4 Aralık 2021

Bu denli cehalet

Fotoğraf: Evrensel

Bazı ifadeler orijinali ile söylenince sanki daha bir anlam kazanıyor: “Cehlin ol rütbesi sehl olmaz, tahsilsiz bu rütbe cehl olmaz”; günümüz Türkçesi ile: “Cehaletin bu kadarı kolay olmaz, öğrenim görmeden bu kadar cahil olunamaz.” Ne yapalım ki, her kenti, hatta kasabayı dahi üniversitelerle donattık, ama temel sorunumuz, dokusal bir organ gibi, bizi bir türlü terk etmiyor.

Son faiz operasyonu alınan kararlar silsilesinde işlem olarak sondur, ancak tek başına yanlış olan o değildir, tüm süreç vahim bir hatadır. Çok gerilere gidersek, büyük özlemle özgürlüğün başlangıç dönemi olarak 1950’lere varırız. Ufak çapta başlayan hatalar zincirinin ilk halkaları, her telafide daha da büyük hatalara yol açıp, emperyalizme davetiye çıkararak, zirvede, AKP marifetiyle ülke bugünlere sürüklenmiştir. Bu sürükleniş kader değil, başlangıç dönemlerinde emperyalizmi anlayamayan eğitimli cahiller, son AKP döneminde de siyasetten nasibini almamış esnaf zihniyetli cühela tayfasının eseridir. Kurulmuş meclisin anayasa yapabileceğini salık verebilen hukuk cahillerinden, tek adam rejiminin ekonomide istikrar sağlayacağını salık veren sermaye çevreleri ve yandaş ekonomi ve politika hocalarına, ve üç adım sonrasını dahi öngörüden yoksun siyasiler ve iş birlikçilerine dek ülkeye çöreklenmiş bu geniş tayfa ekonomiyi başka bir limana taşıyamazdı, kapasite buna müsait olmadığı gibi, çıkarlar da gözleri körleştiriyordu.

O zaman mesele nedir, şimdi buna bakalım. Çok gerilere gidecek yerimiz olmadığı için 2000 yılından başlamamız yeterlidir. 2000 IMF-Derviş programı, dokusundan çıkarılmış ve iktidara taşınmış yapay parti marifetiyle, ülkeyi ve ekonomiyi, Özal dönemi stand-by anlaşmasından çok daha bağlayıcı olmuştur. Benzerlik tam da şuradadır, Özal döneminde de ihracata yönelmek politika seçeneği olarak gündeme alınmışken, bunun istendiği düzeyde gerçekleşemeyeceği görüldüğünde, ekonomi “sıcak para” bağımlılığına savrulmuştur. Bugüne dek uygulanan bu süreç öyle bir bağımlılıktı ki, ekonomiyi emperyalizme kanatırken, içte politika rahatlıyordu. Son yirmi yılda Batı dünyasında faiz peşinde koşan serseri para bolluğu, IMF güvenilirliğindeki ekonomiyi boğarken, sanki bu cicim günler hiç bitmeyecekmiş gibi yaşanan rehavet siyaseti tam bir eğitimli cahil işidir. Bir zamanlar bankacılara mal edilen “Müzik devam ederken, dansa devam ederiz” sözü, eğitimli cahil politikacılara ve onlara akıl veren rütbeli meslek sahibi cahillere özgü, “Para akışı devam ederken, yarını hesaplamadan oy toplamaya, o esnada da çevremizi abat etmeye devam ederiz” şekline dönüştürüldü. Halkımız bu süreçleri nasıl algılasın da, ona göre siyasi tercihini yapsın ki! Kaldı ki, ülkeyi bugünkü karanlıklara taşıyan politikalar, oy hesabıyla, halka da akmasa da damlıyordu. Hesap önümüze koyulunca, ne gariptir ki, damlalar kesilirken, yandaşa ve varsıla akar oldu. Acaba bu durum da hesapta var mıydı? Herhalde!

Peki, faiz operasyonunun dövizi kamçılayacağı; döviz üzerinde al-sat soytarılığı sonucunda oluşan yapay oynak kurun satışları ve üretim planlamasını sekteye uğratacağı; bu durumun halkın büyük kısmını derin yoksulluğa itebileceği ve toplumu kutuplaştıracağı hesaplanmadı mı? Kim bilir; işler öylesine akılcılıktan ve basiretli yönetici zihniyetinden uzak götürülmektedir ki, yarını öngörmek olası değildir. Peki de, yaşanabilecek bir dizi olasılıklara rağmen bu politikalar acaba;

Kur avantajı ile ihracatı desteklemeye mi yöneliktir; Yoksa, ABD’de işler düzelip FED faiz operasyonu küresel dolar hacmini daraltınca gerçekleştirilmesi mukadder faiz yükselişine alan sağlamayı mı amaçlamaktadır;Ya da, her ne pahasına olursa olsun, sıcak para iptilasından kurtulmayı mı hedeflemektedir;Veya, halkın bir bölümünü önce yoksullaştırıp yüksek zamlarla sevindirerek(!) erken seçime giderek, bir dönemi daha garanti etmeye mi yöneliktir, bilemiyorum. Yaşayıp, göreceğiz!

Bilebildiğim ve anlayabildiğim şudur ki:

- Hukuksal öneri ve düzenlemelerle ülkeye deli gömleği gibi giydirilen sistemin sahibi hukuk ve politika cühelası;

- Koalisyonlardan günahı kadar nefret eden ve yüksek mükafatlarla savundukları çevrelerin çıkarları adına tek adam rejimini dillendiren sermaye çevreleri ve rütbeli akademi cühelası;

- Nedensellik sorgulaması ile analiz yapamayıp, anlık görüntüyle iman ederek bugünlere yolu döşemede destek sağlayan aydın cühelası;

- Bu doğrultularda politika oluşturup, sanayisizleştirilen ekonomiyi emperyalizme kanatan reel siyasetçiler, tümüyle tarih ve toplumun huzurunda sorumludurlar. Bu güruh sessizliğini korumakla ne sorumluluktan kurtulur, ne de kendi vicdani huzursuzluklarından azade olurlar. Bu gafillerin ülkeyi sürükledikleri süreçle bir avuç yandaş varsıllaşıp, emperyalistlere avuç dolusu kaynak akıtılırken, giderek yoksullaşan kesimlere hesap vermek durumundadır. Aksi halde, kriz derinleşirken köşelerine çekilip, sessizliğe büründüklerinde, suskunluk ikrardan gelir mantığı ile mahkum olurlar.

Artık durum anlaşılmıştır; sonuç yakındır!

Evrensel'i Takip Et