Sol ile mücadele

Xiomara Castro | Fotoğraf: Ricardo Stuckert/Wikimedia Commons (CC BY 3.0 br)
Honduras’ta başkanlık seçimlerini Xiomara Castro’nun kazanması ile bölgede sol, bir mevzi daha kazanmış oldu. Castro’nun eşi Manuel Zelaya, 2006’da başkan seçilmiş, Honduras’ı o zamanlar Chavez’in öncülüğünü yaptığı ALBA’ya yakınlaştırmaya çalıştığında ise ülkedeki büyük toprak sahiplerinden oluşan oligarşi, büyük sermaye gruplarına ait medya ve ordu ittifakı tarafından görevden uzaklaştırılmıştı. Honduras seçimlerdeki bu sonuç ile 12 yıl sonra tekrar demokratik bir siyasi düzene kavuşmuş bulunuyor. Castro’nun önünde ise ekonomiden dış politikaya kadar çözüm bekleyen birçok mesele var. Sol, bir mevzi daha kazanırken sağ ve aşırı sağ ulusal sınırları aşarak birbirine daha kenetleniyor, ortak akıl yürütme ve dayanışma mekanizmaları artış gösteriyor.
İlginç bir biçimde ise bu platformların bazıları Avrupa’daki mevcut aşırı sağ grup ve ağların yörüngesinde gelişmeye başladı. İspanya’nın aşırı sağcı partisi Vox’un Lideri Santiago Abascal’ın özellikle eylül ayında Meksika’ya gerçekleştirdiği ziyaret bu açıdan önemli bir olaydı. Abascal ziyaretinde ülkenin en önemli muhalefet partilerinden biri olan muhafazakar-milliyetçi Ulusal Hareket Partisi (PAN) ile istişarelerde bulunmuş ve bu parti üyesi 7 senatör tarafından ‘Madrid Şartı’ olarak adlandırılan metin imzalanmıştı. Abascal’ın Başkan López Obrador’a yönelttiği suçlamalar ise muhalefet tarafından memnuniyetle karşılandı, hatta Abascal’ın Meksika’yı Twitter’da İspanyol kolonizasyonun ilk yıllarında olduğu gibi Mejico olarak adlandırması bile muhalefet açısından sorun oluşturmamıştı. Meksika’da Obrador yüzde 69’a varan bir onaya sahip olduğundan muhalefetin negatif bir referans noktası bulma çabası had safhaya varmış durumda.
Latin Amerika’dan birçok ülke siyasetçisi ve entelektüeli tarafından imzalanan Madrid Şartı ise bölgedeki önemli sayıdaki ülkede komünist oryantasyonlu totaliter rejimlerin hakim olduğu, bunların uyuşturucu kartelleri ve üçüncü ülkeler ile iş birliği içinde bulundukları ve bu sebeple bu rejimlerle ortaklaşa bir mücadele cephesi oluşturulması gerekliliği doğduğunu iddia eden bir metindir. Bunun yanında metin, yıllardır sağ ve aşırı sağ siyaset-medya-entelektüel gruplar tarafından sunulan argümanları tekrar ediyor; hukuk devletini ve demokrasiyi bu komünist tehditten korumak, ekonomik gelişimin ve refahın önündeki bu engeli ortadan kaldırmak, özel mülkiyet ve toplumsal değerleri muhafaza etmek.
Bölgedeki sol hareketin güç kazanmasına karşı ulusal çerçeveyi aşan bir mücadelenin ‘gerekliliği’ Şili’de ikinci tura kalan sol aday Gabriel Boric ile yarışacak olan Antonio Kast’ın seçim programına bile girmiş durumda. Haliyle programda yer alan ‘bölgesel olarak komünizm ile mücadelede ‘Uluslararası Antiradikal Sol Koordinasyonu’ kurarak radikalleşmiş kişilerin tespiti, yakalanması ve adalet önüne çıkarılmasının’ ne anlama geldiği Kast ve destekçilerine sorulsa da bu sorunun cevabı alınabilmiş değil. Aslında Kast, bölgedeki tüm sağ iktidarların ve düşünürlerin hayalini kurduğu şeyi faş ediyor, bölgede solun hiçbir temsiline izin vermemek için ortak bir baskı mekanizması kurmak.
Haziran ayında Küba’da gerçekleşen sokak gösterilerinin ardından ortaya çıkan durumda mevzi kazanmak isteyenler de gözünü İspanya’ya çevirmiş bulunuyor. Devrim karşıtı Archipiélago Adlı İnternet Sitesinin Kurucusu Yunior García Aguilera çoktan Venezuela-Küba-Nikaragua muhalefetinin stratejik bir ittifak kurması gerektiğini ilan etti bile. İspanya’da Vox temsilcileri ile görüşmeden önce şimdi kendisini geçici Venezuela devlet başkanı ilan etmiş bulunan (Ki bu AB ve ABD tarafından resmen tanınan diğer Geçici Başkan Juan Guaido’ya darbe anlamına mı gelir bilinmez) Leopoldo López ile görüşerek bu ittifakı somutlaştırmayı hedeflemekteydi. Sol toplumsal olarak güçlendikçe muhalefetin elinde aşırı sağın eski taktiklerini yürürlüğe sokmaktan başka bir çare kalmıyor gibi görünüyor ama bu sefer ABD’nin yanında Avrupa’dan da yardım alınmasına ihtiyaç duyuluyor.
Evrensel'i Takip Et