‘Demokrasi’ meselesi (1)
Fotoğraf: DHA
Kirvem,
Ülkemizin sathında hayli zamandan beri “inşallah, maşallah” güzergahında yoluna siga siga devam eden “demokrasi” çarkımız, aynı zamanda da, kendi yörüngesinde dur durak demeden usul usul dönerken, diğer taraftan da, demokrasi arenasında at koşturmayı yeterince beceremeyip, bir bakıma henüz “çıraklık” aşamasındaki; kimileri muz, kimileri ananas, avokado ya da kivi menşeli “sözde” cumhuriyetlerin günümüzdeki sayıları da hatırı sayılı ölçüde kabarık…
Demokrasi…
Yani, aslıyla astarıyla, kümesteki kazıyla, duvardaki sazıyla, uduyla tamburuyla, üç aşağı beş yukarı hep aynı “nakarat” eşliğinde asırlar boyunca; azınlıkların haklarını güvence altına almayı, sosyal eşitsizliği yok etmeyi, kamu hizmetlerinde fırsat eşitliği sağlamayı tee fi tarihinden itibaren vurgulayan, adıyla sanıyla ünlü, sesi soluğuyla kulaklara hoş gelen bir idare tarzı…
Demokrasi…
Yani, Akdeniz’de, yani “mavi deniz” diyarlarında; yaklaşık iki bin dört yüz sene önce Yunan keferelerinin yaşadığı Atina şehrinde, Allah’ın hikmetiyle gecenin birinde yağan yağmurların, esen rüzgarların yanı sıra, keza gökten zembille inen buruşuk bir deri parçası üzerinde kargacık burgacık harflerle yazılı, sanki bir nevi “patlıcan musakka” veya “imam bayıldı” tarifini çağrıştıran demokrasi mutfağı…
Demokrasi…
Yani, her derde deva, her sivilceye derman olan Google emicemizin reçetesine göre: “Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerinin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi”…
Demokrasi…
Yani, evvel zaman içinde “usta” aşçılar tarafından pişirilip, akabinde de sofralarımızın bereketini temsil eden, dillere destan, odun ateşinde yıllar yılı kaynayan bu kocaman bakır “kazan”dan kimler, ne ölçüde kepçelerini doldurup, dolayısıyla nasiplerini alıp, akabinde de, hangi limanlara doğru nasıl yelken açtılar, işin bu faslı uzun bir hikaye ama, öte yandan zaman tünelinin girdapları içinde avara kasnak misali ha babam de babam boşu boşuna turlayıp, nihayetinde bu bapta geç de olsa milletçe “müşerref“ olduğumuz bu bizim allı güllü demokrasimizin hali, ahvali, acaba tam da şu günlerde acaba hangi havalarda, bunu da istersen haftaya konuşalım Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30