10 Aralık 2021

Düzmece Şûra: İnanma değil okul öncesine kadar dinci dayatma

Bugün komisyon çalışmalarının tek güne sığdırıldığı 20. MEB Şûrası şûra mıydı, ne yapılmak isteniyordu ve ne yapıldı, köşenin yettiği kadar buna değinmeye çalışacağım.

ŞÛRA DEĞİL ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ MADDEYİ OYLATMA

İnanma bile değil. Şûra değil. Akıl, bilim, sağ bilinç (şuur) değil. Sözünde durma bile değil. Düzmece, kurmaca, toplamaca, topluca dayatmaca. “20. Şûra”dan kalanlar şûra fikrinin yok edilmesinden başka bir şey değil, 128 maddenin yüzlercesi bir oyuna araçlık etme. 124 + 3 madde aslında tek bir madde için, komisyonlarda görüşülmediği halde ve bakanlığın kendi açıkladığı usule göre, komisyonlarda görüşülmeyen maddelerin genel kurulda oylamaya sunulamayacağı kararı da bulunduğu halde, önceden şûra yok sayılarak kapalı kapılar ardında tezgahlandığı açık olan Eğitim-Bir-Sen’den 2 genel başkan yardımcısı ile genel sekreterinin oylama aşamasında Şûra Başkanlık Divanına sunduğu madde oylamaya sunuluyor ve şûra kararı haline getiriliyor:

“125. okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır.”  (125. okul öncesi eğitim programlarında din ve değerler eğitiminin güçlendirilmesi).

Okul öncesi eğitimde din eğitimi verilmesine yönelik bu maddenin okul öncesi eğitim komisyonlarında görüşülmediği veya kabul edilmediği belirtiliyor

Şûra; aklın, bilimin, özgür düşüncenin, sağ bilincin değil, hatta demokrasinin çoğulculuğu değil, faşizmin de esasını oluşturan “konvensiyonalizmin”, “çoğunlukçuluğun”, “mahalle baskısının” aracı haline düşürülmüş durumda. AKP’ye yakın kişiler örtülü hazırlıklar, kurmacalar oluşturup şûrayı kendi örtük emellerini gerçekleştirme, dincileşme, şeriatlaştırma için kullanmış bulunuyorlar. Şûranın başlığında sunulduğu gibi eşitlik ve özgürlük fikriye ilgisi yok. Neden yok, çünkü eşitsizliği daha da büyütecek dincilik, kapitalizm, özelleştirme var.

DİNCİLİK İNANÇSIZLIĞI VE EŞİTSİZLİKLERİ AZALTMIYOR, AKSİNE ARTIRIYOR

Eşitliğin şartı özgürlüktür, özgürlüğün şartı iradedir, irade özgürlüğüdür. Birilerinin hizmetkarı, aracısı, hizmetlisi, adamı, uşağı haline getirilen akıl ve iradeden özgürlük çıkmaz, aksine sömürgeleştirme, kullanma, yabancılaşma çıkar.

Bir yandan dinciliğin yüksek olduğu diğer yandan özgürlük ve eşitliklerin düzeldiği hangi örnek var. Özgürlük ve eşitlik fikriyle, “hiyerarşik” anlayışa dayalı dincilik daha en başından uzlaşmaz.

O halde, 20. Şûra’da aranılan eşitliklerin nasıl sağlanacağı değil, eşitliğe götürecek yol olan her çocuğa daha nitelikli bilim veya eğitim sağlamak değil, onların aklını düşüncesini geliştirmek değil, aksine ülke çocuklarını, ülke insanını ve çalışanlarını her tür yokluğa ve yoksulluğa, her tür inanç dayatmasına daha hazır hale getirmektir.

İmam hatip okulları örneği bunun için yeterlidir. İmam hatiplerdeki din dersleri ne matematik ne fen ne sanat ne felsefe bilgi, beceri ve insani duyarlılığı artırmaktadır. İmam hatip öğrencileri bile bir şeyler yapabiliyorlarsa, bu yoksul çocuklar bile buradaki din derslerinden değil bilim, fen, matematik, edebiyat, felsefe, tarih, coğrafyadan bir şeyler öğreniyorlar, esas kazanımları bunlar. Din dersleri ise başarılarının, bilgi, beceri ve duyarlılıklarının azalması veya belli yönlerde zorlanmasına yol açıyor. İmam hatiplere aktarılan onca kaynağa ve kadroya rağmen akademik başarıları da genel ortaokul ve genel ortaöğretime göre daha geride kalıyor. Yazık olmuyor mu bu gençlik ve çocuklara. Yazık olmuyor mu nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkelere. Sonuçta iyi bir fen, bilim, felsefe eğitimi almamış çocuklar, bu ülkeleri taşıyıcı olamıyorlar, diğer dünya ülkeleri karşısında da her geçen sene daha gerilere düşüyorlar. Dincilikle, din de dahil, tüm toplumsal gelişmelere zarar verilmiyor mu?

