Belge Yayınlarının bombalanmasının 27. yılı

Logo: Belge Yayınları
Tam 27 yıl önce, 4 Aralık günü Belge Yayınları, gözümüzün içine baka baka bombalandı. Berlin Teknik Üniversitesinde, Yayınlama ve İfade Özgürlüğü üzerine bir toplantının hazırlanmasına katkı sunmuştum o sıralarda.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri 1991 yılında Terörle Mücadele Kanununun çıkmasından sonra, yayınevi sahiplerini, gazete ve dergi yazı işleri müdürlerine benzeterek mahkumiyet kararları vermeye başladı. Yargıtay dairesinin ünlü 9. Dairesi verilen birkaç beraat kararını bozmasından sonra.
Yayıncıların yasaklanan bir kitaptan dolayı yargılanması, ancak çevirmenin belli olmaması, müstear isimin kim olduğunu yayıncının bildirmemesi üzerine mümkündü.
Mesela, Teori Yayınlarının editörü Saffet, Lenin’in “1917 Devrimi” adlı kitabından dolayı, çevirmenin adını vermediği için yatacaktı. Daha sonra başka bir kitabın çevirisinden dolayı tekrar girecekti… Çevirmenin biri şair, öteki araştırmacı gazeteci idi. Ve 12 Eylül sonrası yurt dışına çıkmışlardı. Ve daha sonra Cumhuriyet gazetesinde çalışan Saffet’i kanserden erken kaybedecektik.
12 Eylül’den sonra, Mete Tunçay’ın “Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler” adlı kitabını yayınladığımız için değil, kitapları teslim etmediğimiz için yargılanmıştık.
12 Eylül rejimi var olan yasalara göre yargılama durumundaydı ve basın, yayın yasasını iktidarı terk etmeden hemen önce değiştirecekti. Rejimin devamı böylece sağlanmış oldu.
Terörle Mücadele Kanunu düşünce ve ifade özgürlüğü üzerinde büyük tehditler oluşturuyordu. Daha taslak halinde iken, bu tehditleri belirtmek üzere Ayşe Nur Zarakolu, Prof. Dr. Çetin Özek ile bir toplantı düzenlemişti.
Haklı da çıktılar. Üstelik TMK bile, yayıncıya bir sorumluluk yüklemediği halde, hukuk dışı benzetme yöntemi ile DGM’ler yayıncıları yargılamaya başladı.
TMK ile yargılanıp, hapse giren ilk yayıncı Ayşe Nur Zarakolu olacaktı 1994 yılı yazında. İsmail Beşikçi’nin “Cumhuriyet Halk Fırkasının 1931 Programı ve Kürt Sorunu” adlı kitabını 1991 yılında yayınladığı için. Onu, Doz Yayınlarının editörü Selim Okçuoğlu, Sorun Yayınları editörü Sırrı Öztürk, Komal Yayınları editörü Recep Maraşlı, Zagros Yayınları editörü Nabi Barut izleyecekti.
Berlin’deki toplantıda 1994 yılında hapse giren yayıncılar konuşmacı olacaktı. Ama hiçbiri pasaport alamadı. Yargılanan yayıncılardan Pencere Yayınları editörü pasaport almayı becermişti.
Sonunda Berlin’deki toplantıya yargılanan yayıncıları temsilen ben ve Ataol Yayınları editörü Nimet katılabildik. Muzaffer Erdoğdu pasaport almıştı ama eski bir tahdidi silinmediği için o da havaalanında takıldı.
Doz’u temsilen ise o sırada bir konferans için Avrupa’da olan Eren Keskin Berlin’e geldi.
3 Aralık 1994 tarihinde yani TAN Gazetesi ve sol basına ve kitapevlerine yönelik saldırının 49. Yılında, yayınevinde akşam 8’e kadar çalıştım. Oradan doğrudan havaalanına gidecektim.
