüz sürenler dahil sermayenin bilinçli temsilcileriyle uşaklarının; militer ve sivil savaş kurmaylarının hem yoğunlaşan saldırı ve baskılarının hem de yeni unsurlarla beslemeye çalıştıkları kara propaganda ve yalanlarının bağlandığı varlık kaynağıdır bu.

Güvence saydıkları olgusal gerçekliklerden ve denebilir ki başta gelen ilk ikisinden biri de toplumsal bölünmenin kendisidir. Kapitalist rekabet ve iş bölümü zemininde gerçekleşen bölünmelere ulusal, bölgesel, dinsel ve mezhepsel çok çeşitli ve çok yanlı başkaca bölünmüşlük etkenleri eklenmiştir. Kapitalistleri birbirinin kurdu haline getiren ve en güçlü sermaye şirketlerinin, tekellerle tröstlerin kendilerinden zayıf olanları piyasadan silmeye sürükleyen, tekel dışı olanlar üzerinde baskı oluşturan ve küçük üretici ve işletmelerin iflasına yol alan kapitalist gelişmenin tarihsel eğilimi onların ne yapılırsa yapılsın ortadan kaldıramayacakları gerçeklikleri arasındadır. Bu çelişki birçok kapitalistin başını vermesine yol açmıştır ve yasa işlemeyle devam ediyor. Tümü emek gücü sömürüsünden pay almalarına rağmen birbirleriyle de paylaşım nedenli kavga halinde olurlar.

Onları birleştiren ise proletarya ve emekçilerin sömürü koşullarında tutulması “gerekliliği”dir! İşçi sınıfının değiştirici sınıfsal büyük gücünün farkına varmasını önlemek, kent-kır emekçilerinin ileri proletarya ile birleşerek sermaye diktatörlüğünün karışsına dikilmesine meydan vermemek; bu yönlü gelişmeyi daha başından “boşa çıkarmak” başlıca amaçlarıdır. Sömürüye dayanan varlıklarıyla birlikte sınıfsal egemenliklerini de ancak böyle sürdürebilirler. Bunun için emekçilerin bölünmüşlüğü egemen sömürücü sınıfın yararınadır. Burjuvazi, işçi sınıfının kendi talepleriyle tarih sahnesine çıkmasına tanık olmasıyla birlikte işçi ve emekçilerin bölünmüşlük durumundan güç almanın dersini edinmiştir. Avrupa işçi devrimleri ve Komün bir yana, 1870’lerden başlayarak 20.yüzyıl başında belirgin biçimde egemen hale gelen kapitalist emperyalizm koşullarında ortaya çıkan büyük Ekim Devrimi ve sosyalist inşa ile girilen tarihsel seyir, ona, ne pahasına olursa olsun, proletaryanın sınıfsal bilinçle birleşmesine meydan vermeme dersi verdi. Hile, entrika, yalan, baskı, bölücü etkinlikler, ulusal-dinsel farklılıkları istismar, satın alma dahil her yol ve araçla bunu sağlamaya çalıştı.

