4 Aralık 2021

"Dış güçler", MGK bildirisi ve Salvador Allende

Türk lirasının yabancı para birimleri karşısında çok ciddi oranda değer kaybettiği ‘Kara Salı’nın artçı sarsıntıları devam ediyor. Erdoğan’ın ısrarlı faiz indirimi uygulaması ülkedeki ekonomik krizi derinleştirirken, artık yalnızca açlık kavramı ile ifade edilmekte olan bir yoksullaşmayı değil, yeni bir siyasal krizi de beraberinde getirdi. Sürecin öngörülemez bir hal aldığı ortamda, Milli Güvenlik Kurulunun 25 Kasım 2021 tarihli toplantısının sonuç bildirisi krizin nasıl yönetilmek istendiği konusunda ipuçları içermekteydi. Erdoğan’ın Merkez Bankası üzerindeki baskısı ortadayken, iktidarın ekonomi politikasının(!?) MGK üzerinden bir milli güvenlik sorunu haline getirilmesi rejimin otoriter yöneliminde çıtayı daha da yükseltti.

Bildirinin öne çıkan iki boyutu ekonomi politikalarına yönelik olarak Erdoğan tarafından dillendirilen ‘tehdit’ tanımının MGK tarafından tescil edilmesi ve konunun MGK görev alanı içinde tanımlanması oldu. Aslında Erdoğan rejiminin dönemsel ihtiyaçlarına göre tehdit tanımları icat etmesi yeni bir uygulama değil. Özellikle ekonomik krizin “Dış güçlere ve dünyaya meydan okuma cesareti gösteren bir lidere karşı komplo” olarak işlenmesine Kara Salı sonrasında hızla ve propaganda aygıtının tüm mecralarından kapsamlı bir biçimde başlanmıştı. Yeni olan, MGK’nin da algı yönetimine dahil edilmesi.

Erdoğan rejimi propaganda aygıtınca geçtiğimiz hafta boyunca sürdürülen bu yapay gündem,  sahici bir emperyalist tehdit altında Salvador Allende liderliğindeki Şili’de verilen yaratıcı ve dirençli bir yanıtı akla getirdi.

1970 yılında Şili’de Unidad Popular - Halk Cephesi (UP) adayı olarak seçime giren Allende oyların yüzde 36.3’ünü alarak başkan seçilmiş, ancak UP parlamentoda çoğunluğu elde edememişti. Sosyalist iktidarın kararlarının pek çoğunun Ulusal Meclis tarafından onaylanması gerekmekteydi. Buna ek olarak ordu sistem içinde ciddi bir güç sahibiydi. Bu kurumsal ve tarihsel kırılganlıklar yanında yüksek dış borç, ithal girdilere olan bağımlılık, tarım kesiminin zayıflığı ve muhafazakar orta sınıfın talepleri Allende yönetimini zorlamaktaydı. Anayasal sınırlar içinde faaliyet göstermeye özel bir önem veren sosyalist Allende yönetiminin görev yapabildiği üç yıl boyunca emekçilerin, özellikle mavi-yakalı işçilerin gelirleri artırıldı. Yerel sağlık konseyleri işlevlendirilerek sağlık hizmetlerinin halka erişiminde köklü reformlar yapıldı. Önceden başlatılmış toprak reformu genişletilerek sürdürüldü. En önemli gelir kaynaklarından olan bakır madenleri devletleştirilirken, tekellerin ekonomi içindeki gücü sınırlandırıldı.

Latin Amerika’da 1970’te kişi başına düşen gelir sıralamasında Şili, Venezuela ve Arjantin’den sonra üçüncü sıradaydı ve halkın yüzde 86’sı okur-yazardı. Bu dönemde 6-15 yaş arası nüfusa düzenli olarak bedelsiz süt dağıtıldı, vergiler sabit tutuldu, işsizlik yüzde 8’den 4’e düştü, sonrasında tüketici talebindeki yükselme endüstriyel büyümeyi beraberinde getirdi.

Küba’dan sonra yeni bir sosyalist başarı öyküsüne engel olmak isteyen ‘Nixinger’  yönetimi (ABD Başkanı Nixon ve Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Kissinger), Allende’nin seçilmesinin ardından Şili’ye olan desteğini kesti. Finans merkezleri, 1962-1969 döneminde bir milyar dolar ABD yardımı almış olan bu ülkeye verilen kredileri iptal etti. Buna ek olarak, 1971’de bakır fiyatlarında ciddi bir düşüş yaşandı. 1972’de başlayan ABD ambargosu nedeniyle dış ticaret büyük darbe yedi. Döviz rezervi ciddi ölçüde düştü. Enflasyon ve gıda fiyatları yükseldi.

Özetlenen çetin koşullarda Allende liderliğindeki Şili sosyalistleri, İspanyolca Proyecto Synco, İngilizce Project Cybersyn olarak adlandırılan bir araştırma-geliştirme girişimi başlatıp, ambargoya karşı farklı bir direnme yöntemi geliştirerek tarihe geçti.

Şili’de 1971-1973 yılları arasında uluslararası bir ekip, bir elektronik sinir sistemine benzetilebilecek yeni bir teknoloji üretmek üzere yoğun olarak çalıştı. Sosyalist akıl 1970’ler gibi erken bir tarihte gerçek zamanlı kontrol, dinamik sistem modellemesi ve bilgisayarların ağ olarak kullanılması gibi çetin mühendislik problemlerine, değişen çevresel ortama yanıt verecek biçimde çözüm bulmaya gayret etti. Etkileyici olan bu ekibin o dönemde Şili’den çok daha gelişmiş teknolojik ortamlarda dahi cesaret edilemeyen bir yükün altına girmiş olmasıydı.

Üretim ve ekonomik karar verme süreçlerinin bilgisayar ağı üzerinden kontrolünü sağlayan bir planlama modeli tasarlayan ekip, yalnızca bir yıl içinde sistemin prototipini kurmayı başarmıştı. Ancak ambargo ve finansal cenderenin başaramadığını General Pinochet liderliğindeki faşist darbe yaptı. 11 Eylül 1973 günü bombalanan başkanlık sarayında, tarihsel öneme sahip bu planlı verimlilik arayışı da son bulmuş oldu.

Algı yönetimine dayalı icat edilmiş bir “dış güç” iddiası sahipleri ülkemizde baskıyı artırmaya çalışırken, sosyalist aklın sahici bir ambargodan çıkışı, bilim ve teknoloji üzerinden direnişte arayışı arşivlerden bize gülümsemeye devam ediyor.

Evrensel'i Takip Et