Belge’nin sağında Welat gazetesinin ofisi vardı, solumuzdaki ofis ise boştu. Üst katta ise “Özgür Ülke” gazetesinin idari ofisi vardı. Gazetenin asıl ofisi ise Kadıga’daydı. Daha önce orası, Perinçek’in “2000’e Doğru” dergisinin ofisi idi.
Yanımızdaki ofisi kiralayan “yeni komşular” bütün gün matkapla çalıştılar. Bizim tarafa bakan duvarda. Arada bir dışarı çıkıp sağa sola bakıyorlardı. Tiplerinden hiç hoşlanmadık. Kira kontratını pazartesi imzalayacaklarını söylemişler. “Hafta sonu çalışalım” deyin, anahtarı işhanının odabaşından almışlar.
Sonuç olarak, gözümüze baka baka, komşu ofisin duvarına patlayıcı monte etmişler! “Özgür Ülke”nin Kadırga’daki ana binasının altında bir garaj vardı. Oraya da bomba dolu bir arabayı bırakıvermişler.
4 Aralık 1994 tarihinde gecenin saat 2’sinde İstanbul’da iki yere ve gazetenin Ankara’daki ofisine yönelik yerleşik güçlü bombalar patlayıverdi.
Kadırga’daki ana binanın kapısında da karnına cam saplanan sürücü arkadaşımız, hastanelerin kabul etmemesi nedeniyle kan kaybından gitti. Onun dışında bir can kaybının olmaması mucize idi. Gece takımı bir kat aşağıdaki balkona, oradan da sokağa atlıyorlar.
Ve şanlı polislerimiz hepsini gözaltına alıyor! Bombayı koyanların peşine düşeceklerine. Belki de sağ kaldıkları için!
Akrobat olmasaydılar 1993 Sivas’ında olduğu gibi 20’nin üstünde insan yanabilirdi.
Ertesi sabah erken saatte gazetenin, Welat’ın ve Belge’nin bombalandığı haberi ile uyandım.
Hemen birkaç ay önce yayınevine gelen bir telefon aklıma geldi. Bir sabah, yayınevinin sokağına girdiğimde bütün yayınevi takımını sokakta bulmuştum, o sırada Yves Ternon’un “Ermeni Tabusu” (*) kitabından yargılanıyorduk. Bomba tehditini ona yormuştum.
1996 yılında ANZ, bu kitaptan dolayı hapis yatacaktı.
Belge’nin avukatı sevgili Kemal Keleşoğlu, işin peşini bırakmadı. Sonunda İdari Mahkemeden, yüklü bir tazminat almayı başardı. “Devletin güvenlik sorumluluğunu yerine getirmediği” gerekçesi ile.
Ünlü Susurluk Raporu bu gazete, dergi, yayınevi bombalamanın Çiller Hükümetinin onayı ile yapıldığını kabul etmekteydi. Usta bir avukat olan Kemal Keleşoğlu, Susurluk Raporunu “delil” olarak kullandı ve davayı kazandı.
Biz de tazminatı, soykırım araştırmacısı Vahakn N. Dadrian’ın makalelelerini kitaplaştırmak için kullandık. (**)AİHM’de kazandığımız tazminatları da “insanlığa karşı işlenen suçları” ele alan kitaplar için kullanmamız gibi.
Ayşe Nur gibi Kemal Keleşoğlu’nu da kanserden kaybettik. Neden de belki içe atılan hukuksuzluk karşısında duyulan öfke. Kim bilir?
(*) Yves Ternon, Bir Soykırım Tarihi / 20 Yıl Sonra Ermeni Tabusu Davası, [kitap, dava dosyası ile birlikte yayınlandı], Türkçesi: Emirhan Oğuz, Belge Yayınları 2012.
(**) Toplu Makaleler’in 4. Kitabı, Ermeni Soykırımı’nın İnkarında Anahtar Unsurlar, coronavirus’un ortalığı kavurmaya başladığı 2020 Ağustos’unda yayınlandı, Türkçesi: Attila Tuygan, Belge Yayınları.
Evrensel'i Takip Et