Kapitalist asalaklar sürüsünün, geçim kaynaklarının emek gücü sömürüsüne bağlı olduğunu bilerek sürekli tetikte olmaları, en düşük düzeyli emekçi mücadelesine karşı dahi, daha başından önü kesme politikası izlemeleri, baskı ve yasak zincirini sürekli tahkim etmeleri, ne yaptıklarını bilememeleri, ekonomi yasalarına yabancı olmaları vs. gibi nedenlerle değil, sınıflı toplum gerçekliğinin gereklerini bilmeleriyle ilişkindir. Mali sermaye ve tekellerin çıkar bekçiliğini yapanlarla burjuva parti fraksiyonlarının halk kitlelerini “siyaset dışı tuttukları” söylemi gerçeklikten uzaktır. Kitleleri burjuva ideolojik etki altında tutarak kendi burjuva siyasetleri yönünde kullanmaya ve yedeklemeye; tüm olanaklarıyla kent-kır proleterlerinin, sömürülüp ezilen toplumsal tabakaların kendi gerçek durumlarının bilgisiyle hareket etmelerini önlemeye çalışırlar. Bilirler ki, aynı çalışma koşullarında olmalarına, patronlarca sömürülmelerine, mali sermaye ve tekeller başta olmak üzere kapitalist burjuva sınıf tarafından ezilmelerine rağmen, işçi ve emekçiler de bölünmüş durumdadırlar. Onlara güç veren bu bölünmüşlük ne denli devam ederse, egemen sınıf konumunu ve sömürü olanaklarını o denli kolay edinir ve sürdürürler.  Ulusal, dinsel, mezhepsel, bölgesel farklılıklar bunun için istismar edilir. Bu istismar, halkların bağrında sömürü ve zulme karşı mücadele eğilimlerinin ve bununla uyumluluk gösteren düşüncelerin gelişmesi ve güç bulmasıyla birlikte artar.

Şimdi bir kez daha, ve henüz küçük ve lokal düzeyde protestolar halinde olmakla birlikte, yaşam ve çalışma koşullarının arayışa sürüklediği ve iktidarın politikalarından usanmış kesimlerde görülen itiraz, tepkilerin “artık yetti!” denerek dışa vurulması karşısında sopa ve silahla birlikte yalan ve aldatı frekans yükseltmektedir! Halk kitleleri içinde “geçinemiyoruz, iş, aş ve özgürlük istiyoruz; baskılar son bulsun, zamlar durdurulsun ve yapılanlar geri alınsın, asgari ücret vergi dışı olarak yükseltilsin vb, vs” talepleriyle yaşanan hareketlenmeye karşı baskı ve yasaklar eşliğindeki sürdürülen aldatı kampanyası, sadece tepkinin kitlesel protestolar halinde ortaya çıkarmasını önlemek için değil, işçi—emekçi birliği için sürdürülen devrimci sosyalist politika ve çalışmayı da önlemeye yöneliktir. Henüz birleşik olmaktan uzak olmasına rağmen tepkilerin sokağa taşması, grev ve direnişleri gündeme getirmesinden korkulmakta; terör haberciliği ve şovenist faşist demagoji eşliğinde saldırılar yoğunlaştırılırken, büyüme, yatırım, istihdam vaatleriyle ve çeşitli diğer “tavizler”le yolundan alıkonulmaya çalışılmaktadır.  

İşçi ve emekçilerin ileri kesimlerinin buna karşı başlıca “silahı” kendi güç birlikleridir. Örgütlü sosyalist, devrimci güçler, bu güç birliğinin geliştirilip ilerletilmesi için, sömürülen ve baskı altında tutulanların örgütlü-örgütsüz en geniş kesimlerinin “bir üçüncü seçenek” etrafında birleştirilmesini, sınıf mücadelesinin güncel en önemli gereksinmelerinden biri olarak görmektedirler. Buna yönelik pratik çaba devam ediyor. Kapitalizmin bölüp parçaladığı, farklı sınıflar ve çıkar grupları halinde değişime uğrattığı toplumumuzda, baskı ve eşitsizliğin tüm türlerine karşıtlık bu seçenek etrafında bir araya gelme çabasının temel düsturudur. Kürt ulusal partisinin işçi ve emekçilerin hak ve taleplerine mesafeli duruşunun da, ezilen ulusun tam hak eşitliği mücadelesine mesafeli duruşun da günümüze dek bu güçbirliği politikalarına yarar sağlamadığı, siyasal pratiğin sonuçları arasındadır. Bu tutumun devrimci tarzda aşılması ihtiyacı artmıştır. Tüm ileri işçi emekçi kesimleriyle birlikte devrimci, sosyalist parti, örgüt, dernek vb. kuruluşlarda bir araya gelen kolektif mücadele güçleri bunu gerçekleştirme sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa