Sosyal cinayetler

Fotoğraf: Sosyal Haklar Derneği
Pazar günü Sosyal Haklar Derneği tarafından düzenlenen Sosyal Cinayetler Forumuna katıldım.
Soma Katliamı davası, Aladağ Katliamı davası, Çorlu Tren Katliamı davası ve Hendek Katliamı davası hakkında avukatlar bilgi verdi, mağdurlar kendi açılarından olayları anlattılar. Forumun düzenleyicileri bu olayları sosyal cinayet olarak adlandırıyor.
Bu dört davayı basından takip etmeme rağmen ne kadar az şey bildiğimi anladım orada anlatılanları dinleyince. Demek ki, duruşmalardan çıkınca avukatların yaptığı basın açıklamasını kısmen gazetelerin haberleştirmesi yeterli olmuyor. Bu tür davalara gazetelerin özel ilgi göstermesi, daha geniş yer ayırması gerekiyor. Mağdur avukatlarının dilekçeleri, duruşmalarda söyledikleri, duruşma zabıtları, mahkemelerin gerekçeli kararları daha geniş yer almalı gazetelerde ve televizyonlarda bence. Muhalif medya denilen medyadaki televizyon programlarında her akşam aynı konularda beş saat aynı kişileri konuşturmak yerine zaman zaman bu ve benzeri davaları da tartışmalı ilgili kişiler. Örneğin; madenciler lehine istinaf mahkemesi kararına göre daha iyi karar veren Yargıtay Ceza Dairesinin beş üyesinden üç üyesinin nasıl değiştirildiği, verilmiş Yargıtay kararının heyet değiştikten sonra nasıl değiştirildiğini hukuk hocaları televizyonlarda saatlerce derinlemesine tartışmalı. Bu üç Yargıtay hakimi, onları değiştirenler herkesçe bilinmeli. Bu davaların zabıtları kitap olarak yayımlanmalı. Filmleri çevrilmeli. Adalet yok diye diye büyük adalet katliamlarını da kanıksamaya başladık sanırım. Kanıksamamalıyız. Herkese bu davaları tek tek anlatmalıyız. Çünkü bu davalar sömürü ve zulüm düzenini, AKP’nin bu düzendeki rolünü o kadar güzel anlatıyor ki, dövizin neden inip çıktığını günlerce ve her gün saatlerce anlatmaktan daha anlaşılır kılıyor düzenin yüzünü göstermek açısından.
Her katliamın ardında özelleştirme, kamu mallarını yandaş patronlara peşkeş çekme, işletmelerin mevzuata uygun işletilmemesi, gerekli iyileştirme ve güvenlik tedbirlerinin alınmaması, göstermelik denetimler, denetimcilerin rüşvet alarak eksiklikleri rapor etmemesi, buna rağmen gösterilen cüzi eksikliklerin dahi düzeltilmemesi, işçilerin aşrı sömürülmesi, yandaş patronların aşırı kâr elde etmesi, yandaş patronların kârlarının bir kısmının iktidar kodamanlarına aktarılması, katliamlardan sonra yargının olayı örtme ve önemsizleştirme çabası, suç faillerinin yargı tarafından korunması, verilmesi gereken cezaların en azına dahi patronların razı olmaması, bu aşamada iktidarın en üst seviyede devreye girmesi, hakimlerin değiştirilmesi, bilirkişilerin ayarlanması, mahkemeler kurulup, mahkemelerin kaldırılması, yandaş suçluların hapishanelerden çıkarılması için kişiye özel aflar çıkarılması, mağdurlara ve avukatlarına özel engeller çıkarılması, hak aramak için yaptıkları toplantı ve gösterilerin yasaklanması, mağdurlara ve avukatlarına dava hakkında yaptıkları açıklamalar nedeniyle davalar açılması vs.
Bu davaların daha fazla insan tarafından bilinmesi, “Hamamın namusunu kurtarmak” isteyen hakim ve savcıları da motive eder. Çorlu davasında iddianameyi hazırlayan savcı hakkında suç duyurusunda bulunan hakimler de soruşturmanın genişletilmesi ve gerçek sorumluların yargılanması konusunda daha cesur kararlar alabilir belki.
Hendek maytap fabrikasında gizli ve kacak barut üretildiği iddiaları belki soruşturulabilir. Çin Mahallesi denilen yerlerde Çin’deki otuz sene önceki çalışma koşullarında çalışan işçilerin durumunu insanlar öğrenebilir.
Sosyal cinayetlerin mağdurları ve avukatları destek istiyor. Bu davalar senin davandır. Bu davalar hepimizin davasıdır. Aladağ’da yanan kız çocuğunun, Çorlu’da ikiye bölünen dokuz yaşındaki Arda’nın kendi çocuğumuz olduğunu düşünelim.
İLGİLİ HABERLER

Evrensel'i Takip Et