İNANMANIN ŞARTI ÖZGÜRLÜK, AKIL VE BİLİMDİR

Toplama kamplarının giriş kapılarında “Die Arbeit macht frei” (Çalışma özgürleştirir)” yazar. Faşizmin çalışmayı sömürgeleştirmesi çalışmanın özgürleştirmesini katleder. Üretmek insanın özgürlüğüdür, birinin ne üreteceğini belirlemek sömürgeleştirmektir, ürettiğine el koymak da sömürüdür. Emekçinin emeğinin ürettiğine mahkum olması emeğin ürününe yabancılaşmasıdır. İnsan emeğinin ürününün başkalarının aracısına dönüşmesi ve emeğe/insana karşı kullanılmadır.

İnsanın saf eğilim ve inanmaları insancadır, onun özgürlüğü ve kendini gerçekleştirmesidir. İnanma ancak özgürlük durumunda, aklı başındalık durumunda mümkün olur.

İNANMANIN ŞARTINI OLUŞTURAN ÖZGÜRLÜĞÜ/İRADEYİ YOK ETMEK İÇİN OKUL ÖNCESİNİN ÖNEMİ

Birileri size “Şuna inanacaksın” derse bu “İnanma” olur mu? Bu insanın özgür iradesiyle inanması mıdır yoksa dayatma mıdır, şiddet midir?  En büyük şiddet acaba nedir?

Şiddet tanımının asgari sınırı, birinin iradesine rağmen ona bir şeyler yapmaktır. En büyük şiddet “dogmatizmdir”, birinin neye inanıp neye inanmayacağını belirlemek, kendi ideolojisini dayatmaktır.

Erikson’a göre güven ve umut, özerklik ve irade, girişkenlik ve erek daha okul öncesi yaşlarda başarma ve yeterlik, özdeşlik ve farklar ilkokul çağlarında şekil kazanmaktadır. Bunları dostluk ve sevgi, üretkenlik ve ilgi, ego bütünlüğü ve bilgelik izlemektedir. Daha doğrusu tüm bunlar iç içe gelişmekte ve yaşam boyu dinamik olarak birbiriyle etkileşim halinde yüzleşerek olgunlaşmaktadır.

Bir insana neye inanıp neye inanmayacağını dayatabilmek bilişsel ve moral gelişiminin olgunlaştığı ileri yaşlarda çok zor olup bunun en etkili yolu bilinç öncesi çağlarda, 0-5 yaşlarında, mümkün olduğunca da 13-14 yaşlarından önce belirlenmesidir. Böylece henüz “eleştirel düşünme”, “bilinçli inanma” yetkinliğine erişmeden, daha en baştaki “güven/eminlik/inanma” eğilimlerinin ve arayışlarının içeriğinin ele geçirilmesi ve kendi istediği yönde eğip bükmesidir.

Birinin veya topluluğun neye inanıp neye inanmayacağının belirlenebilmesinin en köklü ve etkili yolu; en baştan direncinin kırılması, daha doğrusu dirençli hale gelmeden onun belirlenmesi, akıl yürütme ve bilinçli tercihte bulunma çağına gelmeden, ta en baştan iradesinin kırılmasıdır, aklını, sağduyusunu iğdiş etmedir. Bunun da ta çocukluk yaşlarından, daha bilinç öncesi çağlarından belirlenmesidir. 20. Şûranın amacı budur, AKP dincilikte bir merhale daha kat etmiş, geriye pratiğinin örülmesi kalmıştır.

DİNCİLİK İNANMA DEĞİLDİR AKSİNE İNANMANIN KARŞITIDIR, İNANMANIN ELE GEÇİRİLMESİDİR

Din inanmanın karşıtıdır, inanma özgür iradeyle, akılla, vicdanla olur, dincilikle olan, dayatmayla olan inanmanın din tarafından ele geçirilmesidir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Palavra çöktü

Palavra çöktü

Merkez Bankası, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini, daha yılın ilk sunumunda yüzde 21'den yüzde 24'e yükseltti. Enflasyonu düşürme bahanesiyle 20 aydır ücret ve maaşlara saldıran ekonomi yönetiminin hiçbir öngörüsü gerçekleşmedi. Enflasyonun temel sebebinin iç talep ve ‘ücret artışları’ olduğu palavrası tamamen çöktü.

2025’te asgari ücrete yüzde 30 zam

Memur ve emeklilere yüzde 11.54 zam

İşçi emeklilerine yüzde 15.75 zam

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et